Son single’ı “Uzunlar”ı iki versiyon halinde Avrupa Müzik etiketiyle yayınlayan Evdeki Saat, şarkının yazılış hikayesini ve bundan sonraki yeni projelerini Dergy.com için anlattı.
Sebla KOÇAN / [email protected]
Türkçe alternatif sahnenin en yetenekli gruplarından Evdeki Saat, yeni single’ı “Uzunlar”ı yayınladı.
Grubu Sunguralp Esat’la birlikte kuran Eren Alıcı, uzun süredir yoluna tek başına devam ediyor. Alıcı’yla “Uzunlar”ın yazılış hikayesinden yeni projelere, İstanbul sokaklarından ilham aldığı albümlere uzanan bir röportaj yaptık.
Son single’ın “Uzunlar”ı iki farklı versiyon halinde, ama aynı isimle yayınladın. Biz dinleyicilere göre bu bir kendini yollara vurma şarkısı… Hani uzun bir araba yolculuğu öncesi kendimize liste yapmak isteriz ya, öyle bir şarkı. Peki siz “Uzunlar”ı nasıl yazdın, nasıl iki versiyonla çıkma fikrine vardın?
“Uzunlar”ın nakaratını 2018 yılında yazdım. Karadeniz’de başlayıp Tekirdağ’da son bulan bir olay sonucu yazmıştım. Arkadaşlarımla birlikteyken sadece nakaratını söylüyordum 2 yıldır haliyle. İki yılın sonunda bir anda diğer sözler dökülüverdi. Çıkış noktası oldukça duygusaldı aslında, sonra bambaşka bir bağlama ulaştı.
Şarkıları en iyi haline getirebilmek için uğraşıyorum. Yine evde “Uzunlar”la uğraşırken bu şekilde 2 versiyon çıkardım ortaya. Sonra etrafımdaki herkes farklı görüş bildirince kararsız kaldım, arkadaşlarıma da danışarak ikisini de yayınlamaya karar verdim.
“İSTANBUL’U SEVİYORUM AMA ÇOĞUNLUKLA CANIMI SIKIYOR”
“Evdeki Saat şarkıların amatör ruhunu koruyarak sokak ve şiirle buluşturulması gerektiğini düşünerek kurulmuştur” diye bir motton var. Sokak ruhunu en çok nerelerde yaşıyorsun? Daha doğrusu şöyle sorayım: İstanbul’un hâlâ ruhunu koruduğunu düşünüyor musun? Bu şehir müziğini nasıl besliyor?
Bu mottonun biraz eski olduğunu söyleyebilirim. Açık söylemem gerekirse çok iyi bir şiir okuru değilim. İstanbul’a sonradan geldiğim için sokak ruhu dediğimiz şeyi her dönem farklı yerlerde yaşadım. Beyoğlu’nda yaşadığım oldu, Beşiktaş’ta da yaşadım şu sıralar Kadıköy’de yaşıyorum. İstanbul’un ruhunu koruduğunu düşünüyorum. İstanbul’u seviyorum fakat bir taraftan da bu şehir çoğunlukla canımı sıktığı için beslenebilecek bir şeyler her zaman oluyor. Keşke fırsatlar ülke geneline homojen dağılsaydı ve küçük şehirlerde yapabilseydik müziğimizi dediğim de olmuyor değil.
Amatör ruh hakkında şunları söyleyebilirim: Her hafta onlarca parça sürülüyor piyasaya. Bu parçaların birçoğu teknik açıdan kusursuz parçalar ancak bir esere ruhunu veren şeyin yanlışları ve eğrilikleri olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden bugüne kadar “Ay Doğar” haricindeki bütün parçaların mix ve mastering kısımlarıyla kendim ilgilendim. Belki hatalar yaptım ve yapmaya devam ediyorum ama en azından öğrenmeye çalışıyorum. İşin mutfak kısmı da yarattığınız parçaya tavrınızı yüklediğiniz önemli noktalardan biri bence.
YAZDIKÇA KENDİ DİLİNİZİ OLUŞTURMAYA YAKLAŞIYORSUNUZ
Şiir kısmına da değinelim. Evdeki Saat’in şarkı sözlerinde mizaha kırılan direksiyonlar da var, “Ben köşeliydim hayat dedi düz olana yanaşırım, neydi bu?” gibi incelikli sözler de. Şarkı sözlerini yazarken kimleri okuyorsun, hangi şairlerden etkileniyor, hangi yazarlardan ilham alıyorsun?
Bir önceki soruda bahsettiğim gibi çok iyi bir okur değilim. Bir dönem şiir okudum fakat şiir okumakta kendimi bulduğumu söyleyemem. Ritme uygun söz yazma kabiliyetinin üstüne gidildikçe gelişen bir özellik olduğunu düşünüyorum. Yazdıkça kendi dilinizi oluşturmaya daha çok yaklaşıyorsunuz. Bir noktadan sonra etkilenmektense kelimelerle oynayıp yeni bir dil yaratmaya çalışıyorsunuz ki bence işin en keyifli kısmı burası.
“Adalet Strasse”de Kaplan Kaplan’la birlikte oldukça deneysel bir şarkıya imza atmıştın. Hiç sözleri olmayan, enstrümantal ve 70’lere selam çakan bir şarkıydı bu. Devamı gelecek mi bunun gibi şarkıların?
Adalet Strasse tarzı işlerin üretim kısmı kesinlikle daha keyifli ve tatmin edici oluyor. Bunun yanında ortaya daha evrensel bir eser çıkardığınızı hissediyorsunuz. Elimizden geldiğince yapmaya devam edeceğiz fakat şimdilik stratejik açıdan önceliği sözlü ve bu türe oranla daha kolay dinlenebilir parçalara vermek durumundayız.
2020’de bizi ne gibi şarkılar bekliyor? Bir albüm var mı mesela kapıda, yoksa dönem dönem single yayınlamaya devam edecek misin?
Öncelikle önümüzdeki aylarda farklı sanatçılarla beraber “Uzunlar”ın akustik, “Mükemmel”in ise elektronik versiyonlarını yayınlayacağız. Daha sonra canlı performans için kapanacağız. Bu sırada yeni albüm çalışmalarına başlayacağız.
HAKAN: MUHAFIZ’DA ŞARKINIZI KULLANMAK İSTİYORUZ DEDİKLERİNDE ŞAKA SANDIM
2000’lerdeki rock patlamasından sonra 2010 ve sonrası, pek çok “tuhaf isimli grubu” tanıdığımız, sevdiğimiz bir dönem oldu. İlk albümler, ilk single’lar ve yeni topluluklar, müzisyenler açısından bereketli bir dönem yaşıyoruz. Senin severek dinlediğin kimler var bu akım içinde?
Şu sıralar Hedonutopia’yı severek dinliyorum, özgün buluyorum. Birinci dalga alternatif müzisyenlere hepimiz aşinayız az çok. Bunların yanında takip ettiklerim arasında Jakuzi, Palmiyeler gibi gruplar var. Ayrıca yeni çıkış yapan Düşün grubunun da oldukça güzel işleri var.
Bir yandan da hip hop kültürü son 10 yıldır altın çağını yaşıyor. Her gün yeni bir Türkçe rap şarkısına uyanıyoruz. Seneler önceki Türkçe rock dönemini özlüyor musun? Yoksa her müzik türünün o döneme ait bir alıcısı olduğunu mu düşünüyorsun?
Bunun bir süreç olduğunu düşünüyorum. Her dönem bir tür yükselişe geçiyor ve bu gayet normal. Bence buradaki asıl soru ortaya ne kadar nitelikli bir iş çıkıyor olmalı. Gerçekten severek dinlediğim rap parçalar da var, rock ve pop parçalar da var. Her dönemin kaçınılmaz bir sonu da var aynı zamanda. Ortaya çıkıyor, altın dönemini yaşıyor, yozlaşıyor ve bitiyor. En azından ben genel sürecin böyle olduğunu düşünüyorum.
“Biraz Olsun” şarkın Hakan Muhafız’da çaldığında pek çok izleyici de seni tanımış oldu. Ne hissettin o anda?
O sıralarda bir reklam ajansında çalışıyordum. Bir gün mesaideyken telefonum çaldı ve şarkınızı “Hakan Muhafız”da kullanmak istiyoruz şeklinde bir talep geldi. O dönemler biraz vazgeçmiş bir halde olduğumdan dolayı arkadaşlarım şaka yapıyor sandım, hatta bu şakayı kim yapıyorsa hayatımdan çıkaracağım dedim. Gerçekmiş meğer. Türkiye’nin ilk Netflix dizisinde yer bulmak çok güzel tabii ki.
Evdeki Saat’in Spotify sayfasında size ilham veren müzisyen ve grupları içeren listelerinizi de yayınlıyorsun. Sana hep rehber olduğunu düşündüğün, zamanı yok dediğin başucu albümün hangisi?
İlham aldığım çok fazla müzisyen var. Müzikal açıdan benzemese de hissiyat olarak oldukça hoşuma giden ve baştan sona defalarca dinlediğim albümler arasına şunları koyabilirim:
Smoke City-Flying Away
Jake Bugg-Jake Bugg
La Femme-Psycho Tropical Berlin
Mac Demarco-Salad Days