Son zamanlarda çıkardıkları şarkılar ve albümlerle kendine has bir dinleyici kitlesi yaratan yeni nesil rock gruplarımızdan Dolu Kadehi Ters Tut ile 4 Ağustos’ta çıkacak olan yeni albümleri “Ölüm Dansı”ndan önce söyleştik. Gelmekte olan albüm hakkında tüyolar alırken, bağımsız müzik yapmanın grup için ne demek olduğunu da dinlemiş olduk. Dahası için sizi de röportaja alalım ve albüm öncesi “Ölüm Dansı”na biraz ısınalım.
Batıkan BAKSI / [email protected]
Bugünlerde 4 Ağustos’ta dinleyiciyle buluşacak olan yeni albümünüz “Ölüm Dansı”nın heyecanı içinde olduğunu biliyoruz. Zaten albümün bir kısmını çıkardığınız EP ile dinlemiştik. Albümün tamamını özetleyecek olsanız nasıl anlatırsınız? Dinleyiciler heyecanlanmalı mı sizce duyacakları için?
Oğulcan Ava: Albümün tamamının “Ölüm Dansı: Kısım 1” ile benzer bir yapısı var. Yine bir rock albümü. İlk kısım daha çok protest ve dertli şarkılardan oluşuyordu. “Ölüm Dansı”nda da bu tarz şarkılar var ama bunlar çoğunlukla aşk temelli. Onların dışında hareketli şarkılarımız da var. Yüksek tempolu şarkılara ek olarak, konserlerde hep birlikte söyleyebileceğimiz parçaların da yer aldığını düşünüyorum. Biz dinleyicilerimizle paylaşmak için sabırsızlanıyoruz. Umarım onlar da bizim kadar heyecanlanıyorlardır.
14 Temmuz’da Harbiye Açıkhava Sahnesi’nde kalabalık bir konser verdiniz. Konser nasıl geçti? Harbiye’de olmayı özlemiş misiniz?
Uğurhan Özay: Harbiye sahnesi bizim için çok farklı bir yere sahip. İlk Harbiye konserimiz, aynı zamanda pandemiden sonraki ilk konserimizdi. Bizim tarzda müzik yapan müzisyenlerin ve grupların genelde yer bulamadığı bir sahne olarak kodlanmıştı kafamızda. Nasıl geçeceğini pek tahmin edemiyorduk bu yüzden de epey heyecanlıydık. Fakat dinleyicilerimiz bizi yalnız bırakmadı. Hatta tüm biletleri tüketmişlerdi. Dolayısıyla Harbiye’deki ikinci konserimize biraz daha özgüvenli çıktık. O da çok iyi geçince Harbiye artık bizim yeni güvenli alanımız olmuştu. Bu yüzden bu sene yayınladığımız “Ölüm Dansı: Kısım 1”in lansman konseri için Harbiye’de karar kıldık. İlk iki konserimizden farklı olarak lansman için özel bir sahne, kostümler ve şovlar tasarladık. Konser tahmin ettiğimizden de güzel geçti. Gerçekten unutulmaz bir geceydi, hiç bitmesin istedik. Gecenin tüm biletlerini tüketip yeni albüm şarkılarına bağıra çağıra eşlik eden sevgili İstanbul dinleyicimize de tekrar teşekkür etmiş olalım.
Haziran’ın son günlerinde yine albümde duyacağımız Selin ile hazırladığınız ‘Olabilirdik’ single’ını yayınladınız. “Ölüm Dansı: Kısım 1” ve ‘Olabilirdik’ten aldığınız tepkiler nasıl oldu?
O.A: “Ölüm Dansı: Kısım 1” ve “Olabilirdik” için dinleyicilerimizden epey olumlu tepkiler aldık. ‘Olabilirdik’i Selin ile ilk kez albüm çıkmadan önce Volkswagen Arena’daki konserimizde çalmıştık. Seyircilerimizin de heyecanımızı paylaştığını görmek bizi çok mutlu etti. Şimdi konserlerde hep birlikte söylüyoruz bu şarkıları. 4 Ağustos için günleri sayıyoruz. Hem albüm tamamlanıyor hem de konserlere çok uygun olduğunu düşündüğümüz ve o amaçla ürettiğimiz şarkılar var içinde. Türkiye’nin birçok şehrinde şarkılarımızı çalacağız. O yüzden albümün ilk kısmından ve ‘Olabilirdik’ten gördüğümüz tepkileri ve daha fazlasını albümün tamamında da görmeyi umuyoruz.
“Bağımsız şirketimiz SMF Productions ile çok fazla şey deneme ve hata yapabilme lüksüne sahip olduk…”
Siz kendi yapım şirketiniz SMF Productions üzerinden çalışmalarınızı yayınlıyorsunuz. Bu durumda size gerçekten bağımsız bir grup demek mümkün. Kararlarınızda özgür olmak müzik yapışınıza nasıl yansıyor?
U.Ö: 2015 yılında çıkardığımız ilk albümümüz “Polonya’nın Başı Belada”dan beri şarkılarımızı bağımsız bir şekilde yayınlıyoruz. Aslında amatör bir ruhla giriştiğimiz bu yöntem, bize ihtiyacımız olan “o anki gücümüzle neler yapabiliriz?” bakış açısıyla işlerimizi yürütmeyi öğretti. Çoğunlukla dinleyicilerimizden yeterli karşılığını alabildiğimiz için bu şekilde devam etmek daha mantıklı geldi. Müziğimiz ve kurduğumuz bu yapı büyümeye devam edince işler kendi müzik şirketimizi kurmaya kadar vardı. Bunun için mutluyuz. Çünkü üretim konusunda özgürlük alanımız çok geniş. Çok fazla şey deneme ve hatta hata yapabilme lüksünü elde etmiş olduk. Bu da bir müzisyenin kendini geliştirmesi ve gerçekleştirmesi için oldukça önemli. Elbette zor yanları var. Müzik üretimi dışında ilgilenilmesi gereken bir ton iş de beraberinde geliyor ama şimdilik bunu idare edebiliyor gibiyiz.
“Ölüm Dansı”nda konserlerdeki ekibinizle çalışmışsınız. Mix’leri de RHCP, The Smashing Pumpkins gibi isimlerle çalışan Grammy ödüllü Ryan Hewitt yapmış. Böyle bir kadroyla çalışmak “Ölüm Dansı”nı sizin diskografinizde nereye taşıyor?
O.A: Ryan Hewitt, çok uzun süredir hayranı olarak takip ettiğimiz bir mix mühendisi. Kendisi, bizi çok etkileyen birçok albümde hem yapımcı hem de mix mühendisi olarak yer aldı. “Ölüm Dansı”nda onunla çalışabilmiş olmak bizim için büyük bir gurur kaynağı aslında. İnanılmaz keyifli bir süreçti. Samimi bir ilişki kurduk, çok iyi anlaştık kendisiyle. Süreç boyunca fikirleri ve yorumlarıyla albüme dahil oldu. Bu birlikteliğin bize çok şey kattığını düşünüyoruz. İlk kez bir albümümüzü sahnedeki ekibimizle birlikte tasarlayıp oluşturmuş olduk. Trompet, klavye ve geri vokalde Dilan Balkay; gitarda Bahadır Kartal; davulda Berke Köymen; bas gitarda Şener Engin; geri vokalde Billur Battal yer aldı. Şarkıların hazırlık, prova ve kayıt süreçleri de oldukça özeldi. Mastering aşamasını Dan Shike ile yürüttük. Mix aşamasında Ryan Hewitt gibi efsane bir isimle çalışmak bu albümü ortaya koyduğumuz en özel iş haline getirdi diyebilirim.
“Mümkünse 2 yılda bir albüm çıkartmayı hedef olarak koyduk kendimize…”
9 senelik bir geçmişe sahipsiniz ancak bu kadar kısa bir süreye “Ölüm Dansı” ile birlikte 5 tane albüm sığdırdınız. Üretkenliğinizi nasıl yüksek tutmayı başarıyorsunuz?
U.Ö: Çocukluğumuzdan beri sevdiğimiz grupların ve müzisyenlerin albümlerini baştan sona dinlemekten, birbirimize albümler gönderip keşiflerimizden bahsetmekten büyük keyif alıyoruz. Kendi müziğimizi yaparken de bu kültürü benimseyip konsept albümler yapmayı istedik. Mümkünse 2 yılda bir albüm çıkartmayı hedef olarak koyduk kendimize. Şimdilik bu hedef doğrultusunda üretimlerimizi sürdürüyoruz. Dinlediklerimiz yıllar içinde çeşitlilik gösterdiğinden, bu müzik tarzlarını yaptığımız ve yapmak istediğimiz müziklere aktarabileceğimiz bir alan bıraktık kendimize. 2 albüm arasında değişik tarzlarda denemeler yaptığımız single’lar çıkarabiliyoruz. Sevdiğimiz sanatçılarla düetler yapabiliyoruz. Tüm bunlar üretim sürecimizi daha da dinamikleştiriyor ve heyecanımızı yüksek bir noktada tutuyor bence.
2023’ün başında Pentagram’ın Bostancı Gösteri Merkezi’nde verdiği konserde siz de ‘Geçmişin Yükü’ şarkısını grupla beraber seslendirdiniz. Sizin için nasıl bir duyguydu ve sizden önceki jenerasyon tarafından desteklendiğinizde nasıl hissediyorsunuz?
U.Ö: Dolu Kadehi Ters Tut’tan önce Oğulcan’la bir metal grubumuz vardı. Severek dinlediğimiz metal gruplarının cover’larının yanı sıra kendi bestelerimizi de çalıyorduk. Sanırım Türkçe çaldığımız nadir şarkılardandı ‘Geçmişin Yükü’. Çok sevdiğimiz, harika bir şarkıdır. Yıllar sonra bir davette sevgili Tarkan Gözübüyük ile karşılaşıp sohbet ederken bize şarkıyı Bostancı Gösteri Merkezi’nde birlikte seslendirme önerisinde bulundu. Gerçekten çok şaşırıp aşırı sevindik. Kendisine şarkının bizdeki yerinden bahsettik. O da şaşırdı bu tesadüfe. O gece ağzımız kulaklarımızda eve döndüğümüzü hatırlıyorum. Konser günü masal gibiydi. Adeta bizi büyüten şarkıyı mimarlarıyla birlikte çalıp seslendirmek, gerçekten tarifi olmayan duygular yaşattı. Tarkan abiye ve tüm Pentagram ekibine sevgilerimizi, saygılarımızı ve teşekkürlerimizi iletiyoruz.
“Dolu Kadehi Ters Tut olarak bağımsız müzik yolculuğumuzun dahil olduğu bir belgesel projemiz ufukta!”
Dikkatimi çeken bir başka şeyse klipleriniz. Kliplerinizde hem prodüksiyona hem de görselliğe önem veriyorsunuz. Dijital çağda her şey bu kadar çabuk özümsenirken sizce verdiğiniz bu önemin karşılığını alabiliyor musunuz?
O.A: Klip yapmak çok keyifli. Son dönemde kısa formattaki medyaların popülerleşmesinden ve ülkemizdeki ekonomik koşullar nedeniyle prodüksiyon giderlerinin çok yüksek seviyelere ulaşmasından dolayı albümün diğer yönlerini zenginleştirmeye odaklandık. Modernleşen dünyada önem verdiğimiz şeylere istediğimiz özeni veremeyeceğimizden daha önce yaptığımız tarzlarda bir klip projesine bu albüm için girişemedik. Aklımızda hala özel fikirler ve planlar var. Zaman içinde istediğimiz standartlarda klipler yapmayı çok isteriz tabii. Ama özetle kısa vadede albümün çıkışına dair bir klip projemiz yok.
4 Ağustos’tan itibaren Dolu Kadehi Ters Tut’un programında neler olacak? Ufukta konserler ve ekstra farklı sürprizler görünüyor mu?
U.Ö: Albümün düzenlemeleri, kayıtları, mix ve mastering süreçleri 1 yılı aşkın süredir devam ediyordu. Bu bizim için gerçekten uzun bir süre. Sonunda bu sürecin sonuna geldiğimiz için mutluyuz. “Ölüm Dansı” 4 Ağustos’ta çıkıyor. Hemen ertesi gün, 5 Ağustos’ta İstanbul Festival Park Yenikapı’da muhtemelen bugüne kadarki en geniş katılımlı solo konserimizi yapacağız. Yani o kadar büyük bir katılım varmış ki satılan bilet sayısını duyunca emin olmak için bir kere daha sorduk. Heyecan verici bir etkinlik olacak bizim için. Ağustos ayında bir kıyı turnesi planımız var. Dinleyicilerimiz sosyal medya hesaplarımızdan bütün konser tarihlerine ve biletlere ulaşabilirler. 26 Ağustos’ta “Ölüm Dansı” lansman konseri için Festival Park Kadıköy sahnesinde olacağız. Yıl içinde live session’larımız yayınlanacak. Ayrıca, Dolu Kadehi Ters Tut olarak kendi müzikal yolculuğumuzun dahil olduğu, sektördeki önemli kişilerle Türkiye’nin bağımsız müzik tarihine dair röportajların yer aldığı bir bağımsız müzik belgeselimiz yayınlanacak. Yayın tarihimiz henüz kesinleşmedi. Kendi prodüksiyon şirketimizle yürüttüğümüz ilk belgesel projemiz olduğundan insanlarla paylaşmak için ayrıca heyecanlıyız.