2020 yılında başladıkları müzik hayatlarına 8 single çıkararak devam eden ve dinleyicileriyle buluşan indie grubu Çiçek Dürbünü’nü “keşif” bölümümüze konuk ettik. Grubun kuruluşundan bugününe dek neler olup bitmiş, müzikal bakış açıları neymiş kendileriyle konuştuk. Gelin; Arkadaş, Berk, Gökhan, Kerem ve Enis’in sözlerine kulak verelim!
Batıkan BAKSI / [email protected]
Dilerseniz başta grubunuzun hikayesiyle başlayalım sohbetimize. Çiçek Dürbünü’nün kuruluş öyküsünü dinleyelim mi sizden biraz? 2020’de bir araya gelmenize ilham veren şey neydi ve nasıl bir araya geldiniz?
Arkadaş Can: Ben kendi şarkılarımı yapabileceğim bir grup arıyordum. Cover yapmaktan sıkılmıştım açıkçası. Ortak bir arkadaşımız benden bahsetmiş Berk’e. O da beğenmiş sesimi “neden beraber bir şeyler denemiyoruz” demiş. Birkaç gün sonra buluştuk bir kafede. Ardından hemen stüdyoya girdik grup kimyasını test etmek için. Orada belli olmuştu birçok şey. Daha ismimiz yoktu ama biz ruhumuzla ‘ÇD’ olmuştuk bile.
Grubunuzun adı “Çiçek Dürbünü” oldukça dikkat çekici. Bu ismin ardında bir hikaye veya özel bir anlam var mı?
Berk: Fahrünnisa Zeyd’in bir otobiyografisi üzerinde okuma yaparken, kendi sanatsal çalışmalarında bir kaleydoskopun içindeki o karmaşık düzeni, renkli ve parlak hikayeyi tablolarına yansıtması beni etkileyen ve ilham veren şey oldu. Böylece biz de Çiçek Dürbünü ismini koyduk.
“Büyük Ev Ablukada’nın müzikleriyle aşk yaşıyoruz…”
Kendi tarzınızı alternatif indie rock olarak tanımlıyorsunuz ama elektronik tınılar ve post-Britpop esintileri de hissediliyor dinlerken. Tarzınızı oluştururken hangi gruplar ya da müzikal akımlardan örnek aldınız? Çiçek Dürbünü’nün sound’unun arkasında hangi isimler var?
Arkadaş Can: Etkilendiğimiz tarzlar ve gruplar tabii ki var. Bunların başında sanırım tüm grubu etkileyen Red Hot Chili Peppers geliyor. Onların yaptığı her şeyden etkileniyoruz diyebilirim herhalde. Onun dışında Parcels diyebilirim, pop-funk’ın günümüzde en iyi temsilcilerinden. Bir de söylemeden geçemeyeceğim Balthazar var. Sade, seksi ve groovy. Son olarak da Büyük Ev Ablukada… Müzikleriyle aşk yaşıyoruz.
Birlikte müzik üretirken nasıl bir süreç izliyorsunuz? Herkesin kendi enstrümanına kattığı özgünlük grup dinamiğinizi nasıl şekillendiriyor?
Arkadaş Can: Üretim süreci genelde hep sancılı oluyor. Genelde ben bir melodi veya riff ile çocuklara gidiyorum. Sonra ev provalarında beraber eğip büküyoruz bulduğumuz melodiyi. Biraz şekillendikten sonra ben söz yazmaya başlıyorum. Genelde sözleri melodinin üzerine yazmayı tercih ediyorum. Ardından stüdyoya giriyoruz ve jam’liyoruz. Hepsini kaydedip dinliyoruz, beğenmediğimiz ya da kulağa hoş gelmeyen yerleri çıkartıyoruz, yani aranjeye başlıyoruz bu noktada. Genelde herkes kendi enstürmanını kendisi yazıyor. Fakat ben bas çalmayı çok sevdiğim için şu an çıkartmakta olduğumuz albümün ilk 4 şarkısının basını yazdım. Sanırım bu gidişle Enis’i işsiz bırakacağım.
Grubunuzun kuruluş dönemi pandemi sürecine denk geliyor. Bu da çok uzun bir süre bir araya gelemeden müzik üretmek demek. Peki bu durum müziğinizi veya birbirinizle kurduğunuz bağı nasıl etkiledi?
Gökhan: Pandeminin olumsuz taraflarını bir kenara bırakıp olumlu tarafından bakarsak aslında her bireyin kendi iç dünyasıyla yüzleşeceği uzun bir zamana sahip olmasını sağladı. Bu yüzleşmeye de sanatı sanat yapan hayal gücünü de ekleyince aslında sonuç olarak hepimizi olumlu etkiledi. Yapıyor olduğumuz müziği daha detaylı hissedip analizleyecek, bakış açımızı geliştirecek, enstrüman hakimiyetimizi artıracak daha fazla zamana sahip olduk. Bu da sonuç olarak hislerimizi daha doğal bir şekilde ifade etmemize neden oldu ki sanatta da en önemli nokta hislerin doğal ve saf şekliyle ifade edilişi zaten. Bu şekilde her insandaki duyguların ortak saflığına hitap edilebiliniyor. Biz topluca gerek internet üzerinden, gerek imkan buldukça fiziksel olarak buluşup bu süreçte üretimimizi daha da artırmaya başladık ve zor zamanlarda da birlikte olabilmek aslında bizi birbirimize daha da çok bağladı.
“Indie rock’ın özgürleştirici doğası, elektronik altyapılarla birleşince daha geniş bir ifade alanı yaratıyor…”
Indie rock türünde elektronik tınıları kullanmak, alternatif bir bakış açısı gerektiriyor. Tabii bugün rock müziğin de yeterince alternatif olduğu bir müzik piyasasında üretim yapıyorsunuz aynı zamanda. Günümüzde indie rock ve elektronik arasında bir sentez oluşturmak sizce müzik dünyasında nasıl bir yankı buluyor? Elektronik sound’lara rağbet gösteren bir dinleyiciye kendinizi kabul ettirmenin iyi bir yolu mu sizce?
Arkadaş Can: Çiçek Dürbünü olarak indie rock’a elektronik tınıları katmamız, sadece sound açısından değil, müziği hissetme ve ifade etme biçimimizde de önemli bir yer kaplıyor. Indie rock’ın özgürleştirici doğası, elektronik altyapılarla birleştiğinde daha geniş bir ifade alanı yaratıyor. Böylece hem modern müzik dünyasındaki gelişmelere hem de alternatif sahnede var olan bir boşluğu doldurabiliyoruz. Rock müzik, bugün hâlâ birçokları için klasik enstrümanlardan oluşan, daha “ham” bir tür olarak görülse de bizce rock’ın özünde her zaman yeniliğe açık, kendini yeniden tanımlayabilen bir yan var. Bu noktada, elektronik unsurları dahil etmek, bizim sound’umuzu özgün kılarken, aynı zamanda bizi elektronik sound’lara yakın dinleyici kitlesine de ulaştırıyor. Bu sentezi yaparken, sadece bir dinleyiciye ulaşmayı değil, aynı zamanda alternatif rock’ta yeni bir kapı aralamayı hedefliyoruz. Elektronik dokunuşlarla rock’ın sınırlarını genişletmek, dinleyicilerimizle yeni bir ortak paydada buluşmamızı sağlıyor ve bu da bizim için oldukça motive edici bir deneyim.
Türk indie müzik sahnesinde kendinize nasıl bir yer edinmek istiyorsunuz? Hedefleriniz ve hayalleriniz neler?
Arkadaş Can: Çiçek Dürbünü olarak Türk indie müzik sahnesinde özgün ve samimi bir yer edinmek istiyoruz. Hedefimiz, dinleyicilerimize içten gelen, sahici bir müzik sunarak onların duygularına dokunabilmek. Şarkılarımızda yaşadıklarımızı, gözlemlediklerimizi ve modern dünyaya dair hislerimizi paylaşmak, kendimizi müziğimizle ifade edebilmek bizim için çok değerli. Hayalimiz, bu sahnede sadece bir isim olmak değil; özgün tınılarımızla yeni bir kapı aralamak ve kendine has bir dinleyici kitlesi oluşturmak. Amacımız, indie rock ve elektronik esintilerle funk müziği harmanlayarak sınırları zorlayan ve dinleyicilerimize farklı bir deneyim sunan bir grup olarak anılmak.
Geçtiğimiz günlerde usta müzisyen Alp Ersönmez ile bir projede yer aldığınızı gördüm. Alp Ersönmez ile birlikte stüdyoya girmek nasıl bir duyguydu? Çiçek Dürbünü’nün kariyeri için ne gibi bir önem taşıyor bu proje?
Kerem: Alp Ersönmez gibi usta bir müzisyenle çalışmak bizim için hem heyecanlı hem de ilham verici bir deneyimdi. Alp ağabeyin müziğe bakışı, üretim süreçlerimize bambaşka bir derinlik kattı. Onun müzikal birikiminden faydalanmak, stüdyoda onunla aynı ortamda olmak, bizi hem teknik hem de duygusal açıdan geliştiren bir süreç oldu.
Bu zamana kadar hep single’lar üzerinden dinleyicilerle buluştunuz. Zaten günümüzde artık tam bir albüm üretmek de hem zaman hem de dinleyici tercihleri bakımından çok tercih edilmiyor. Peki sizin hedefleriniz arasında tam bir albüm çıkarmak var mı?
Berk: Günümüzde müziğin tüketim hızı ve dinleyicilerin albüm formatına gösterdiği ilgi giderek azalıyor. Biz de dinleyicilerimizle bağlantımızı sürekli ve dinamik tutmak adına single’lar yayınlamayı tercih ettik. Fakat şu anda albüm yayınlıyoruz. Parçaların 3 tanesini yayınladık. Araya Alp Ersönmez ile yaptığımız çalışma girdi. Ocak ayından itibaren albümümdeki parçaları single, single yayınlamaya devam edeceğiz. Ardından yayınladığımız single’ları albüm çatısı altında toplayacağız. Albümün ismi de sürpriz olsun 🙂
“Canlı performanslarda aldığımız tepkiler gerçekten bize güç veriyor!”
Canlı performanslarda nasıl tepkiler alıyorsunuz konserlerinize gelenlerden? Müziğinize nasıl eşlik ediyorlar mesela? Enerjiler nasıl?
Kerem: Canlı performanslarda aldığımız tepkiler gerçekten bize güç veriyor ve yaptığımız işin karşılığını hissettiriyor. Dinleyicilerimiz, şarkılarımıza samimi bir şekilde eşlik ediyor; özellikle belirli sözlerde hep birlikte o enerjiyi yükseltiyorlar. Bu anlar bizim için çok değerli çünkü sahnede o bağı kurmak ve hisleri paylaşmak bizim için müziğin en heyecan verici yanlarından biri. Konserlerdeki enerji genellikle karşılıklı bir alışveriş gibi. Dinleyicinin bize yansıttığı coşkuyu biz de performansımıza katıyoruz, bu döngü devam ettikçe sahnede çok daha özgür ve yaratıcı hissediyoruz. İzleyicilerimizin kendini kaybedip şarkılarımıza eşlik ettiğini görmek, bizim için sahnede en değerli deneyimlerden biri.
Son olarak, önümüzdeki dönemde dinleyicileriniz için neler planlıyorsunuz? Yeni projeler, albümler ya da konserler var mı?
Enis: Önümüzdeki ilk iş yaptığımız 9 şarkılık albümü bitirmek ve yayınlamak. En son konserimiz 5 Kasım’da Babylon’da oldu. Devamındaki konser tarihlerimiz netleştikçe thecicekdurbunu Instagram hesabımızdan paylaşıyor olacağız. Takipte kalın.
Sohbeti bitirirken sizi ilk kez dinleyecek ve bu röportaj sayesinde tanıyacak insanlara Çiçek Dürbünü’nü tek cümleyle anlatmanızı istesem ne derdiniz?
Arkadaş Can: “Hissettiklerimizi, yaşanmışlıklarımızı ve modern dünyaya dair sorgulamalarımızı müziğimizle samimi bir dille anlatan; indie rock ve elektronik funk tınılarla dinleyicisini içsel bir yolculuğa davet eden bir grubuz.“