The Rolling Stones, Ray Charles, Aretha Franklin ve daha nicesi… Bu efsane isimleri müzik dünyasına kazandıran Ahmet Ertegün’ün bugün aramızdan ayrılışının 16. yılı.
Müzik dünyasında üretimde bulunan herkes için geçerli tek bir şey varsa, o da hepsinin çocukluk dönemlerinden itibaren müziğe dair duydukları büyük tutku oluyor. Bu öyle bir tutku ki hiçbir sınır tanımıyor, en cesaretsiz kişiye bile hayallerinin peşinden gitmesi konusunda cesaret veriyor. Tabii ki hayat, hedefe giden o yolları her zaman dümdüz asfalt bir yol olarak bizlere sunmuyor, bazen çakıl taşları, bazense koca dağlar karşımıza çıkabiliyor. Burada önemli olan tek şey pes etmemek. İşte tam da bu noktada hayat hikayeleri ve başarılarıyla ilham kaynağı olan, tarihe adını yazdırmış isimler devreye giriyor. Söz konusu müzik dünyası olduğunda ise ünü ülkemiz sınırlarını aşan müzik yapımcısı Ahmet Ertegün‘ü bu konuda ilk sıraya koysak hiç de abartmış olmayız.
Şöyle bir düşünsenize, Ray Charles‘ı keşfedip müzik dünyasına kazandırıyor, The Rolling Stones, Eric Clapton, Aretha Franklin ve Led Zeppelin gibi isimlerin prodüktörlüğünü yapıyor, hatta işten öte onlarla yakın bir dostluk kuruyor.
Peki Ahmet Ertegün‘ün babası diplomat olmasa ve Washington’a büyükelçi olarak atanmasa yine de bir müzik imparatorluğu kurabilir miydi, tabii ki bunu bilemeyiz ama işin içinde o bahsettiğimiz büyük tutku olduktan sonra gerçekleşmeyecek hiçbir şeyin olmayacağına da inanıyoruz.
Ahmet Ertegün’ün kariyerindeki dönüm noktası
Her şey Ahmet Ertegün‘ün annesinin ona 14 yaşındayken bir plak ve ses kaydedebilen bir pikap almasıyla başlıyor. O tek plak dört yıl içerisinde 15 bin plağa ulaşıyor. Abisi Nasûhî Ertegün ile birlikte odaya kapanıp her gün saatlerce müzik dinliyorlar. Hatta bu süreçte Ertegün kendi yazdığı sözleri de kaydetmeye başlıyor. İşte bu müzik tutkusu abi kardeşin ilerleyen yıllarda müzik sektörünün devi haline gelecek olan Atlantic Records‘u kurmasına vesile oluyor.
Babaları Münir Ertegün‘ün 1944 yılında vefat etmesi üzerine ailenin geri kalanı Türkiye’ye dönse de Ahmet ve Nasûhî Amerika’da kalmayı tercih ediyor. O dönem Ahmet Ertegün Georgetown Üniversitesi’nde lisansüstü müzik çalışmalarına yoğunlaşırken, diğer yandan kendisini Washington’ın müzik ortamına kaptırıyor ve savaş sonrası yeniden canlanan plak piyasasına girmeye karar veriyor. Henüz 24 yaşındayken, 1947 yılında, aile dostları Dr. Vahdi Sabit‘ten 10 bin dolar borç alarak abi kardeş Atlantic Records‘u kuruyorlar ve direkt albüm prodüktörü Herb Abramson‘ı bünyelerine dahil ediyorlar.
Başarılarla dolu bir ömür
Beklenmedik ölümü
Hakkında öne sürülen suçlamalar
Ahmet Ertegün‘ün ölümünün üstünden 16 yıl geçmiş olsa da, onu halen müzik dünyasına kattıklarıyla anmaya devam ederken, son birkaç haftadır hakkında çıkan bazı haberler karşısında ise şaşkınlığımız sürüyor. 1984 yılından 2000’lerin ortalarına kadar Ahmet Ertegün ile birlikte çalışan yetenek avcısı Jan Roeg, Ertegün‘ün görevini kötüye kullandığı ve cinsel istismarda bulunduğu gerekçesiyle dava açtı. Birkaç gün önce ise yine bir dönem Atlantic Records çalışanı olan Dorothy Carvello da aynı iddia ile ikinci bir suçlamada bulundu. Ertegün vefat ettikten 16 yıl sonra çıkan bu haberler ne kadar doğru bimiyoruz ama bugün dinlemekten büyük keyif aldığımız grup ve sanatçılarla bizleri tanıştıran bir şirketi kurmuş olmasından ötürü onu ölüm yıldönümünde müzik sektörüne kattıklarıyla anıyoruz.