Alternatif dünyanın yetenekli isimlerinden Dilhan Şeşen, yeni şarkısı “Kaçtım” vesilesiyle Dergy’nin sorularını yanıtladı.
Sebla KOÇAN / [email protected]
Alternatif sahnenin en yetenekli isimlerinden biri, Dilhan Şeşen. Son şarkısı “Kaçtım”ı geçtiğimiz günlerde Sony Müzik Türkiye etiketiyle yayınladı. Ezginin Günlüğü 40 Yıllık Şarkılar içinde “Teninle Konuşmak“ı yorumladı. “Acıtır Yara”, “Sıcaklardandır” gibi şarkıları dillere dolandı. Müziğin içine doğan bir isim olan Dilhan Şeşen, İlhan Şeşen’in yeğeni ve Burhan Şeşen’in de kızı. Müzik onun genlerinde var. Zihnini dinginleştirmek için her sabah kalkıp üç sayfa yazdığını söylüyor. “Kendimi iyi ifade edebilen biri olarak görüyorum. Oyun çok severim, oyunlu anlatımlardan hoşlanıyorum. Parçayla gizliden gizliye flört ediyormuşçasına…” diyor. Dilhan Şeşen Dergy’nin konuğu oldu.
Son şarkınız “Kaçtım”, bir kendine dönüşü, izole olma isteğini, bir durup dinlenme isteğini anlatıyor. Eski bir beste olduğundan söz etmiştiniz. O zamanların duygularını seslendirmek şimdiki zamanda zor geliyor mu? Nasıl bir dönemde kaleme almıştınız bu şarkıyı, neydi hikâyesi?
Kelimeler kimin ağzından çıktığına, ne zaman / nasıl bir durum içerisindeyken dile döküldüğüne göre hep yeni yeni anlamlar kazanıyor. Dönemler, mevsimler değişse de, günler uzayıp kısalsa da illa bi döngü halinde tekrar ve tekrar karşımıza çıkıyor. O döngüyü kırmamız bizim durumu incelikleriyle görüp göremediğimizle bağlantılı. E ben de bu yaşımda her şeyi olabildiğince görmeye çalışıyorum. O zamanki duygularımı seslendirmek şimdiki zamanda zor gelmiyor çünkü öyle bir şey yapmıyorum. O zamanki duygularımı tutmaya çalışsaydım büyük ihtimalle olmayacağından dolayı “Kaçtım”ı rafa kaldıracaktım. Tutmaya çalışmayıp dönüşümüne izin verdim ve çok güzel bir oyun hamuru elde ettim. Parçanın bu zamandaki ben için karşılığını dinleyip onun dansına ayak uydurdum.
Şarkıyı dinlemeden önce, görüyoruz ki öncesinde de 2018 başlıklı bir not var, “Çareler kesik, kaçışlar dur durak bilmez”le başlayan… Bu bölüm de şarkıya mı ait, neden şarkıya böyle bir not iliştirdiniz?
Yok değil. Hikaye yazmaktan keyif alıyorum, parça için açıklayıcı bir metin bekleniyordu benden ben de bi baktım ki hikaye yazıvermişim. Geldiği gibi.
Şarkı ağır ağır giderken, birden tansiyonu yükselen bir yapıya sahip. Ama klibi bir o kadar sakin. Siyah beyaz eski bir görüntü, tek başına denizi seyreden bir kadını izliyoruz. Bu kadar yüksek bir şarkıya neden bu kadar sakin bir klip çektiniz? Üç klip çektiğinizi söylemişsiniz, son karara nasıl vardınız, o süreci de biraz anlatır mısınız?
Bi’ konuda bi tarafa çok yüklenme taraftarı değilim. Dualite var, denge var. Görmemezlikten gelebileceğim konular değiller. Aşırılıktan hoşlanmıyorum aslında içim hep dengeli olmaktan yana. Oraya buraya savrula savrula en son eminim ki işin dengesini bulacağızdır. Üç klip çektim ikisinden caydım birini tuttum. Tuttuğumun arkasındayım. Ay ne bileyim pek olaylı bi durum değil detaylı anlatmaya çalışınca saçmalayıveriyorum 🙂 Öyle esti, öyle yaptım desem.
“Asla kendimi dinlemem” demişsiniz, peki ilham almak için neler dinlersiniz? En çok hangi zamanlarda yazarsınız, sizi neler tetikler?
Sabahları erken kalkmaya, uykumu iyi almaya özen gösteriyorum. Her sabah üç sayfa yazı yazıyorum. Çer çöp. Ki zihnim dinginleşsin, yaratmak için hali olsun onun da. Portico Quartet çok iç açıcı geliyor bana, bu ara sabahları onları dinliyorum onun dışında ilham almak için bi süredir müzik dışında besinler tüketiyorum.
“BAZEN YAZDIĞIN SÖZLER ÜSTÜNE YAPIŞIYOR”
Spotify’da “Dinlediğimiz şeyleri dinletmek büyük çıplaklık” adında bir listeniz var. Peki siz de şarkılarınızı yazarken çıplak hisseder misiniz? Kendinizi, duygularınızı gizlemek için şifrelediğiniz olur mu kendinizi, yoksa açık açık anlatabilir misiniz her şeyi şarkılarınızda?
Kendimi iyi ifade edebilen biri olarak görüyorum. Oyun çok severim, oyunlu anlatımlardan hoşlanıyorum. Parçayla gizliden gizliye flört ediyormuşçasına. Açık anlatmak istersem açık anlatırım, oyun oynamak istersem oyun oynarım fakat bence şu zor ki, yazdığın sözler üstüne yapışıyor. Keşke diyorum bazen bi fanzin çıkartsam adıma da zühtü mühtü bişey yazsam oradan rahatlasam öylece bi sorumluluk almadan. Ağızdan çıkan lafın sorumluluğu ağır. Bazen hiç konuşmak istemiyorum.
Çok ilgi çekici ve kendinize has bir tarzınız var. Gündelik gibi görünen parçalar sahnede üzerinizde çok iyi duruyor, fotoğraf çekimlerinde kullandığınız renkler sizi anlatıyor. Modayla aranız nasıl? Stiliniz için kimlerle çalışıyorsunuz?
Teşekkür ederim. Modayla bi aram yok. Stilim için vücudum, onun keyfi, maddi durumum ve ben çalışıyoruz daha çok. Öhöm öhöm.
2020 yer yer karanlık, bol soru işaretli geçmeye devam ediyor. Sizin için şu ana kadar nasıl geçti 2020, neler deneyimlediniz, neler öğrendiniz bu yıldan?
Bırak diye bağırıyor resmen evren. Dönüşüm içerisindeyiz, geriye dönmek yok. Alışkanlıklar kalkmalı ortadan, belli ki değişmeli bişeyler. Oku diye bağırıyor resmen. Biz hala eskisi gibi olma derdindeyiz. Gelişim istiyorsak hep önümüze bakmamız lazım. Ben çok keyifliyim açıkcası. Kontrol manyağı olarak bişeyleri bırakıp, bişeylere teslim olmayı öğrendim bu da oyunun içinde hissettirdi bana kendimi. Reddedip bişeyler düzeltmeye çalışıp durmak yerine tamam diyip evrene güvenip salına salına tadına varıyorum.
Gözlerinizi kapattığınızda, müzik kariyerinizle ilgili olabilecek en büyük hayalinizin ne olduğunu görüyorsunuz?
Çok büyük hayallerim yok şu an tamamen buranın tadına varma derdindeyim aklımda var elbet bişeyler ama onlar da bana kalsa ya keşke. 🙂
KISA KISA…
- Gardrobumda elimin en çok gittiği parça ceketlerim. Sürekli bunları giyiyorum.
- Kendimde en sevmediğim huyum inatçı olmam.
- Kendimi en yaratıcı hissettiğim saatler 8-11 arası. İşte bunlar günün en sevdiğim saatleri.
- Kış mevsimi yaklaşırken, yağmurlar başlarken, hava daha erken kararırken hissettiğim duygu dinginlik bu aralar.
- Telefonda konuşmak mı mesajlaşmak mı derseniz cevabım telefonu tamamen kapatmak olur.