Özellikle popüler kültürün dile getirildiği programlarda sık sık adından bahsedilen Türkiye’nin fantastik filmleri, hiç de azımsanacak bir sayıya sahip değil. Özellikle 60’lardan 90’lara kadarki dönemde peşi sıra çekilen ve çoğu yurt dışından öykünme sonucunda yaratılan fantastik sinema tarihimizden bazı örneklere hızlı bir göz atıyoruz!
Batıkan BAKSI / [email protected]
Elini taşın altına koyan kişiler olduğu sürece Türkiye’den hayal gücünün sınırlarını zorlayacak işlerin çıkması aslında hiç de zor değil. Baş döndürücü hızda ilerleyen tüketim alışkanlıkları, genelde insanları hızlı tüketilen işler çıkarmaya zorlasa da Türkiye’nin hiç de azımsanmayacak ölçüde ilginç denemeler yaptığı farklı sinema alanları da var. Bunların çoğu denemeden öteye gidemese de aralarında kült olmuş, sinema tarihimize adını yazdırmış filmler de hafızamızda yerini edinmiş durumda. Bundan 3 ay önce Dergy’de yazdığım “Yerli Korku Filmleri” dosyasında, korku filmi tarihimizin 70 yıla vardığından bahsetmiştim. 70 yıldır gerek kültürel olarak “cin” temalı, gerekse (az da olsa) seri katil konulu ya da psikolojik gerilimlerle şekillenen korku sinemamız kadar deneysel bir alanı kaplayan fantastik sinema tarihimiz de var. Yeşilçam’dan başlayıp, günümüze dek ulaşan fantastik-bilimkurgu filmleri, emekleme döneminde oldukça sınırlı imkanlarla yapılsa da bugün görsel efektleriyle, senaryosu ve prodüksiyonuyla nispeten iyi bir noktaya ulaştı. Tabii bence hala varması gereken noktaya gelmemiş olsa da bu alanda yapılan çalışmalar umut aşılamaya devam ediyor. Madem öyle, gelin Türkiye’nin fantastik sinemasına kısa bir bakış atalım!
Caniler Kralı Kilink, sinema perdesinde fırtınalar estirirse!
Tüm vücudunu kaplayan iskelet desenli elbisesiyle oradan oraya koşturan “Caniler Kralı Kilink”i hatırlıyor musunuz? Aslında başta İtalyan kökenli bir fotoroman karakteri olan Kilink, dünyayı ele geçirmeye çalışan bir anti-kahramandı. Karanlıkta yalnızca iskelet olarak gözüken “Kilink”, ayrıca 1966 yılında Umberto Lenzi tarafından çekilmiş “Kriminal” adlı filmin Türkiye’deki bir uyarlaması olarak da anılmıştı. Kilink (ya da Killing)’in izleyici tarafından ilgiyle karşılanması üzerine peşi sıra bir sürü versiyonunun farklı yönetmenler tarafından çekilmesi de hiç tuhaf değildi ve 10 farklı Kilink 1 sene içinde vizyonda kendine yer buldu.
- Kilink Uçan Adama Karşı
- Kilink Soy Ve Öldür
- Kilink İstanbul’da
- Caniler Kralı Kilink
- Dişi Kilink
- Kilink Canilere Karşı
- Kilink Frankeştayn’a Karşı
- Kilink Ölüler Konuşmaz
- Mandrake Kilink’e Karşı
- Şaşkın Hafiye Kilink’e Karşı gibi filmler bugün bile Türkiye’de fantastik sinema denildiğinde ilk akla gelen serilerden biri olma özelliğini taşıyor. Ayrıca günümüzün en sevilen surf rock topluluklarından Palmiyeler’in köklerinin dayandığı punk-rock grubunun adının da Kilink olduğunu buraya not düşeyim.
Türkiye’de uzay mevzuları biraz karışık…
Mevzu uzay olduğunda aslında bütün dünyanın duyduğu heyecan da aynı sayılır. Neil Armstrong’un 1969 yılında Ay’a adım atmasıyla birlikte popüler kültürün de en çok başvurduğu kaynaklardan biri olan uzay konusuna Türkiye de hiç uzak kalmamıştı. Aşık Şemsi Yastıman’ın o epik ‘Uzaylılar Hoşgeldiniz’ taşlamasını da düşünecek olursak, 60’lardan itibaren Türkiye’deki uzay konulu işler hem müzikte hem de sinemada kendini göstermişti. Türkiye’nin ilk uzun metraj uzay filmi olan 1973 çıkışlı ve Sadri Alışık ile özdeşleşmiş “Turist Ömer Uzay Yolunda”nın senaryosu Ferdi Merter tarafından yazılmış, Hulki Saner tarafından da çekilmişti. Star Trek’in ilk sezon bölümlerinden birinin uyarlanmasıyla çekilen film, içinde Star Trek’ten Mr. Spock karakterini bile barındırıyordu.
Yukarıda 60’lar desem de aslında içinde uzaylı geçen ilk filmse “Uçan Daireler İstanbul’da”ydı ve çıkış tarihi 1955’e dayanıyordu. UFO’ların İstanbul’a inişini maceralı bir şekilde anlatan film, komedi öğeleriyle de desteklenmişti. Tarihler 80’leri gösterdiğinde ise bir başka kült film Çetin İnanç tarafından Türkiye’nin fantastik sinemasına hediye edilmişti. Başrollerinde Cüneyt Arkın, Aytekin Akkaya, Hüseyin Peyda gibi isimlerin oynadığı 1982 çıkışlı “Dünyayı Kurtaran Adam”, dünya genelinde “Turkish Star Wars” olarak da anılıyor. “Dünyayı Kurtaran Adam”dan yaklaşık 1.5 sene sonra sinemalarda gösterilen E.T uyarlaması “Badi” ise İstanbul’un bir mahallesine inen uzay aracından çıkan Badi adlı yaratığın yaşadıklarını anlatıyordu ve kendi içinde başarılı bir denemeydi. Ayrıca filmin müziklerini de Yeni Türkü yapmıştı.
2000’lere geldiğimizdeyse Türkiye’nin komedi filmleri arasına da adını altın harflerle yazdıran ve neredeyse bir seri haline gelen G.O.R.A, uzay meselesini kökünden çözmüştü. Senaryosunu Cem Yılmaz’ın yazdığı, yönetmenliğini Ömer Faruk Sorak’ın üstlendiği film, bazı sebeplerden ötürü çekildikten yaklaşık 2 sene sonra 2004 yılında izleyiciyle buluşsa da kadrosunda bulundurduğu isimler ve prodüksiyonu bakımından Türkiye’nin en pahalı yapımlarından biri olmuştu. Ardından devamı niteliğinde çıkan A.R.O.G ve Arif V 216 filmleri de fantastik-komedi alanında sinema tarihimizde yerini aldı.
Süper kahramanlar etrafımızı sarıyor!
Kudretinden şüphe duyulmayan; uçan, kaçan, zıplayan ve türlü hayvanlarla bağdaştırılan süper kahraman filmleri çoğu fantastik sever için güvenli liman bence. Yabancı sinemadaki örnekleri bir yana dursun, Türkiye’nin fantastik sinemasında yer alan süper kahraman filmleri de azımsanmayacak kadar fazla. 1960’ların sonunda başlayan süper kahraman furyası, “Casus Kıran” ile başlıyor ve 1970’lerde tarihi özelliği de olan diğer filmlerle devam ediyor. Baktığımız zaman çoğunlukla yabancı süper kahraman filmlerine öykünmenin çok fazla olduğu bu filmlere Örümcek Adam, Kaptan Amerika ve El Santo’nun Türkiye’de bir araya geldiği “3 Dev Adam”ı ve Batman’in yine memleket sınırlarında kötülere karşı savaştığı “Betmen Yarasa Adam”ı örnek olarak verebilirim. Tarihi fantastik film demişken Tarkan serisinden bahsetmemek de olmaz. Çünkü hangimiz “Tarkan: Viking Kanı”ndaki o devasa ahtapotun korkunçluğunu unuttuk ki? Sezgin Burak’ın çizgi roman serisi Tarkan’ın uyarlaması olan 1969-1973 arasında çekilen 5 filmlik seri, Kartal Tibet’in unutulmaz oyunculuğu ve can yoldaşı Kurt ile tüm fantastik film sevenlerin gözdelerinden de biriydi.
2000’ler sineması da fantastik konulara göz kırpmıştı!
Günümüzde fantastik filmlerden ziyade daha çok fantastik dizilerden bahseder olduk. Özellikle dijital platformlarda son zamanlarda çıkan “Şahmaran”, “Atiye”, “Hakan: Muhafız”, “Pera Palas’ta Gece Yarısı”, “Yaşamayanlar” gibi fantastik diziler oldukça ses getirmiş, yalnızca Türkiye’de değil yurt dışında da Türkiye’nin fantastik bakış açısını da başarıyla yansıtmıştı. Tabii ben hala “Ruhsar”cıyım, o ayrı (haha!). Konuyu çok dağıtmadan 2000’lerin fantastik filmlerine baktığımda çeşitliliğin çok da fazla olmadığına rastlıyorum. Genelde geçmişin ekmeğini yemek olarak da nitelendirebileceğimiz “Dünyayı Kurtaran Adam’ın Oğlu” ya da “Keloğlan Karaprens’e Karşı” gibi 70’lerde ve 80’lerde çekilmiş filmlerin uyarlaması da sayılan filmlerle karşılaşmıştık. 2008 yılında Onur Ünlü’nün çektiği “Çocuk” filmi belki de 2000’ler sinemasının da en ilginç filmlerinden biri. Hayko Cepkin’in çocukların hayal kurmasının önüne geçmek için tuhaf bir melodi yayan, çocuk kanalı patronu kötü adam “İsfendiyar” karakterine can verdiği film; Tuba Ünsal, Ege Tanman, İlker Ayrık gibi isimlerin yer aldığı bir yapımdı. Her ne kadar beklenilen ilgiyi görmese de Hayko Cepkin’in de başrolde oynadığı ilk film olarak kendi kişisel tarihinde bir yer almıştı.
Fantastik filmler, iyi ele alındığında izleyeni bambaşka dünyalara götürse de fazlasıyla güçlü bir prodüksiyon gerektiren de bir kavram. Türkiye’nin fantastik sineması, 70 yıla yakın geçmişine rağmen bana göre hala istenilen noktada değil. Bu kadar potansiyele, bence sinemaların aşk filmleri ve şive komedisi dolu filmlerden ziyade bilimkurgu ve fantastik filmlerle de dolup taşması gerekirdi diye düşünmeden de edemiyorum.