Sekizinci albümleri Bize Özel’i geçtiğimiz günlerde yayınlayan, Türkçe rock sahnesinin köklü ekiplerinden Flört’ü Dergy sayfalarında ağırladık.
Sebla KOÇAN / [email protected]
Yerli rock sahnemizin en sevilen ekiplerinden Flört, 4 yıl aradan sonra geçtiğimiz günlerde son stüdyo albümleri Bize Özel‘i yayınladı. Ozan Kotra, Ata Akdağ, Çağatay Kehribar ve gruba geçtiğimiz yıl katılan davulcu Bülent Ay’dan oluşan Flört’ün yeni albümünde politik göndermeler, bireysel ruh halleri, aşka ve dostluğa dair hikayeler ve Anadolu’dan göç gibi çok çeşitli temalar var. Özellikle çıkış şarkısı “Kehribarım” ve açılış şarkısı “Yol Aldım” ilk dinlemede sizi sararken, “Kutup Ayısı” ve “Hayırdır Birader” gibi eğlenceli ve düşündürücü şarkılar da Flört ruhunu yansıtan eserlerden. Üzerinde titizlikle çalıştıkları ve hatta Ozan Kotra’nın bir noktada kendini ağaca asmak istediğini söylediği “Bize Özel”i de unutmayalım tabii… Rock sahnesinin en kendine has topluluklarından, kendi tabirleriyle “çakallarla dolu” Flört’ü Dergy sayfalarına konuk ettik.
Analog kayıt, 60’lı ve 70’li yıllarda üretilmiş analog synthesizer’lar ve polifonik vokaller Bize Özel’in öne çıkan özellikleri arasında. Dinleyicileriniz bu albümü en sert ve vurucu albümünüz olarak yorumluyor. Sizin için hikâyesi nedir bu albümün?
Akdağ: Dijital kayıt teknolojisi müzik sektörünün önemli bir bölümü tarafından bir devrim, dönüşüm gibi algılandı ve analog kayda sırt çevirenler oldu. Akıllı telefon üretildiyse eski telefonunuzu kullanmamak mantıklıdır, ancak sanatta işler böyle yürümez. Eğer yaptığınız işi bir sanat olarak görüyorsanız, kullandığınız materyal önemlidir. Bu yeni durum “Artık bilgisayara kolayca kayıt yapabiliriz, analog banda gerek kalmadı” anlamına gelmiyordu, müzik türüne ve sanatçının tercihine göre yeni bir seçenek eklenmesiydi. Dünyada bu yeniliği doğru yorumlamış müzisyenler var ve bilinçli olarak analog kaydı tercih ediyorlar, Flört de bunlardan biri. Bunu geçmişe saplanıp kalmak için yapmıyoruz, kafamızda tınlayan sound, o hacim ve etkileyicilik ancak analog kayıtla mümkün. Bizde şarkının dediği olur, bizle adeta konuşur ve ne istediğini söyler zaten… Aranjede de şarkıya hangi kıyafeti giydirmek gerekiyorsa onu giydiririz. Bir bestemiz 1968’de üretilmiş bir synthesizer’daki belirli bir sesle tınlayacaksa, o cihazı arayıp bulmaya çalışırız. Bulamamışsak, ona en yakın muadilini kullanırız. Şarkı çoksesli bir vokal istiyorsa oturup saatlerce uğraşır ve vokal partisyonu yazarız. Albüm biraz sert, evet. Sanırım yaşanmış hikayelerden yola çıkarak şarkı yazınca, gerçekleri eğip bükmeden söyleyince haliyle sound da biraz sert oluyor.
Bir yandan “Kutup Ayısı”nı dinlerken, bir yandan da müzik dünyasının halini sormak isteriz sizlere… Kademeli Normalleşme dönemini nasıl değerlendiriyorsunuz? Öngörüleriniz neler?
Kotra: Öngörü, bu ülke standartları için fazla lüks olur ama aşı işini halledebilirlerse, hayatta kalanlarımız da biraz daha dayanabilirse, belki bir süre sonra işler normale döner. Gerçi dönse bile 2 yıllık gediği kapatmak kolay olmayacak. Yani anlayacağınız kutup ayısı hep peşimizde.
Ay: Pandemide ağır yara alan müzisyenler olarak, bizim aslında ne şartlarda yaşadığımızı, önce kendimizin sonra toplumumuzun daha iyi görmesi adına öğretici oldu bizler için. Öncelikle, hayatına geçinemediği için son veren insanlarımızı unutmayacağız. Üzgünüz. Her şeyin daha iyi olacağına umudumuz var şükür.
Albüm sürecini salgın sürecinde ilerlettiniz. Sizi en çok zorlayan şarkı hangisi oldu? Albüm süresinde elinizde kaç şarkı vardı, 10 tanesini seçmek zor oldu mu?
Kotra: Sadece albüm değil, tüm kariyerimin en zorlu şarkısı “Bize Özel” oldu. Tam 6 ay süren söz ve armoni çalışması benim için gerçek bir cinnet haliydi. Ata ve Çağatay ısrar etmeseydi defalarca kez bırakmıştım. Hatta başka şarkı teklif ettim ama onu istediler. Şarkıyı baştan aşağı üç vokal kurgulamak istedim. Armoniyi de üçlü armoni düzeninde kurmuştum. 4-5 ay uğraştıktan sonra nihayet bitmişti ya da öyle sanıyordum. Bir gece Fuat Güner “Bunu dörtlü armoni üstüne kur, acayip olur” deyince, ilk etapta kendimi yüksek bir ağaca asmayı düşündüm. Fakat haklıydı. 2 ay daha geceli gündüzlü çalıştım. Normalde birbirimizin şarkılarına yardım ederiz. Bu şarkıda defalarca yardım istememe rağmen yardım da etmediler. Gece gündüz zihnimde, hiç ara vermiyordu. Sonunda bitmişti. Bitmişti ama ben de bitmiştim. Vokal kompozisyonlarını da her zamanki gibi Ata yazdı ve biz de kanallarımızı söyledik. İşte bu şarkı çıktı ortaya. Uzun bir süre şarkı yazmak istemiyorum. Şarkı yazmak çok ama çok zor bir şey. Her geçen gün daha da zor geliyor.
Akdağ: Canlı performansların sekteye uğramasına çok üzülsek de, tüm enerjimizi albüm kayıtlarına verebildiğimiz için bunu bir avantaja çevirdik. Her şarkıya gereken mesaiyi harcayabildik. Bizi en çok zorlayan şarkı bence “Yalanlar” oldu. Şarkıyı hızlandırıp yavaşlattık, doğru tempoyu bulabilmek için çok zorlandık. Armonik yapısında bazı değişimler denedik. Şarkı sözleriyle de oynamaya başladık, ancak şarkının asıl hikayesi değişir gibi olunca ben biraz yabancılaşmaya başladım, çünkü başlangıçtaki ruhundan uzaklaşıyor gibiydi. İki haftalık mesainin ardından şarkıyı rafa kaldırmaya karar verdik. Hatta albüm kayıtları tüm hızıyla devam ederken “Yalanlar” yerine başka bir şarkı kaydetmek üzereydik. Ozan beni aradı ve gönlünden geçenin “Yalanlar” olduğunu söyledi. Hemen organize olup şarkının o ilk özünü koruyan ama üzerine de çok anlamlı katkılar yapılan bir aranje üzerinde anlaştık. Sonuç hepimizi mest etmişti. Albüme girecek şarkılar konusunda birbirimizi çok doğru yönlendirdiğimizi düşünüyorum. Ben 2017’den beri belki 20 tane demo dinletmişimdir, ancak arkadaşlarım aralarından en vurucu 3 tanesini seçmeyi bildiler. “Bize Özel” albümü bu yönüyle de tam bir takım çalışması oldu, diyebilirim.
“FLÖRT DİNLEYİCİSİ DÜRÜSTTÜR, ALBÜMÜ BEĞENMEZSE BUNU SÖYLER”
Flört hayranları 4 yıldan sonra gelen yeni albüm haberine çok sevindi. Nasıl tepkiler aldınız? Hayranlarınızla olan ilişkinizi nasıl anlatırsınız? Nedir tipik özellikleri Flört dinleyenlerin sizce?
Kotra: Gerçek şu ki; son iki albümümüz Grammy alacak kadar beğenilmemişti. Psikolojik olarak grup içi dengelerimiz bazı sebeplerden dolayı bozuktu. Bir süre bir araya gelmedik. Flört tarihinde vardır bu durumlar. Tam başarıya ulaşacakken birbirimizle mahkemelik olur, uzak kalır sonra da bir şekilde bir araya gelir ve sağlam bir geri dönüş yaparız ama bu albüm bir geri dönüş değil, Flört’ün yeni tarihinin başlangıcı olacak bence. Bizim dinleyicimiz, ukalalık olarak nitelemeyin ama müzikten anlayan bir dinleyicidir. Bizden her zaman daha deneyselini bekler. Son iki albüm eleştirisinden sonra hem kendimizi hem de onları mutlu etmeliydik. Albümü kaydederken şunu söyledik hep: “Evet işte size istediğinizi vereceğiz.” Tam tahmin ettiğimiz gibi de oldu. Gerçekten mutlu oldular ve daha albümün çıktığı ilk saatten beri hiç durmadan tebrik mesajı alıyoruz.
Kehribar: Flört dinleyicisi kendini bir aile gibi hisseder. Hiç tanımadığı bir kişi Flört dinliyorsa sohbet daha sıcak bir kulvardan devam eder. Aidiyet duygusu yüksektir.
Akdağ: Flört dinleyicisi dürüsttür. Albümü beğenmemişse bunu söyler. Neden beğenmediğini de gayet net anlatabilecek kadar iyi bir müzik görüşü vardır. Bu albümü baştan sona 4 kişi yaptık gibi görünse de, Flört dinleyicisinin zaman içindeki yorumları ve bize aktardığı beklentilerinin de büyük katkısı olmuştur. Bizi çok doğru yönlendirdiler ve adeta fabrika ayarlarımıza döndürdüler.
Hem çok eğlenceli, hem şapkamızı önümüze alıp bizi düşündüren, hem de hüzünlendiren şarkılar var Bize Özel’de. Yalnız ham duygularla, çok da bozulmadan mı oluşmalı şarkılar, yoksa işin içine tekniği iyi bilmek, kurguyu doğru yapmak gibi dinamikler de fazlasıyla dahil edilmeli mi?
Kotra: Yazanın yeteneğine, o anki yaşadığı ruh haline ve dönemin politik durumuna göre değişir. Sanat vizyonu, yeterlilikleri, tecrübe, hobiler. Hepsi ya da bu elementlerden o anki duruma göre en baskın çıkanı, şarkının nasıl bir şarkı olacağını belirler. Şahsen hobilerimi ve ilgi alanlarımı şarkının içine katmaya bayılırım. Şarkı yazmanın bir matematiği var mıdır peki?! Evet vardır. Hatta o matematiği iyi de bilmek gerekir. Her zaman da başarılı olamazsınız. Bazan kötü şarkılar da yazarsınız ama Flört gibi çakallarla dolu bir grupta aşağılanırsınız ve o şarkıyı ancak evinizde kendinize çalarsınız.
Bülent Ay’ın geçtiğimiz sene gruba dahil olmasıyla nasıl bir değişim rüzgârı yaşandı grupta? Bir ekip olmanın en çok hangi avantajını seviyorsunuz?
Kotra: Bülent ile “Cemiyette Pişiyoruz” albümümüzde tanışmış ve çalışmıştık. O albümde bir günde tam 9 şarkı çalmıştı. Aynı jenerasyonduk ve stüdyonun içinde birinci sınıf profesyonel bir yetenek vardı. Bir nevi hayalimiz olmuştu çok uzun bir süre ama pek çok ünlü sanatçıya çalıyordu ve Türkiye’nin en revaçtaki stüdyo ve sahne müzisyenlerindendi. Gruba girmesini teklif bile etmedik. Aradan yıllar geçti. Dostluğumuz pekişti. Tehlikeyle Flört film soundtrack’i de dahil olmak üzere ara ara çalıştık bile. Bu albüme girmeden önce onu aradım. “İyi bir davulcu var mı bize çalacak” dedim. “Var” dedi. “Kim?” Dedim. “Ben” dedi. Herhalde hayatımdaki en mutlu olduğum akşamlardan biridir. Flört artık gezegenin her yerinde korkusuzca çalacak bir grup haline geldi. Hayranlık uyandıran stili ve yeteneği, Flört’e bu albümde çok şey kattı.
Akdağ: Bir ekip içinde olmak her zaman iyidir, ancak Flört gibi bir ekipte olmanın kendine has avantajları var. Grupta herkes şarkı yazarı, vokalist, enstrümantist ve hatta prodüktör vasıflarına sahip olduğu için, birimiz bir noktada tıkandığında diğerleri ona destek olabiliyor. Albümün tuşlu çalgılarını ben üstleniyorum, ancak her notası tamamen bana ait değildir. Yeterli kalitede bir melodi yakalasam bile, onu daha da güzel duyuracak bir fikir mutlaka çıkıyor. Buna şarkı sözü, vokal ve diğer aranje fikirlerini de eklediğinizde, dışardan bir prodüktörle çalışmaya gerek kalmıyor. Yapımcımız Umut Kuzey de aynı fikirdeydi ve albümün prodüktörlüğünü bizim yapmamızı şiddetle önermişti. Biraz şaka yollu ifade edersek, “Flört, dünyada kendi kendine yeten 7 gruptan biridir” diyebiliriz.
Özellikle “Yol Aldım” şarkısını dinlerken, insanın aklına hayatta yaşadığı kırılma noktaları geliyor. Kimileri için 30’lardır bu, kimileri için 40’lar… Sizin son dönemde yaşadığınız, müzikal anlamda perspektifinizi de değiştirdiğini düşündüğünüz en büyük kırılma neydi?
Kotra: İnsanlar hayatlarında bir kaç dönüm noktası yaşıyor. Beni yakından tanıyanlar iyi bilir, ben her yıl bir kaç dönüm noktası yaşıyorum. Komik ama gerçek. Yol Aldım aslında şahsi bir şarkı olarak yazıldı. Aslında bestesi taa 15 yıl öncesinden vardı ama sözleri böyle değildi. Giriş kısmı hariç tüm sözleri değiştirdim. Yeniden yazdım. Kimseyle ortak bir noktayı hesaplamadım. Birine bir öğüt vermek ya da bir sevgiliye methiyeler dizmek değildi amacım. Sadece kendimi anlattım. Fakat enteresandır, albüm çıkmadan önce kime dinletsem “Beni anlatmışsın, şarkıda kendimi buldum, vay be bana mı yazdın şarkıyı” gibi benim için ters köşe bir geri dönüş aldım. İnsanlar şarkıda gerçekten kendini buluyordu. Ata da şarkıyı albümün açılışı olarak önerdi. Başlangıç için idealdi. Bu albümdeki 10 şarkının da sanat eseri olduğunu düşünüyorum. “Yol Aldım” da onlardan biri. Kırılmaya gelince… Umut Kuzey’in “Hadi artık saçmalamayın. Hemen bir araya gelip, stüdyoya girin ve öyle bir albüm yapın ki tarih yazın” gazı yeni dönemimizin başlangıcı oldu. Umut ve menajerimiz Özlem Özbakan bu albümün oluşmasındaki yapı taşlarıdır.
KISA KISA
Ozan Kotra
- Son günlerde izlediğim ve beni derinden etkileyen film All is Lost.
- Bu aralar başucumda okuduğum kitap Mister No – Ölümüne Düello.
- Çok fena takılı kaldığım, dinlemeden duramadığım şarkı Yol Aldım, Flört.
- Günün en ilham veren, en sevdiğim saatleri gece 12.09 ile 05.14 arası.
- En sinir olduğum huyum son söylemem gereken şeyi en başta söylemem.
- Ne zaman moralim bozuk olsa, dinlerken kendimi iyileştirdiğim o şarkı I’m Only Sleeping, The Beatles.
- İzleyicisi olarak gittiğimde aklımı yerinden oynatan konser 1998 yılında Ali Sami Yen stadındaki The Rolling Stones konseriydi.
Ata Akdağ
- Son günlerde izlediğim ve beni derinden etkileyen film Bereketli Topraklar Üzerinde.
- Bu aralar başucumda okuduğum kitap Bir Sürgünün Anıları, Aziz Nesin.
- Çok fena takılı kaldığım, dinlemeden duramadığım şarkı Eye in the Sky, The Alan Parsons Project.
- Günün en ilham veren, en sevdiğim saatleri sabah gün doğumu.
- En sinir olduğum huyum aşırı derecede tedbirli olmam.
- Ne zaman moralim bozuk olsa, dinlerken kendimi iyileştirdiğim o şarkı Stop Loving You,Toto.
- İzleyicisi olarak gittiğimde aklımı yerinden oynatan konser 1998 yılında Ali Sami Yen stadındaki The Rolling Stones konseriydi.
Çağatay Kehribar
- Son günlerde izlediğim ve beni derinden etkileyen film Avatar.
- Bu aralar başucumda okuduğum kitap Uygarlığın Temeli Sümerliler, Muazzez İlmiye Çığ.
- Çok fena takılı kaldığım, dinlemeden duramadığım şarkı Back In Black, AC/DC.
- Günün en ilham veren, en sevdiğim saatleri güneşin batışı ve doğuşu arasındaki saatler.
- En sinir olduğum huyum sonraya bırakma.
- Ne zaman moralim bozuk olsa, dinlerken kendimi iyileştirdiğim o şarkı Biz, Flört.
- İzleyicisi olarak gittiğimde aklımı yerinden oynatan konser 2005 yılında Yeni Melek Gösteri Merkezi’ndeki Steve Vai & The Breed konseriydi.
Bülent Ay
- Son günlerde izlediğim ve beni derinden etkileyen film Green Book.
- Bu aralar başucumda okuduğum kitap Empedoklesin Dostları, Amin Maalouf.
- Çok fena takılı kaldığım, dinlemeden duramadığım şarkı Hold Back the Night, Giant.
- Günün en ilham veren, en sevdiğim saatleri sabah 8 akşam 5 arası.
- En sinir olduğum huyum parmak tıklatmam.
- Ne zaman moralim bozuk olsa, dinlerken kendimi iyileştirdiğim o şarkı Re minör No.3 Flüt konçertosu, Carl Philip Emanuel Bach.
- İzleyicisi olarak gittiğimde aklımı yerinden oynatan konser 2004 yılında Babylon’daki Mike Stern Band konseriydi.