Ana SayfaKeşifKeşif: Gökçe Coşkun: "Anathema ile aynı sahnede yer almak hayatımın en çılgın...

Keşif: Gökçe Coşkun: “Anathema ile aynı sahnede yer almak hayatımın en çılgın anısıdır!”

Doğadan aldığı ilhamla kendi müziğini yapmaya karar veren ve 2019’dan bu yana dijital platformlardan yayınladığı şarkılarıyla dinleyicilerine dokunan Gökçe Coşkun ile yeni single’ı ‘Yarın Nerede’ üzerine konuştuk. 7 yaşında konservatuvar eğitimiyle başlayan serüveninden Anathema’nın sahnesinde çalmaya kadar ulaşan müzik yolculuğunu gelin bir de Gökçe Coşkun’un kendisinden dinleyelim!

Batıkan BAKSI / [email protected]

Gökçe merhaba, hoş geldin dergy.com‘a. Yeni single’ın ‘Yarın Nerede?’ hayırlı olsun. Şarkının hikayesini anlatmak ister misin bize? Şarkını dinleyenlerin yanında yeni dinleyecek olanlar nelerle karşılaşacak?

Teşekkür ederim, hoş buldum. ‘Yarın Nerede?’yi çok kişisel bir yerden benim için farklı kılan şeyler var. Bir çeşit bilinç akışı gibiydi her şey. Şarkının ortaya çıkması ve yayımlanması arasında bir ay bile yok mesela. Normal koşullarda daha fazla dinleyiciye ulaşsın diye takip ettiğimiz adımların hiçbiri yok bu şarkının kendini var etme sürecinde. “Ama ben iyi gitar çalamıyorum ki, en iyisi bu şarkıyı layığıyla çalabilecek birisi çalsın” demeden, sadece öyle hissettiğim için tek başıma stüdyoya girip şarkının gitarlarını çalmış olmak var. Yarının peşinde daha önce yürümediğim yepyeni yollardan yürümüş olmak var belki.

“Sözcüklerle bir hikaye anlatma ihtiyacı ilk 24 yaşımda doğmuştu…”

2019’dan beri müziğini dijital platformlarda paylaşıyor olsan da projenin başlangıcı biraz daha erkene, 2016’ya dayanıyor bildiğim kadarıyla. Müzik serüvenin nasıl başladı? Müzik yapmaya karar verdiğin, kafandaki ilk şimşeğin çaktığı ânı hatırlıyor musun?

7 yaşında konservatuvara girmemle müzikle olan ilişkim başlamış oldu diyebilirim aslında, sonrasında da hep yaşamımda oldu. Fakat elime gitarı alıp ilk şarkımı yazdığımda 24 yaşındaydım. O yaşıma kadar kemanımla farklı müziklerin içinde yer almıştım ama sözcüklerle bir hikaye anlatma ihtiyacı ilk o zaman doğmuştu. 2014 senesinde İstanbul’u bırakıp Çanakkale’nin bir köyündeki bir kolektifte yaşamaya başladım. Yaşadığımız eve 20 dk yürüyerek ulaştığımız bir mera vardı, ismi “Ella”ydı. Bizimdi, orada kendimi çok özgür hissediyordum. Başkalarından özgürleşmek gibi değil de, kendinden  özgürleşmek  gibiydi sanki orada olmak. İlk şimşek o merada çaktı, ilk şarkımı o merada bir kuzu için yazmıştım. Şarkının adı ‘Beyaz Mavi Kuzu’ydu. Var olmayan, var olmadığı için de asla öldürülemeyecek olan bir kuzu  hakkındaydı.

‘Yarın Nerede?’nin her şeyini kendin yapmak istediğini duydum. Sonucunda da söz, müzik, aranjman, akustik gitar ve tuşlular senin elinden çıkmış şarkıda. Bağımsız da bir müzisyensin, müziğinde kontrole sahip olmak senin için nasıl bir lüks? Zorluklarını ve kolaylıklarını sıralayabilir misin bunun?

35 yaşındayım, bu yaşımda ilk defa kendi kendimin okulu olabildiğimi hissettim. Bir müzisyen olarak en şanslı hissettiğim şey etrafımda beni ve müziğimi sarıp sarmalayan insanların olması oldu. Bir tanesi kardeşim Umut’tur. İlk albümüm “Bir Dilek Diledim”in prodüktörüydü aynı zamanda. Şimdi ikinci albümü çoğunlukla yine Umut ve Berkay’la beraber yapıyoruz. (Berkay ‘Sabahın 5’i’, ‘Öyle ya da Böyle’, ‘Ateş İle Suyun İnadı ‘şarkılarının prodüktörlüğünü yapmıştı.) Müziğimde onlara dayanmaya çok alışmışım. Bu döngüyü kırmış olmak bile yeni bir şeydi benim için. Bir yandan beni onlara daha çok yaklaştırdı diyebilirim; paylaştığımız şeyi çok anlamlı ve kıymetli buluyorum çünkü. Bence bağımsız bir müzisyen olmanın en güzel tarafı bu, sahte olan hiçbir şey, hiçbir duygu barınamıyor içinde. Budist kültürde “Sangha” diye bir kavram var. Ortak bir vizyon ve amaç uğruna bir araya gelmiş topluluklara deniyor.  Belki de bunca zorluğa rağmen inatla bağımsız olmayı sürdürmek istememin sebebi budur; kendimi içinde özgür hissettiğim bir Sangha’ya sahibim çünkü.

“Şarkılar çok güçlü bir sağaltım aracı benim için…”

Aslında şarkıda soruyorsun ama ileriye baktığında senin için yarın nerede? Yarın kendini nerede görmek ya da bulmak istiyorsun?

Öncelikle bu röportajda sorduğunuz sorular için çok teşekkür ederim, her birinin üzerine düşünmenin iç dünyamda farklı yansımaları ve etkileri oldu. Bu sorunun cevabını ararken yazdığım bir şarkı ‘Yarın Nerede’. Hâlâ bilmiyorum. Ama bunu sormaya cesaret etmek de bu sancıdan kurtulmanın ihtimalini getiriyor beraberinde. Şarkılar bu yüzden çok güçlü bir sağaltım aracı benim için.

Çok küçük yaşlarda konservatuvar eğitimi almaya başlamışsın. Konservatuvar yapısı gereği epey disiplinli bir yer hepimizin bildiği gibi. Böyle bir disiplin, küçük Gökçe’nin müziğe bakış açısını nasıl etkiledi? Oradan öğrendiklerini kendi bakış açınla nasıl sentezledin?

Konservatuvar eğitiminin beni çok zorlayan tarafları oldu. Adı üstünde “konservatif”. Özellikle üniversitedeyken bunu kendi içimde çok sorguladığımı, kendime başka öğrenme alanları yarattığımı hatırlıyorum. Örneğin Kardeş Türküler gibi bir toplulukla konser vermek bunlardan biriydi, o zamana kadar klasik müzik dışında hiçbir şey çalmamıştım neredeyse, bambaşka bir tavırda keman çalmak bana çok farklı bakış açıları kazandırdı. Türküler, deyişler de dinliyordum, doom metal de, Bülent Ortaçgil de. “Klasik müzik en yüce müziktir” gibi bir algı yaratılıyor konservatuvarlarda, bunu kendiniz için siz sağlamazsanız, konservatuvarda aldığınız eğitim hep tek taraflı kalıyor gibi geliyor bana. Bunların yanında enstrüman öğrenmenin teknik aşamalarını öğrenebileceğiniz en güzel yerler  olabilirler konservatuvarlar. Günde 6 saat keman çalıştığım bir dönem vardı mesela. Enstrüman çalmakla ilgili sınırlarınızı zorladığınız, bunu yaparken hep yeni bir şeyler öğrendiğiniz bir alan yaratıyor size. Bir yandan çok bireysel ve yalnız bir süreç, bu da kendinize dair bir çeşit kabulü beraberinde getiriyor, bu bana çok güçlü bir şeymiş gibi geliyor.

unnamed scaled

“Doğada tanıklık ettiğim her şey müziğimin çok büyük bir parçası oldu şimdiye kadar…”

Aslında ilham noktalarını çok merak ediyorum ben senin. Her müzisyenin ilham aldığı birçok farklı nokta var, sen doğayla pek içli dışlısın gördüğüm kadarıyla. Peki bu bütünleşme müziğine nasıl yansıyor?

Evet, doğada tanıklık ettiğim her şey müziğimin çok büyük bir parçası oldu şimdiye kadar, bazen de sebebi oldular. Köpeğimiz Pan’a ve onunla koştuğumuz meralara yazdığım, ya da ‘Datura’ isminde yalnızca geceleri açan bir çiçeğe yazdığım şarkılar var. İkinci albümün ismi “Bir Ada” olacak mesela; bir kara parçasından dünyaya bakarken, yine o kara parçasına doğru bağırmak gibi, şükrederek.

Hakkında araştırmalar yaparken Anathema ile aynı sahneyi paylaştığına dair bir şey okudum. Kemanınla gruba eşlik etmişsin, süreç nasıl gelişti? Anathema ile aran nasıldı konserden önce, ne hissettin onlarla beraber çalarken?

Hayatımın en çılgın anısıdır bu, hâlâ 🙂 2007 senesiydi, lisedeydim. Anathema’ya tapıyorum adeta, sadece onları dinliyorum, msn nick’im AnatheManiac falan… O derece bir hayranlık. Yeni Melek’te bir konserleri olacaktı, zaten gidecektim. Bir gün öncesinde de Beyoğlu Mephisto’da imza günleri varmış, benim haberim yoktu. Ama o gün o saatte oradan geçiyordum, çünkü bir kemancıyla çalışıyordum, o da Cihangir’de oturuyordu. Anathema imza günü afişini görünce elimde kemanım sıraya girdim, sıra bana gelince de hiç düşünmeden ‘Lost Control’ün keman solosunu çaldım. Basçıları Jamie “yarın bizimle konserde çalar mısın?” diye sordu. Olacak şey değil yani 🙂

Birlikte çalışmaktan bahsederken, sen Nilipek, Can Güngör gibi müzisyenlerle de işbirlikleri yaparak ortaya yeni şarkılar çıkarıyorsun. İlerleyen zamanlarda birlikte düet yapmak istediğin isimler kimler?

Ben ikisine de o kadar hayranım ki. Muhtemelen müziğimin şimdi durduğu yere çokça katkıları olmuştur Nilipek ve Can’ın. İlk albümümün uğuru olduklarına inanıyorum. Can Aydınoğlu ile bir düet yapmak isterim, seslerimizin bir araya gelişini çok seviyorum.

‘Yarın Nerede’ single’ından sonra neler yapmayı düşünüyorsun? Yine single’larla mı devam edeceksin yoksa tam bir albüm yapmak gibi bir fikir var mı aklında? Ayrıca canlı performanslarda görecek miyiz seni?

Aslında biz iki senedir Berkay Küçükbaşlar ve Umut Burkay Coşkun ile ikinci albümüm “Bir Ada” üzerine çalışıyoruz. Hatta albümden ilk tekli ‘Sabahın 5’i’ni önden yayımlamıştık. ‘Yarın Nerede?’ albümden bağımsız paylaştığım bir tekli oldu. Şu sıralar albüm kayıtlarına yoğunlaştık, 2025’in başlarında “Bir Ada” sizlerin olacak diye umuyorum.

Son olarak seni dinleyen mevcut ve dinleyecek olan potansiyel müzikseverlere yollamak istediğin mesajlarını duymak isteriz.

Çok güzel bir his, sesimin karşılık bulduğunu görmek. Bu paylaşımı nefesim yettiğince sürdürmek isterim. Beraber müzik yaptığım ekip arkadaşlarımın her birine hayranım ve isterim ki daha fazla konserde, daha fazla dinleyici ile temas edelim, göz göze şarkılar söyleyelim. Özellikle bağımsız bir müzisyenseniz, bu hissin peşinde koşuyor buluyorsunuz kendinizi çoğu zaman. “Sektör kötü ama biz güzeliz, birlikte!

BENZER İÇERİKLER

EN ÇOK OKUNANLAR

ÖZEL DOSYALAR