Son adını verdiği ilk albümüyle arz-ı endam eden yetenekli sanatçı Deniz Gürzumar’la sohbet ettik.
Sebla KOÇAN / [email protected]
On parmağında on marifet olan bir isim, Deniz Gürzumar. Pek çoğumuz onu rol aldığı “İçerde”, “Adı Efsane”, “Aşk Yalan Söyler”, “Esrarlı Gözler” gibi yapımlardan tanıyoruz. Gürzumar aynı zamanda 15 yaşından beri rap müziğin içinde olan bir isim. “Geldim Ezelden”, “Dar Dünya Bana” gibi single’larıyla müzik dünyasında varolmuştu. Gürzumar geçtiğimiz haftalarda Son adını verdiği ilk albümünü CES Yapım etiketiyle yayınladı. “En büyük bağımlılığım” dediği rap müzik için “En büyük dert ortağım, sırdaşım, söylem aracım, dostum. O beni bırakmadığı sürece ben onu bırakamam” diyor. Yaptığı her iki işin de birbirini bir şekilde beslediğini söylüyor, yetenekli sanatçı: “Tiyatrocu olmak müziğimde farklı bir ifade tekniği katıyor, müzisyen olmamsa tiyatrocu olmama ayrı bir estetik değer katıyor” diyor bu konuda. Deniz Gürzumar’ı Dergy sayfalarına konuk ettik.
Ankaralısınız ve epey uzun bir zaman önce İstanbul’a taşındınız. Ankaralı olmanın sanat yaşamınızda etkisi nasıl oldu? Özellikle müziğe olan bakış açınızı nasıl şekillendirdi doğduğunuz, büyüdüğünüz sokaklar?
Ankaralı sanatçı bir ailenin çocuğuyum. Annem de babam da tiyatro sanatçısı. Tiyatro kulislerinde ve ülkenin en önemli tiyatro sanatçılarının içinde büyüdüm. Büyüdüğüm sokaklardan ziyade büyüdüğüm çevre beni daha çok şekillendirdi diyebilirim.
Haliç Üniversitesi Konservatuvar Tiyatro Bölümünden mezun oldunuz ve sonrasında Antisistem’le olan mesainiz başladı. Rap yapmanın sizin için anlamı ne, bu kültür sizin için ne ifade ediyor?
Şöyle bir düzeltme yapayım profesyonel müzik hayatım lise 1’deyken 15 yaşımda başladı. Üniversitedeyken hali hazırda zaten rap müzik yapıyordum. Rap müzik benim en büyük dert ortağım, sırdaşım, söylem aracım, dostum. O beni bırakmadığı sürece ben onu bırakamam. En büyük bağımlılığım.
Son, ilk albümünüz. Çoğu müzisyenin single yayınlayarak hemen her dönemde gündemde kalmaya çalıştığı müzik sektöründe siz albüm kaydetmeyi tercih ettiniz. Albüm yapma motivasyonunuz neydi?
Sektörle ilgili bir derdim yok. Yaptığım müzikte, şarkılarda hiç bir zaman sektörü baz alarak hareket etmedim. Hangi tarz modaysa onu yapmadım. Bilen bilir hep bir “Gürzumar tarzı” vardı, onu da hiç bırakmadım. Öncesinde bir çok tekli de yayınladım ama baktım ki bu sefer yaptıklarım birikti, albümün yapımcısı, benim de dostum Volkan Bozacı’nın da tabiri caizse “gazlamasıyla” albüm çalışmasına girdim. Kolay bir süreç olmadı ama çıkan sonuçtan hep birlikte memnunuz.
Çok yönlü bir sanatçısınız; hem müzik hem de oyunculuktaki istikrarınız birbirini besliyor mu? Tüm bunların dışında ilgilendiğiniz başka şeyler var mı?
İkisini birden yapmak gerçekten çok zor. Çünkü ikisi de yüksek randıman isteyen işler ve aynı anda ikisine de yüzde yüzünü veremiyor insan. Bazı anlarda radikal bir karar verip sadece birine devam etmek istediğim oldu ama hiç bir zaman da bunu beceremedim. İkisi de ayrı tutkular benim için. Bir de ben bu konuda biraz melez muamelesi görüyorum piyasada da. Oyuncular bana müzisyen gözüyle bakıyor, müzisyenler oyuncu gözüyle. Bu hoşuma da gidiyor. Çünkü sorduğunuz sorudaki gibi işte birbirini besleme burada başlıyor. Tiyatrocu olmak müziğimde farklı bir ifade tekniği katıyor, müzisyen olmamsa tiyatrocu olmama ayrı bir estetik değer katıyor. Tüm bunların dışında hobilerim hariç bir şeyle ilgilenmeye de pek vaktim kalmıyor.
Salgın döneminde üretim yapma rutininiz nasıl? Çoğumuzu içsel yolculuklara çıkaran bu kendimizle kalma döneminin sizdeki yankısı nasıl oldu?
Albümü bu dönemde bitirdim. Çok fazla yazdım, çizdim. İyi de geldi. O içsel yolculuklara ben de çıktım. Çevremi daralttım. Uğraşıp didindiğim bir çok hal ve durumun ne kadar boş olduğunu, bir taraftan da gözümün önünde çok daha değerli şeylerin olduğunu anladım. Aslında biliyordum da işte, anlamak için böyle bir sürece ihtiyaç varmış demek ki.
Son albümünde sizin için özel olan şarkı hangisi oldu? Neden?
En çok bu soruda takıldım galiba. Yani yıllarca dalgasını geçtiğim “hepsi benim bebeklerim” klişesini illa yaptıracaksınız bana! Şaka bir yana gerçekten hepsini çok seviyorum ama benim için en özeli “Bırak”. Çünkü bu şarkıyı yazdığımda 19 yaşımdaydım. Aradan 12 yıl geçti ve hala geçerliliğini, duygusunu koruyor içimde.
Arabeskin babası Müslüm Gürses’in hayat hikayesini anlatan Esrarlı Gözler’de rol aldınız. Müslüm Gürses’in sizin hayatınızdaki yeri ne oldu? Bu filmde rol almak sizi müzikal anlamda etkiledi mi, nasıl bir deneyimdi?
Ah Baba. Mekanı cennet olsun. Çok büyük adam. Onunla aynı filmde oynamak, aynı masada oturmak, iki lafın belini kırmak, aynı havayı solumak benim için büyük şans. Hem de 18 yaşımdayken. Müzikal anlamda değil ama o film tüm hayatımı etkiledi. Baba’nın hayatı gerçekten içime işledi. Çok özeldi, çok…
Türkiye’de rap yapan pek çok müzisyenin başına olur olmaz zorluklar geliyor. Bazısı yurt dışına gidiyor, bazısı kendini filtrelemek zorunda kalıyor… Başınıza benzer bir tatsızlık geldi mi, bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Geldi, geliyor, gelecek de. Sanat her zaman muhaliftir. Bu yüzden hele ki rap müzik yapıyorsak bu kaçınılmaz. Sadece bu dönemin ağabeyleri çok daha sert davranıyorlar. Ama bu da geçecek, sanat yine kalacak. Bundan yıllar yıllar sonra birileri geri dönüp baktığında bu dönemin sanatına bakarak anlayacak neyin ne olduğunu.
KISA KISA
- Müzik yapabiliyor olmanın en özgürleştirici yanı sınırsız olabilmek.
- En sevdiğim araba kullanma / yolculuk yapma şarkısı Queen – Bohemian Rhapsody.
- Eğer 18 yaşımdaki halimle karşılaşsam ona söyleyeceğim cümle şu olurdu: “Ankara’ya dön çocuğum…”
- İzleyicisi olarak gidip de en etkilendiğim konser 2006 yılında Kuruçeşme Arena’daki Roger Waters konseriydi.
- Rap’ten sonra en çok dinlediğim müzik türü, hatta rap’ten daha fazla, rock.
- Üzgün olduğumda dinlediğim ve beni hemen yükselten şarkı Chuck Berry – Johnny B. Goode.