Toplumsal normları sorgulayan, bireysel kimlik ile kolektif güç arasındaki gerilime kafa yoran bir bakış açısıyla müzik hayatına 2024 yılında başlayan metal grubu Echoes Within ile geçen günlerde çıkardıkları ilk single’ları ‘avernus.exe’ sonrasında biraz sohbet ettik. Metal dünyamıza yeni bir soluk getiren Echoes Within’in hikayesine gelin birlikte kulak verelim!
Echoes Within’in doğuş hikayesini anlatır mısınız? Bu projeyi başlatmaya sizi ne motive etti?
Esasen hiç motive değildik. Üçümüzün (Özgür, Buğra, Mert) çeşitli sebeplerden yıprandığı, kapatması gereken ve yorgun olduğu eski grubumuz Vile Urn hakkında konuşmak için toplandık. Herkes ne istediğini ifade edince Özgür, bir sürprizle şu an hazırladığımız albümün ilk 4-5 parçasını bitirdiğini söyledi ve dinletti. Paralelinde Sude’ye de parçaları gönderdik. Onun da gelmesiyle yeni sound’umuz üzerindeki ilk adımlar tamamlanmış oldu ve Echoes Within için ilk temel oluştu. Yeni bir şey yapmak için eskisini yıkmak gerekiyordu ve öyle yaptık.
Müzikal kimliğinizi modern metal, metalcore ve İngiliz heavy metalini harmanlayarak tanımlıyorsunuz. Bu birleşimi yaratırken ilham aldığınız gruplar veya sanatçılar kimler oldu?
Güncel sayılabilecek her şeyi dinliyor ve seviyoruz. Eğer kendi tarzımıza indirgeyeceksek; Bring Me the Horizon, Bad Omens, Sleep Token, Architects, While She Sleeps, The Plot In You, Spiritbox gruplarını başta sayabiliriz.
Bizim bir janr ya da tür kaygımız yok!
Müziğinizin sadece bir grup çalışması değil, bir “ses manzarası” olduğunu söylüyorsunuz. Echoes Within’i diğer metal gruplarından ayıran en önemli özellikler neler sizce? Ses manzarasından kastınızı da çok merak ettim.
Parçaları tasarlarken aslında bir “world building exercise” mantığında yaklaşıyor ve her seçtiğimiz, tasarladığımız sesi; kendi başına bir düşünce ve duyguyu tarif edebilmesi için bir araya getiriyoruz. Ortaya çıkan manzara, ismimiz gibi. Bizim için, dinleyicimiz ile de rezone olabiliyor olması önemli. Galiba, en önemli özelliğimiz herhangi bir koşulda “yeni”yi seviyoruz; bizim bir janr, bir tür kaygımız yok ve dolayısıyla rahatça sürpriz yapabiliriz. Yaptıklarımız, yapacaklarımızın teminatı değil 🙂
Görsellerinizle sahne performanslarıyla sahne şovunuza da büyük önem verdiğinizi görüyoruz. Konserlerinizi bir “deneyim” haline getirmek için nasıl bir vizyonunuz var?
Şarkılarımızı tasarlarken başladığımız bir süreç bu. Bir önceki soruyla da bağlantılı aslında. İşitsel tasarımı aynı zamanda görsellikle birleştirerek bu manzarayı tamamlanmış bir şekilde sunmaya çalışıyoruz. Bizce şarkılarımızda sadece müzikle değil, hikaye anlatıcılığının diğer öğelerini de kullanarak dinleyiciyi şarkılarımızın bir parçası yapmaya çalışıyoruz. Çaldığımız her yere göre farklı tasarımlar üzerine çalışıyoruz. “world building exercise” mantığımız burada da çalışıyor her parça için farklı bir evrene geçiş yapmaya çalışıyoruz.
Elektronik dokular ve atmosferik elementleri metal müzikle harmanlıyorsunuz. Türkiye’de bu tarzı benimseyen gruplar da oldukça sınırlı bildiğiniz gibi. Bu durum sizi zorluyor mu, yoksa bir avantaj olarak mı görüyorsunuz?
Bu durumu bir avantaj ya da dezavantaj olarak görmüyoruz. Müziğimizi, kendi istediğimiz elementler doğrusunda şekillendirebilecek her tuşa basıyoruz. Bu da bizde bir zorluk yaratmıyor.
Gelenekleri yıkmak ve toplumsal normları sorgulamak gibi bir misyonunuz var. Müziğinizle ve sözlerinizle nasıl bir mesaj vermek istiyorsunuz?
Bunu bir misyon olarak görmedik. Sadece kendimizi ifade etme şeklimizin bir yan ürünü olarak ortaya çıkan bir anomali olarak değerlendiriyoruz ve “normal” ve “gelenek” kelimelerini sevmiyor, sıkılıyoruz. Bir mesaj verme kaygımız olmamakla beraber kendi sesimizi arıyoruz.
‘avernus.exe’, dinleyiciyi kontrol ile kaos arasındaki sınırların bulanıklaştığı bir alana çekiyor…
İlk single’ınız ‘avernus.exe’yi yayınladınız. Bu şarkının epey de ilginç bir teması var, ben biliyorum ama okuyucularımıza da şarkının konseptini ve yaratım sürecini anlatır mısınız?
Antik Roma’da Avernus, yeraltı dünyasına açılan bir kapı olarak görülürdü. Geri dönüşü olmayan bir geçit… Öyle bir yerdi ki, hava kükürt kokusuyla o kadar yoğundu ki hiçbir kuş üzerinden uçamazdı; yaşayanlarla ölüler arasındaki sınır silinip yok olurdu. Bu çağda, “.exe” uzantısı bu kavramı daha da rahatsız edici bir hale getiriyor—sonuçları tam olarak bilinmeden çalıştırılan bir program, geri döndürülemez bir şekilde başlatılan bir süreç. Bu parça tam olarak bu fikri yansıtıyor: bilinmeze iniş, geri dönülmezlik, dönüşü olmayan nokta. Dosya bir kez çalıştırıldığında, artık durdurulamaz. ‘avernus.exe‘, o inişin sesi; geçmiş seçimlerin kaçınılmaz bir geleceği şekillendirdiği bir gerçekliğe yapılan bir dalış. Şarkı, hem sözleriyle hem de müziğiyle bu gerilimi bünyesinde barındırıyor ve dinleyiciyi geçmiş ile şimdi, kontrol ile kaos arasındaki sınırların bulanıklaştığı bir alana çekiyor.
‘avernus.exe’yi dinleyicilere en iyi nasıl tarif edersiniz? Onlara nasıl bir his vermesini bekliyorsunuz?
Bu parça, bilinmeyene doğru ilerleyen bir hareketi yansıtıyor. Müzikal yapısı, dijital ve organik öğelerin iç içe geçtiği, hem düzenli hem de zaman zaman kaotik bir form üzerine kurulu. Elektronik sesler ve bozulmuş dokular, bu yapıyı desteklerken, parça kendini açıklamak yerine, olan biteni olduğu gibi ortaya koyuyor. Bir his yükleme amacı taşımıyoruz. ‘avernus.exe‘nin bize hissettirdiği duygular dışında, Dinleyici, bu akışın içinde nasıl bir anlam bulursa, şarkı onun için o hale bürünüyor.
Şarkılarınızdaki söz yazım süreci nasıl işliyor? Konseptleri kolektif bir şekilde mi oluşturuyorsunuz, yoksa belirli bir kişi mi yönlendiriyor?
Konsept ve duyguları çoğunlukla kolektif bir şekilde belirliyoruz. Daha sonrasında Mert, sözler ve vokal kompozisyonu üzerine yoğunlaşarak bu süreci tamamlıyor.
Şarkılarınızın mastering sürecinde Sleep Token ve While She Sleeps ile çalışmış olan Ste Kerry’nin dokunuşları var. Bu işbirliği nasıl gerçekleşti ve müziğinize nasıl bir katkı sağladı?
Uzun zamandır dahil olduğu projeleri büyük bir ilgiyle takip ediyoruz. Parçalarımızı hazırlama süreci içerisinde anlattığımız hikayeyi en iyi şekilde finalleyebilecek kişi olduğuna inandık ve direkt parçalarımızı gönderdik. Kendisinin de güzel yorumları sonrası böyle bir işbirliğimiz gelişti. Buradan da tekrar teşekkür etmiş olalım.
Türün bir duyum standardı olsa da Echoes Within için özgün bir sound, kimlik peşindeyiz.
Modern metalde prodüksiyonun ve sound’un önemi giderek artıyor. Echoes Within olarak prodüksiyon sürecinizde hangi noktalara özellikle odaklanıyorsunuz?
Temelinde eninde sonunda duymak istediğimiz şeyin ne olduğuna karar vermek önemli. Bu karardan sonrası ise ihtiyaçları belirlemek buna göre kayıt ve prodüksiyon koşullarını oluşturmak. Geleneksel metal prodüksiyonuyla modern metal arasında oldukça büyük bir fark var. Hacmen yüksek, büyük ve tüm elementlerin balansı ince hesaplarla tasarlanıyor. Beste ve sound’un fikri, ses tasarımı ve kayıtlardan sonra mixing aşamasına geçiyoruz. Sound konusunda Echoes Within’in kimliğiyle parçanın anlatımını harmanlıyoruz. Elektronik sentezler ve davullar ana odak noktaları. Ayrıca vokal, mix ve prodüksiyonunda daha özgün deneysel yaklaşmaya çalışıyoruz. Daha sonra Ste devreye giriyor. Türün bir duyum standardı olsa da Echoes Within için özgün bir sound, kimlik peşindeyiz.
2025 boyunca toplam altı single yayınlamayı planlıyorsunuz. Bu parçalar belirli bir hikâyenin parçaları mı olacak, yoksa bağımsız eserler mi?
Bütün albüm aslında tek bir hikaye ve her parça tek başına hikayenin bir bölümünü anlatıyor. Fakat bu konteks dışında dinlenince de kendi içlerinde başka dünyalar yaratıyor ve çok başka anlamlara gelebiliyorlar.
Echoes Within’in geleceğini nasıl görüyorsunuz? Yakın vadede neler yapacaksınız, uzun vadede nerede olmayı hayal ediyorsunuz?
Yakın vadede yeni single’larımızı yayınlamak ve özellikle bu yaz, bolca sahnede yer almak var. Uzun vadede, parçaları daha geniş bir dinleyici kitlesiyle paylaşmak, performanslarımızla düşündüklerimizi en iyi şekilde ifade edebileceğimiz büyük sahnelerde yer almak istiyoruz. Bunu, hem müzikal hem de sahne tasarımı açısından özgürce üretim yapabileceğimiz bir alan olarak görüyoruz.