Ana SayfaMüzikEn iyi 10 yerli müzik belgeseli

En iyi 10 yerli müzik belgeseli

Türkiye’deki müzik tarihine ne kadar hakimsiniz? Sizi geçmişten günümüze harika bir yolculuğa çıkaracak 10 yerli müzik belgeseli ile ilgili tüm detaylar sizleri bekliyor.

Gri Değil, Siyah: Ankara Rocks!

Ankara ya çok sevilir ya da hiç sevilmez. Müzisyenler ve Ankara arasındaki aşk-nefret ilişkisine değinen “Gri Değil, Siyah: Ankara Rocks!” baştan sona keyifle izleyeceğiniz bir hikaye anlatıyor. 70’ler, 80’ler ve 90’larda Ankara’daki rock ve metal müzik sahnesini barlar, stüdyolar, konserler, Yüksel Caddesi, Tunalı, plak dükkanlarından geçerek keşfe dalıyor. Röportajlar, konser ve arşiv görüntüleri sunan belgeselin yönetmen, yapımcı ve senaristi Ufuk Önen. Kendisi aynı zamanda Hazy Hill‘ın gitar/vokalisti olarak Ankara sahnesinin bir parçası. Bu ay MUBİ‘de yayına giren belgeseli Ufuk Önen, “Gülerek, alkışlayarak ve biraz da ağlayarak izleyeceksiniz” sözleri ile özetliyor.

Ele Güne Karşı

Gain‘de yayınlanan ve 5 bölüm + bir de bonus bölümden oluşan bu MFÖ belgeseli, 50 yıla yaklaşan birliktelikleri ile sadece ülkemizin değil dünyanın da en uzun süreli müzik gruplarından biri olan MFÖ’nün tarihine ışık tutuyor. Daha önce hiç yayınlanmamış görüntüler ve sahne arkasında yaşananlar ile kendinizi tüm ekibe daha yakın hissedeceğiniz, bambaşka bağlar kuracağınız bir belgesel. Kulislerde neler yaşanıyor, aralarındaki ilişki nasıl, şarkıların hikayesi ne ve çok daha fazlası bu belgeselde. 

Blue

1991 yılında Yavuz Çetin ve Batu Mutlugil tarafından kurulan Blue Blues Band‘in üyelerinden Yavuz Çetin ve Kerim Çaplı‘nın hayatını anlatan dokunaklı bir belgesel diyebiliriz. Bu belgeselin en güzel taraflarından biri de tema müziğini Batu Mutlugil ile Sunay Özgür ve Yavuz Çetin‘in müzisyen oğlu Yavuzcan Çetin‘in bestelemiş olması. Bir yandan 1990’ların rock kültürüne ve yaşanmışlıklarına tanıklık ederken bir yandan da hem Yavuz Çetin‘in hem de Kerim Çaplı‘nın birer müzikal deha olmasına ve maalesef ki trajik sonlarına tanıklık ediyoruz bu belgesel ile.

Anadolu’nun Kayıp Şarkıları

Aslında oldukça eski bir belgesel “Anadolu’nun Kayıp Şarkıları”. Bundan tam 15 yıl önce Nezih Ünen tarafından yapılıyor ve o günden beridir de birçok yerde gösterimi devam ediyor. Hem de hem yurtiçinde hem de yurt dışında. Bu belgeselle uygarlığın beşiği olduğu halde dünyanın unutmuş olduğu yerlere doğru yolculuğa çıkacaksınız. Anadolu’nun anlamı, “Güneşin yükseldiği yer” ve bu belgeselle müziğin de yükselişine tanık oluyorsunuz. Anadolu’nun 10 bin yılı aşan bir geçmişten kalma egzotik mekanları ve insanları arasında yaşanan bir müzikal yolculuk. Bu arada bu belgeselde o kadar çok şarkı geçiyor ki… Anlık ve provasız kaydedilen şarkıların bazıları yeniden düzenlenirken bazıları ise orijinal halinde bırakılmış. İzleyin, pişman olmayacaksınız.

’93 Yazı

Birçoğumuzun tanıklık edemediği, edenlerin kıskanıldığı bir yaz 1993 yazı… İşte Gain‘in özel yapımlarından “’93 Yazı” da bu kıskanılası yazı anlatıyor. Michael Jackson‘lı, Madonna‘lı, Metallica‘lı 1993 yazında gerçekleşen dev stadyum konserlerini işin başındaki isim olan Ahmet San’ın yanı sıra Teoman, Mabbas, Yasemin Mori, Melis Danişmend, Şafak Ongan, Kanat Atkaya ve Doğu Yücel gibi bu özel seneye tanıklık etmiş müzisyen, yorumcu, müzik yazarı ve gazetecilerden dinliyoruz.

Mimaroğlu: The Robinson of Manhattan Island

“Mimaroğlu” belgeseli 60’lardaki o özgürlük ruhunu sonuna kadar yaşayan iki müzisyenin hikayesini konu ediniyor. Müzik tutkularının peşinden gitme gayesiyle harekete geçen, 60’lı yıllarda Türkiye’den Amerika’ya göç eden elektronik müzik bestecisi İlhan Mimaroğlu ile onun yaşam dolu hayat arkadaşı Güngör Mimaroğlu’nun yaşam öyküsünü izlerken, hayatın zorluklarını aşmaya dair güçlü bir hikayeye de tanıklık ediyorsunuz. Serdar Kökçeoğlu‘nun yönetmenliğini üstlendiği belgesel, çok katmanlı yapısıyla müzik, aşk, göç ve hayal kırıklığına dair gerçek hikayeleri gözler önüne seriyor.

Aşk, Mark ve Ölüm

Yaklaşık 10 gün önce vizyona giren “Aşk, Mark ve Ölüm”, müzik üstünden göç kavramına odaklanarak gurbette yaşanılan hayatlara bambaşka bir gözle bakmamızı sağlıyor. Almanya’da yaşayan Türk göçmenlerin yaşattığı bağımsız müzik kültürüne odaklanan belgesel, göçmenlerin 60 yıl boyunca müzikle kurdukları ilişkiyi anlatıyor. Cem Kaya’nın Mehmet Akif Büyükatalay’la ortaya çıkardığı bu belgesel, hem savaş sonrası için alternatif bir tarih hem de içinde yer alan Köln Bülbülü Yüksel Özkasap, Derdiyoklar, Cavidan Ünal, Muhabbet, Killa Hakan, Kabus Kerim, Erci E. ve Hatay Engin gibi isimlerle müzikal anlamda bir ünlüler geçidi niteliğinde.

Crossing the Bridge: The Sound of Istanbul

Kültürel zenginliğimizi müzik üzerinden beyazperdeye taşıyan en iyi yapımlardan biri “Crossing the Bridge: The Sound of Istanbul”. Fatih Akın‘ın kamera arkasına geçtiği ve bas gitarist Alexander Hacke‘nin anlatıcılığını üstlendiği bu belgesel, İstanbul’daki değişik müzik türleri, müzik kültürleri ve bunların toplum, yaşam, siyaset ve diğer müzik türleriyle olan ilişkilerine odaklanıyor. Orhan Gencebay’dan Mercan Dede’ye uzanan geniş yelpazesiyle, seyretmesi ve dinlenmesi oldukça keyifli bir belgesel.

Türkiye’de Caz

Türkiye’de caz yapmak, biraz da Don Kişot gibi olmayı gerektirmiyor mu? Caz müziğinin ve müzisyenlerinin Türkiye’deki durumunu, gelişim evrelerini ve etkileşimlerini Türkiye’nin tarihiyle paralel olarak inceleyen “Türkiye’de Caz”, Terence Blanchard‘dan İlhan Erşahin‘e, Herbie Hancock‘tan Cüneyt Sermet‘e yaklaşık 50 sanatçı ile yapılan görüşmelerin sonucunda ortaya çıkmış, alanındaki en iyi belgesellerden biri.

Duru Olmak

Ve geçen yıl yayına giren, Nükhet Duru‘nun “Hikayesi Var” adlı albümünü odağına alan belgesel “Duru Olmak”. Sanatçının hayatının bilinmeyenlerinin de gözler önüne serildiği belgeselde, son albümde Nükhet Duru ile çalışan Sıla, Kenan Doğulu, Teoman, Mabel Matiz, Funda Arar, Ceylan Ertem, Ata Demirer, Kalben, Zeynep Bastık, Rubato, Sena Sener, Evrencan Gündüz gibi sanatçılarla yapılan röportajlara da yer veriliyor.

BENZER İÇERİKLER

EN ÇOK OKUNANLAR

ÖZEL DOSYALAR