Yeni single’ları “Euro”yu yayınlayan elektronik sahnenin dikkat çeken ikilisi Emre Arısev ve Doğu Dylan’la sohbet ettik.
Sebla KOÇAN / [email protected]
Emre Arısev ve Doğu Dylan, birlikte yedinci projeleri olan “Euro”yu geçtiğimiz ay LAB Vision Music’ten yayınlamıştı. 2019’da “Lira” adını vererek ortak çalışmalara imza atan ikili, hem birlikte hem de bireysel olarak başarılı çalışmalara imza atıyor. “Söylemek istediğiniz ama söyleyemediğimiz sözcükler, ruh halinizi anlatan melodiler, dışarıya çıkarmak istediğiniz kötü duygularınız bile bir şarkı ile aranızda bağlantı oluşturabilir. Herkesin içinde yatan ve onu anlatan bir müzik vardır” diyorlar. Yetenekli ikiliyi Dergy’e konuk ettik.
Son şarkınız “Euro” adında. Bir önceki de “Lira”ydı, bu böyle bir seri mi olacak, mesela “dolar” ya da “Bitcoin”i de görecek miyiz?
Beraber ilk parçamız olan “Lira” çıktığında açıkçası şakasını yapmıştık ve bence bu konuda ilk adımımız bu oldu. Kafamızda bir hikaye tasarlayıp bunu para birimleri üzerinden götürmek komik bir fikir gibi gelse de The Currency adlı bir EP yapmak bize bu projeleri özel hissetirebileceğimizi düşündürdü. Artık “Dolar” ya da “Bitcoin” hangisi ülkemizi daha çok etkilerse diyelim.
Elektronik müzik sahnesinde olan isimlerin en büyük motivasyonu özellikle yaz aylarında verdikleri konserler ya da açık havadaki etkinlikler. Büyük konserler konusu hala muallakta, oldukça zorlu bir kışı da geride bırakmak üzereyiz. Sizin için nasıl geçti salgın dönemi, yaz için nasıl bir hayaliniz var?
Açıkçası bizim için sıkıcı geçti çünkü yapmayı en sevdiğimiz şey müziğimizi canlı bir şekilde insanlara ve dinleyicilerimize sunabilmek. Bardağın dolu tarafından bakmak ise ayrı bu sayede hem ilerde yapabileceğimiz işlerimizi hem de gidebileceğimiz yolları daha iyi görebildik. Dünyada her an her şeyin olabileceğini tecrübe ettikten sonra yaptığımız her işin ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha görmüş olduk. Eğer yaz için tekrar sevdiğimiz işi yapmaya başlayabilirsek her anın değerini daha çok bileceğimizi anladık.
Emre; siz Sean Paul, Steve Aoki, deadmau5, R3HAB, Ümmet Özcan, Don Diablo gibi isimlerle aynı sahneyi paylaşma şansı elde ettiniz. Nasıl deneyimler kazandınız, hafızanıza yer eden sahne performanslarınız hangileriydi?
Böylesine büyük festivallerde ve sahnelerde kendi alanında dünyaca ünlü sanatçılar ile aynı sahneyi paylaşmak benim için çok önemli ve gurur verici. Bu tarz sahnelerde sabahlara kadar çalıştığım ve finalize ettiğim projeleri büyük kitlelere dinletip, onların tepkilerini canlı deneyimlemek herhalde hayatta beni en çok heyecanlandıran ve mutlu eden görüntü diyebilirim. Büyük kitlelere hitap edebilmek, DJ’liğe ilk başladığım zamanlarda ki heyecanımı yenebilmek ve kendi sahne soundumu oturtabilmek adına önemli bir rol oynuyor. 19 Yaşındayken sahne aldığım ‘Rock N Coke’ sahnesi ve 2016 Electropol festivalinde hazırlamış olduğum ‘Star Wars Remix’ çalışmamın Intro versiyonunu yapıp açılışı o parça ile yaklaşık 5000 kişiye yapmam halen gözümün önünde canlanıyor.
Birlikte yaptığınız şarkılardan biri de, Ege Taybars’ın da olduğu “Bitti Mi?”. Türkçe olması ilgi çekici, yine Türkçe şarkı yapmak gibi planlarınız var mı?
Evet planlarımız içerisinde tekrar Türkçe bir projeye imza atma isteğimiz var. Yurt dışı bazlı parçalarımızda daha çok dans Müziğimiz ön plana çıkarken, Türkçe parçalarımızda daha fazla enstrümantal sound’lar ile göz önünde olmayı hedefliyoruz. “Bitti Mi?” projesinde Hürkan Süren, Sermet Erkin ve Ege Taybars gibi yetenekler ile çalışabilmek parçamıza çok daha güçlü bir hava kattı. Bu yolda da beraber yürüyüp piyasamıza nice şarkılar kazandırmak en büyük isteğimizdir.
Doğu, siz ABD, Charlotte doğumlusunuz. Ve sonrasında İstanbul’da büyüdüğünüzü, sonrasında yine ABD’ye gittiğinizi biliyoruz. İki farklı kültürün içinde olmak size neler kazandırdı, sizin için avantajları neler oldu?
Çok fazla şey kazandırdı. Her şeyden önce kültür çok büyük bir yer kaplıyor hayatımda. Buradan aldıklarımı oraya, oradan alabildiklerimi ise hep buraya getirdim. Bugün olduğum insanı ve gelebildiğim konumu yaratan her şey iki farklı insanın yaşadığı iki farklı hayatı temsil etmesinden kaynaklanıyor. Doğu Türkiye tarafıyken, Dylan ise Amerikan tarafımı yansıtıyor. Amerika bana hayatın çok daha farklı bir yönünü gösterdi, ayrıca müziğin ne kadar büyük ve gelişmiş olduğunu. Türkiye’ye döndüğüm zaman aradaki farkı çok daha net görebildim ve bu da benim müziğimi yaratmamda çok büyük bir rol oynadı.
Müzik yapmak için nelerden ilham alıyorsunuz, sizin için neler tetikleyici oluyor?
İlham almak için müziği dinlemek yeterli olabiliyor. Ya da aklımıza gelen bir fikri veya melodiyi hızlı bir şekilde bir projeye aktarabilmek bile yeni bir maceranın başlangıcı olabiliyor. Genelde bilgisayar başına oturup ‘Hadi bugün şöyle bir şey yapalım’ dan ziyade 70 – 80 ler soundlarını dinlerken duyduğumuz soundları günümüzde dinlediğimiz soundlarla eşleştirip ne çıkartabilirizi düşünüyoruz.
Global sahnede işini, ruhunu beğendiğiniz, “Bir gün onunla çalışmak isterdim” diyeceğiniz hangi DJ ve prodüktörler var?
Bu sorunun cevabı kesinlikle Guy-Manuel De Homem-Christo ve Thomas Bangalter ikilisi. Buraya yazmak istediğimiz diğer bir isim Tim Bergling olurdu ama maalesef ikisi içinde bir şansımız olmadığından Oscar De Jong, Mark Kneppers ve Wim Plug’ın oluşturdukları Kraak & Smaak grubu ile stüdyoya girmek büyük bir gurur olurdu.
Müzik yapıyor olmanın size göre en iyi tarafı hangisi? Müziğin özgürleştirdiğini, iyileştirdiğini düşünüyor musunuz?
Belki çok klişe bir cevap olabilir ama müzik ruhun şifasıdır. Duygularımızı yansıtabilecek her şeyi bulabiliyoruz müziğin içinde. Mutlu olmak ve hüzünlü olmak değil sadece. Söylemek istediğiniz ama söyleyemediğimiz sözcükler, ruh halinizi anlatan melodiler, dışarıya çıkarmak istediğiniz kötü duygularınız bile bir şarkı ile aranızda bağlantı oluşturabilir. Bence herkesin içinde yatan ve onu anlatan bir müzik vardır. Onu bulmak işin zor kısmıdır.
KISA KISA
DOĞU
- Dünya üzerinde görmeyi en çok istediğim ülke Avustralya. Gitme şansını hala bulamadım.
- Bugüne kadar izleyicisi olarak gidip de en eğlendiğim konser 2013 yılında Rock’n Coke’taki THE PRODIGY.
- Günün en sevdiğim saatleri 00.00 ile 05.00 arası. İşte o zaman çok verimli oluyorum.
- Bana göre gelmiş geçmiş en iyi soundtrack Around The World- Daft Punk, bence timeless (zamansız) bir track. Eğer film Soundtrack ise Star Wars- John Williams.
- Araba kullanırken / yolculuk yaparken en iyi giden şarkı Oasis – Cigarettes & Alcohol.
- Ne zaman TV karşısına geçsem izlemeden geçmediğim dizi How I Met Your Mother çünkü ağır bir Neil Patrick Harris fanıyım.
EMRE
- Dünya üzerinde görmeyi en çok istediğim ülke Norveç.
- Bugüne kadar izleyicisi olarak gidip de en eğlendiğim konser 2013 Yılında Hırvatistan’daki Ultra Müzik Festivali.
- Günün en sevdiğim saatleri 23:00 – 03:00. İşte o zaman çok verimli oluyorum.
- Bana göre gelmiş geçmiş en iyi soundtrack Eric Prydz – Opus, film Soundtrack: Hans Zimmer -Time.
- Araba kullanırken / yolculuk yaparken en iyi giden şarkı Grover Washington Jr. – Just the Two of Us (feat. Bill Withers).
- Ne zaman TV karşısına geçsem izlemeden geçmediğim dizi Eric Andre Show.