Türk rock müziğinin son dönemdeki en iyi temsilcilerinden 27 yaşındaki Batu Akdeniz, yeni EP’si “Yarın Yokmuş Gibi”yi Garaj Müzik etiketiyle yayınladı.
Sebla KOÇAN / [email protected]
Ankara rock sahnesinin en sevilen gruplarından Heavy Sky’la tanınan, YouTube’daki coverlarıyla dikkatleri çeken genç müzisyen Batu Akdeniz, bir süredir kendi kanatlarıyla uçuyor. 2018’de çıkan ilk albümü “Hayat Böyle”den yayınladığı “Yanlış Biriyle Doğru Hikaye” şarkısıyla büyük bir başarı yakalayan Akdeniz, geçtiğimiz günlerde yeni EP’si “Yarın Yokmuş Gibi”yi yayınladı. Yetenekli isim, Dergy’nin sorularını yanıtladı.
Şarkılarında Ankara’nın meşhur ayazı gibi yüzümüze vuran sert bir sound ve gönlümüze nakşolan sözler var. Türkçe rock için çoğu tartışmada “öldü” sonucu çıkmasına rağmen sen vazgeçmedin ve ortaya “Yarın Yokmuş Gibi” EP’si çıktı. Nedir bu dirayetin kaynağı?
Ne diyebilirim ki? Bir yalanı bin kere duyarsanız ona inanmaya başlarsınız. Çok komik bir şey söyleyeyim mi? Birileri; bazı radyocular, müzik yazarları, PR’cılar hatta müzisyenlerin ta kendileri, bir zamanlar Türkçe Rap için ”Türkiye’de Rap hep yeraltında kalacak, Türkçe Rap olmaz, yapılamaz, kültürümüzle bağdaşmıyor” gibi laflar ettiler. Bir 15 yıl ileriye sarıyoruz hikayeyi, sanırım şu an neler olduğunu ve kimin haklı çıkmadığını anlatmama gerek yok 🙂
Trendler değişir, toplum mühendislikleri değişir, bugün Trap ana akım olur yarın pop olur sonraki gün tekrar Rock olur. Dünya müzik tarihinde de bu böyledir aslında. Gün ve gecenin oluşumu gibi aslında. Güneş daimi olarak bir yeri aydınlatmıyor. ”Anaakım olmamak” ile ”ölmek” aynı şeyler değil. Nasıl ki Türkçe Rap kendi rönesansını çok başarılı şekilde yaptıysa, Türkçe Rock da bunu başaracaktır ve bence bunu gerçekleştirmeye başladı.
Dirayete gelirsek; benim bütün müzikal köklerim İngiliz-Amerikan klasik rock ve pop kültüründen geliyor ama kendimi bir müzik tarzının savaşçısı gibi değil de bir müzik savaşçısı olarak lanse etmek isterim. Dirayetimin kaynağı da iyi müzik yapmak istemekten geliyordur, her müzisyen gibi. Türkçe müzik yapmaya başlayalı bir buçuk sene olacak, daha bir 35 sene boyunca aynı dirayeti gösteririm diye düşünüyorum eğer şanslıysam.
“ANKARA HER GELDİĞİMDE BANA KUCAK AÇAN HUYSUZ BİR İHTİYAR GİBİ”
Artık çoğu şarkı mekanik klişe tabirlerle, sözlerle yazılırken senin bu konuda özenli çalıştığın çok belli. Son zamanlarda kimleri okudun, hangi kitaplardan etkilendin?
Öncelikle çok teşekkür ederim! Ben bu EP’nin sözlerinin hikayesini kendi hikayelerimin yanında Jack London’ın Martin Eden’ına dayandırmak isterim. Birkaç kez bitirdiğim ve her seferinde yeni bir şey keşfettiğim kült bir eser. Bu şarkıları yazarken en çok etkilendiğim kitap oydu. “Eksik” in sözlerini ilk olarak trende Martin Eden’ın arkasına yazmıştım..
Doğup büyüdüğün Ankara ruhu tüm şarkılarına işlemiş gibi görünüyor… Sana neler kattı bu şehir? İlk gençliğinden bu yana çok şey değişti mi Ankara’da?
İlk kez bu şehirde gitar çaldım, burada aşık oldum, okula gittim, ilk kavgamı burada ettim, ailem, dostlarım çok büyük kısmı burada.. Çok düzenli bir şehirdir Ankara. Çok tahmin edilebilir. Dışarıdan gelen insanlar bunu sıkıcı bulabiliyorlar ancak benim üretimime çok büyük katkısı var çünkü tam anlamıyla konsantre olabiliyorum. İstanbul’da dikkatimi dağıtan çok şey oluyor mesela. Martı sesi bile tribe sokabiliyor beni 🙂 Şarkı yazacaksam eğer yaşayacağımı İstanbul’da yaşayıp, bunu Ankara’da kağıda dökmeyi seviyorum. Benim için Ankara’da değişen bir şey yok, burası her geldiğimde bana kucak açan huysuz bir ihtiyar gibi. Çok konuşmaz, çok sevecen değildir ama onun orada sizin için beklediğini bilirsiniz ya, öyle bir yer.
“FOO FIGHTERS’I İLK DİNLEDİĞİMDE ‘NE APTALMIŞIM’ DEDİM”
Çok güçlü bir sesin, kendinize has bir vokal tekniğin var. İnsan seni büyük bir stadyum konserinde dinlerken hayal ediyor… Senin var mı böyle hayallerin? “Mutlaka şöyle bir sahnede çalmak isterim” dediğin bir yer, mesela?
Türkiye’de bir stadyum konseri yapmayı çok isterim bir gün. Herhangi bir yabancı grubun altında değil de, tek başıma. Bir Türk rock sanatçısı olarak bunu yapan çok fazla müzisyen olmadı. Yurtdışında müzik yapmayı da çok istiyorum, büyüklü, küçüklü mekanlarda kendi müziğimle. O kültürü ve atmosferi yaşamayı çok istiyorum hayatımın bir döneminde.
Albümdeki “Yaşasın Kötülük” için kendi tabirinle”Foo Fighters ve Yavuz Çetin birlikte bir parça yapsa nasıl olurdu sorusunun yanıtı” demişsin. Bu şarkının hikayesini biraz daha açar mısın?
”Yaşasın Kötülük”ü size sadece ”goygoy” bir parça olarak tabir edebilirim. Konserlerimde de çalmadan önce hep belirtiyorum, ”Şimdi çalacağımız parça kesinlikle ciddiye alınacak bir parça değil! O yüzden eğlenin, sallanın, zıplayın ve hoplayın” diye. Sözleri bence biraz Punk oldu. Müziğinde de nedense böyle bir şey hissettim. Gitarları yüzündendir belki. Foo Fighters’ı 20’li yaşlarımın başında hiç dinlemiyordum. O dönemki kız arkadaşım çok severdi ama ben de havalı olacağım ya, ”Kim onlar yeaa” falan diye cahil cesaretiyle konuşuyordum. Aradan belli bir dönem geçti, kızla ayrıldık, bunları bi dinledim: ”Oha!” dedim. ”Bunlar ne acaip grupmuş, ne aptalmışım!”
“DÜNYANIN EN YAŞANILASI ZAMANLARINI GERİDE BIRAKTIK VE BUNUNLA BARIŞMAMIZ GEREKİYOR”
Rock müzik insana kendi içindeki gücü hatırlatıyor. Oysa çağımız ne yazık ki her şeyin hızla tüketildiği, elimizdeki telefonlar yüzünden kişisel alanlarımızın sık sık ihlal edildiği bir çağ… Sosyal medya ise mutluluğumuzu kanıtlamak için kullandığımız bir aracıya dönüştü. Sen bir müzisyen olarak bu konuda nasıl hissediyor, neler düşünüyorsun?
Kesinlikle ve ne yazık ki katılıyorum. İnsana kendi içindeki gücü hatırlatıyor demek ne güzel bir tabirdir. Ben konserlerde insanların sürekli ellerinde telefon seni çekmediği, anı yaşadıkları bir Dünya hayal ediyorum ama sanırım bu artık imkansız. Rock’ı, pop’u hatta müziği geçelim sanırım Dünya’nın en yaşanılası zamanlarını geride bıraktık ve bununla barışmamız gerekiyor.
Genellikle dahil edildiğin “Üçüncü Yeniler” listelerinde seninle birlikte dinlediğimiz pek çok isim var. Senin sevdiğin, dinlediğin kimler var alternatif sahnede?
Güzel müzik yapan birçok yeni sanatçı var. Ne mutlu bana çoğusuyla dostluğum da var. Şimdi kimi desem diğerine haksızlık etmiş gibi olacağım. Birkaç ”an” ile ilgili konuşmak isterim o yüzden. Gözyaşı Çetesi’nin ”Karar” ını ilk dinlediğimde çok etkilenmiştim. Sena’nın ”Ölsem”inde de aynı şeyi hissetmiştim. Can Ozan’ın üretkenliğini ve yorumunu çok beğeniyorum ve yıllardır uğraşıyor, sonunda emeklerinin karşılığını almaya başladı. Daha çok var 🙂