Keşif

dok: “Gündüz topladığım sesleri, gece işleyip şekillendirdiğim bir süreç yaşıyorum!”

Kendini müzikal bir gezgin olarak tanımlayan dok (Berkant Kılıçkap) ile kaotik ama büyüleyici şehir atmosferlerini betimlediği “BENG” EP’sinin üzerine biraz sohbet ettik.
Batıkan Baksı - 14 Şubat 2025
post image

Hoş geldin Dok! İstanbul’un karmaşasından büyük bir ilham almışsın ilk EP’n “BENG”te. İstanbulun büyülü kaosunda büyüyen biri olarak, şehrin sesleri senin için ne ifade ediyor? Gürültüyle nasıl bir müzikal ilişki kuruyorsun?

Merhaba. İstanbul’da büyüdüm, dolayısıyla şehir sesleri hayatımın hep bir parçası oldu. Öyle ki bazen farkında bile olmadan içime işlemişler gibi hissediyorum. Bu sesleri yok saymak ya da duymamaktan ziyade, hep onlarla yaşadım. Gürültüsüyle, sessizliğiyle, bir sokağın gün içindeki farklı tınılarıyla… Yürüyebildiğim her yere yürümeyi severim ve bunu yaparken çoğu zaman müzik dinlemem. Bunun yerine etrafımda olan bitene kulak kesilmeye çalışırım. Sokaklarda yankılanan adımlar, uzaklardan gelen motor sesleri, vapur düdükleri, insan kalabalığının yarattığı uğultu… Hepsi bir şekilde benim için bir ritim oluşturuyor. Bazen kaotik, bazen düzenli, bazen de beklenmedik bir şekilde melodik. Parçalarımla ilgilenirken de bu farkındalık hep içimde oluyor. Büyük şehirlerin sesleri, kalabalıklar içindeki yalnızlık hissi, gürültü ve sessizlik arasındaki geçişler, müziğimin dinamiklerini şekillendiriyor. Aslında “BENG” de biraz bir şehirde yaşamanın sesleriyle dolu.

BENG” EPsinin büyük şehirlerin gece saatlerindeki ruhunu anlattığını söylüyorsun. Peki, gecenin senin için özel bir anlamı var mıGündüz ve gece arasında müzikal olarak nasıl bir fark görüyorsun?

Geceyi seviyorum. Üretirken ve hayal kurarken sessizliği ve sakinliği bana iyi geliyor. Ama aslında gündüzden daha çok beslendiğimi söyleyebilirim. Çünkü şehirler gündüzleri daha canlı, hareketli ve gerçek hâlleriyle varlar. İnsan sesleri, trafik, sokaktaki anlık diyaloglar… Bunların hepsi benim için birer ses katmanı. Gecenin sükuneti ise odaklanmamı sağlıyor. Gündüz topladığım sesleri ve hisleri, gece işleyip şekillendirdiğim bir süreç yaşıyorum. 

EPde 14 dakikalık dört enstrümantal parça var ve her biri bir hikâye anlatıyor. Sen atmosferik temalar yaratmayı da seviyorsun anladığım kadarıyla. Eğer bu parçalar bir film sahnesi olsaydı, hangi sahnelerde çalarlardı?

Evet, müzikle atmosfer yaratmayı ve insanlara bir şeyler hayal ettirmeyi hep sevmişimdir. “BENG”deki parçaların da birçok filmde veya görselde kullanılabileceğini düşünüyorum. Bu soruya şöyle bir örnek verebilirim: ELEKTRONOPUS üzerinde çalışırken hep gözümün önüne, bol drift sahneleri içeren bir araba yarışı animesi geliyordu. Hatta bunun üzerine biraz araştırma yaptım ve böyle bir şey yapabilir miyim diye düşündüm. Güney Kore’de anime üreten birkaç şirketle görüştüm, ancak maddi olarak beni fazlasıyla aşacağını anlayınca vazgeçmek zorunda kaldım. Şu an YouTube’da her parçanın görsel dünyasını yansıtan içerikler mevcut. Dinleyicilerin parçaları hangi filmin hangi sahneleriyle bağdaştırdığını duymak isterim. Bu yazıyı okuyanlar, eğer paylaşmak isterlerse, yorumlarda fikirlerini belirtirse çok mutlu olurum.

Üreten insanların yaşadıkları şehirlerden, çevrelerinden etkilenmeden bir şey ortaya koymaları pek mümkün değil…

Müziğinde hem şehrin kaosunu hem de içindeki umudu bir arada anlatıyorsun. İstanbul gibi büyük bir şehrin getirdiği kaotik enerjiyi nasıl bir yaratım sürecine dönüştürüyorsun?

Aslında buna net bir cevabım yok. Bu sürecin nasıl işlediğini bilinçli olarak planladığımı da söyleyemem. Şehirde büyüdüm ve kaosla umudu her gün iç içe gördüm. İstanbul gibi bir yerde yaşamak, sürekli değişen bir ritmin içinde olmak demek. Bazen yorucu, bazen ilham verici ama benim için her zaman doğal bir akış. Bu yüzden müziğimde de bu iki duygunun bir arada olması bana çok doğal geliyor. Daha sakin, durağan bir hayat yaşasam nasıl bir şey üretirdim, onu da kestiremiyorum. İstanbul’un kaotik enerjisi, kalabalıkları, sokak sesleri ve anlık keşmekeş hali, farkında olmadan müziğimin bir yerlerinde mutlaka görünüyor. Bence üreten insanların yaşadıkları şehirlerden, çevrelerinden etkilenmeden bir şey ortaya koymaları pek mümkün değil. Bundan kaçınmak için ekstra bir çaba gerektiriyor.

Enstrümantal müzik yapıyorsun ve dinleyiciye doğrudan sözlerle bir şey anlatmıyorsun. Sence kelimeler olmadan bir hikâyeyi tam olarak anlatmak mümkün mü? Dinleyicinin kendi hikayesini yaratmasını mı tercih ediyorsun? Enstrümantal müzik yapmanın avantajları ve dezavantajları neler sana göre?

Müzikte iki farklı hikâye anlatıcılığı olduğunu düşünüyorum. Sözlü parçalarda anlatımın merkezinde sözler vardır; daha somut, net ve yönlendirici bir anlatı sunar. Bu anlatımda müzik ise anlatıyı destekleyen bir atmosfer yaratır. Enstrümantal müzikte ise hikâyeyi sözlerle anlatan biri olmadığı için, sesler, armoniler ve dinamikler anlatının kendisi olur. Bu da dinleyicinin hikâyeyi daha çok kendi hayal gücüyle tamamlamasına olanak tanır. Enstrümantal müziğin avantajı, dinleyiciye daha geniş bir hayal alanı sunması ve müziği kendi duygularına göre şekillendirmesine imkân vermesi. Aynı zamanda, üretici olarak da bana daha özgür bir yaratım süreci sağlıyor. Ancak dezavantajı, günümüzde birçok dinleyicinin daha somut ve yönlendirilmiş hikâyeler araması olabilir. Sözlü müziğe kıyasla, enstrümantal müzik dinleyicinin dikkatini daha uzun süre korumakta zorlanabilir. Yine de bence en büyük güzelliği, herkesin kendi hikâyesini yaratabileceği bir alan bırakması.

Massive Attack’in Mezzanine albümüyle müziğin ne kadar derin ve etkileyici olabileceğini fark ettim…

Müzikal anlamda kimlerden ya da hangi akımlardan besleniyorsun?  Sence seni müzikal olarak en çok şekillendiren şey neydi? İlk kez bir şey dinleyip Bunu ben de yapmak istiyorum” dediğin o anı hatırlıyor musun?

Çok fazla müzik dinleyen biriyim ve işim gereği farklı tarzlara yoğunlaşmayı seviyorum. Bazen belirli bir tür, bazen de bir sanatçı ya da grup ilgimi çekiyor. O dönem neye odaklandıysam onun hakkında okuyup araştırıyorum, derinine inmeye çalışıyorum. Bu yüzden tek bir akımdan veya isimden beslendiğimi söylemek zor. Sanırım bu çeşitlilik “BENG”de de duyulabiliyor. Müzik yapmaya ne zaman karar verdiğimi tam olarak hatırlamıyorum, ama müziğin beni ilk büyülediği anı çok net hatırlıyorum. 11-12 yaşlarındaydım ve yeni bir müzik seti almıştık. Abim Massive Attack’in “Mezzanine” albümünü dinliyordu. O an, müziğin ne kadar derin ve etkileyici olabileceğini fark ettim. Hâlâ bazı parçaları dinlediğimde tüylerim diken diken olur, sanki büyülü bir dünyada geziyormuşum gibi hissederim. İşte buna müziğin büyüleyiciliği diyorum.

2017de dok” projesini başlattın ve şimdi ilk EPni yayımladın. Bu süreçte en büyük kırılma anın ne oldu? Seni bugün olduğun müzisyene dönüştüren en önemli an ya da karar hangisiydi?

Müziğimi yaparken yavaş ve emin adımlarla ilerlemeyi tercih ediyorum, çünkü bu süreçte işin mutfağında vakit geçirmek ve üretmek bana büyük keyif veriyor. Bu yüzden net bir kırılma anım yok. Ancak müzikle ilgilendiğim her an, etrafımdaki müzikle ilgilenen arkadaşlarımla yaptığım paylaşımlar ve sohbetler bana yön verdi. “dok” dışında, prodüktör, mix ve ses mühendisi olarak aldığım her karar ve an, beni bugünkü müzisyen halime dönüştüren önemli anlarla doludur.

Görsellik, atmosfer ve ritim; senin müziğinin önemli parçaları. Kendi müziğinin bir rengi, bir kokusu, bir dokusu olduğunu düşünüyor musun? Eğer BENG” EPsini duyulara çevirecek olsaydın, nasıl bir deneyim olurdu?

BENG” EP’sinin duygusunu tarif etmek gerekirse, gece yarısı, bilmediğin büyük bir şehirde yürürken hissettiğin keşif duygusuna benzer. Her şey yeni ve bilinmedik, seni sürüklüyor ama bir yandan kaybolmuş gibi hissediyorsun. O kaybolma hali ise seni daha fazla keşfetmeye itiyor. Müziğin içindeki yoğunluk, huzurlu ve dinamik bir karışımın içindeymiş gibi hissettiriyor; tam olarak nereden ne geleceğini kestiremiyorsun diyebilirim.

dok” projesiyle 2025 boyunca yeni çalışmalar bekliyor mu bizi? Neler yapmayı düşünüyorsun yakın vadede?

Evet, 2025 boyunca yeni çalışmalarım olacak. Şu anda “BENG” EP’sinden parçalarında içinde olduğu canlı performans videosu hazırlıyorum. Bunu, görsel ve işitsel unsurlarla zenginleştirerek canlı performans haline getirmeyi düşünüyorum. Ayrıca, sıradaki tekli üzerinde de çalışmalara başladım. Ek olarak söylemek isterim. Görsel, işitsel ve müzikal projeler için birlikte çalışmak isteyen herkese kapım açık; sosyal medya hesaplarımdan bana ulaşabilirsiniz. 

https://www.instagram.com/p/DFdlfgGO-Y3/?utm_source=ig_web_copy_link&igsh=MzRlODBiNWFlZA==
İlgili Yazılar
Development by Bom Ajans