Türkçe rap sahnesinin en üretken ve en yetenekli MC’lerinden Grogi’yi Ready to Vibe‘ın ilk bölümü vesilesiyle Dergy’de ağırladık.
1990 yılında İzmir’de doğdu, Ahmet Çadır, nam-ı diğer Grogi. 2007 yılında rap müziğe başlayan Grogi, ilk albümü Dur Daha Yeni Başladık’ı 2011 yılında yayınladı. Bugüne kadar Ezhel, Khontkar, Red, Anıl Piyancı, Karakuyu, Nomad gibi pek çok MC ile aynı sahneyi paylaştı. Khontkar ile birlikte seslendirdiği ve 2019’da yayınlanan “Gelemem” YouTube’da 16 milyon izlenme elde etti. Grogi’nin Spotify’da da “Balerin”, “Bu Gece Bizim” ve “Yaranamam” gibi şarkıları milyonlarca kez stream edildi. Kendini kabul etmenin yolunu açtığını ve kendiyle daha barışık yaşamaya başladığını söyleyen yetenekli MC, üç bölümde yayınlayacağı Ready to Vibe albümü vesilesiyle Dergy’nin konuğu oldu.
Ready to Vibe’ın ilk bölümünü yayınladınız. Bu albümün The Notorious B.I.G.’nin Ready to Die albümüne bir saygı duruşu olduğunu biliyoruz. B.I.G tüm zamanların en iyi MC’leri arasında gösterilen çok önemli bir müzisyendi, sizdeki yeri neydi, size bu albümü yapmak için nasıl ilham verdi?
B.I.G.‘nin üzerimde ki etkilerini, ilk albümden bu yana çoğu şarkımda duyabilir ve görebilirsiniz. İlk albümüm, Dur Daha Yeni Başladık’ı, New York’ta geçirdiğim 4 ayda yazmıştım. Brooklyn’de kalıyordum, albümün ilk parçası “Brooklyn” di, Dur daha yeni Başladık‘ın ilk satırlarında görebiliyorsunuz. Kısacası bu kültürün temellerini atan insanların yaşadığı yerlerde bulunmak harika beslemişti beni, B.I.G ‘nin 17 yaşında freestyle videosunun olduğu köşelerden geçmek bile içimdeki tohuma su serpiyordu.. Bu günlerde de meyveleri toplamaya başlıyoruz .)
Albümün ilk part’ında Burry Soprano, Misha, Anıl Piyancı, Sehabe, Fate Fat, Tahribat-ı İsyan gibi ülkemizin önde gelen MC ve ekiplerini görüyoruz. Diğer bölümlerde kimleri dinleyeceğiz?
İkinci ve üçüncü part’ta da bir çok rapper ve alternatif janralardan sanatçı arkadaşlarım bana eşlik ediyor, herkesin yakından bildiği isimler fakat daha açıklamak için erken olduğunu düşünüyorum. Gizemini korusun…
Klibin senaryosunu Carl Gustav Jung’un gölge arketipinden aldığınız ilhamla yazdınız. Yani, insanın kendinde kabul etmekte zorlandığı karanlık yönlerimizi ele aldınız: Bastırılmış, dışlanmış, kabul görmeyen dürtü ve zayıflıklarımızı… Prangalarını seven, onları ışıldatan, boyayan bir adam, bir süre sonra onlardan kurtulup bir yolculuğa çıkıyor. Jung bize gölgemizle yüzleşmemizi, anlaşmamızı öğütlüyor, peki siz kendi gölgenizle başa çıkabiliyor musunuz? Kendinizle barışık mısınız?
İyisiyle kötüsüyle bizi biz yapan her şeyi önce kucaklamamız gerektiğini sonrasında filtrelendirebileceğimizi düşünüyorum. Başa çıkamadığım anlar oldu benim de kendimle evet ama artık gölgemlerimle barıştığımı ve daha dengeli yaşadığımı söyleyebilirim.
Üç onluk olmanın getirileri sanırım 🙂
“Dumanım Dağılır”da aynı zamanda büyümekten, büyüdükçe yaraların kabuk bağlamasından bahsediyorsunuz. “Yaşlandıkça çevren kuracaktır sana komplo” cümlesi çok etkileyici, çok çarpıcı. Yaş aldıkça, büyüdükçe, kendi içinizde ilerledikçe nelerle karşılaştınız, neler öğrendiniz, neleri artık yapamaz oldunuz mesela?
Kolay güvenemez oldum mesela. Yeri geldi işlerimiz yarım kaldı, motivasyonumuz azaldı, Bizde bizimle aynı frekansta insanlardan kendi dünyamızı yarattık yeterli bir kadro .)
İzmir doğumlusunuz. İzmir’den çıkan hemen her müzisyenin İzmir’in havası gibi sıcak, İzmir’in hissi gibi bir başka olduğunu gözlemliyoruz, onları hemen seviyoruz. Nedir sizce İzmir’in alametifarikası? Sizde yeri nedir İzmir’in?
İzmir “Fresh”tir “Funk”tır. Son zamanlarda trap’in müziğimize dahil olmasıyla, benim düşüncem biraz bu “fresh”lik atlanır gibi oldu, kendimde de bunu gözlemliyorum. Yakın gelecekte kafa sallatan “funky fresh” soundlarla yine İzmir sahnede olacak.
Bir dönem New York’ta yaşadınız. Neler yaptınız orada? Rap müziğin, hip hop kültürünün doğduğu topraklarda olmak size nasıl bir bakış açısı kazandırdı?
Kökleri hissetmek güzel, konser konser idolleri izlemek şahaneydi.
Hem yurt içinde hem de yurt dışında sahne aldınız, aralarından en unutamadığınız, hafızanıza kazınan performansınız hangisi oldu, neden?
GrandMaster Flash ve Ceza ile İstanbul WWA konserimiz çok keyifliydi. Yine bir temel taş ile aynı sahneyi soluyabildik. İlk ve şu ana kadarki tek Avrupa konserim İsviçre’de oldu. Harika bir gündü, önce graffiti yapıp sonra sahneye çıkmak, Türklerin sahne önünde olduğunu görmek. Az kaldı tekrarları yakındır .)
Günümüz müzik dünyasında sizce hala starlık kavramı var mı? Rap müziğin son dönemdeki yükselişi, artık çoğunluk tarafından kabullenmeye başlaması hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ben günümüzün Micheal Jackson’larının birden fazla enstruman çalan sahne showlarında tüm yeteneklerini (vokal, prodüksiyon, dans vb.) Bir arada sunanlar olacağını düşünüyorum. Sorunuzu işlerin tamamen stream’lere dönüşmesinden dolayı ‘’hala starlık kavramı var mı’’ olarak anlıyorum. O yüzden sahnesini büyüten sanatçıların bunu yaşatacağını düşünüyorum.
KISA KISA
- Bana göre en keyifli yolculuk / araba kullanma albümü Damian Marley & Nas ’ın Distant Relatives.
- Rap müzik dışında en çok dinlediğim ikinci müzik türü Reggae.
- Kendimde en sevmediğim özelliğim tez canlı olmam.
- Bana göre müzik yapmanın en özgürleştirici yanı kendi hayatını ve hayal dünyanı yazmak.
- Son dönemde takıldığım ve bir türlü kurtulamadığım şarkı Nimo & Luciano ’nun Bad Eyez ’ı.
- İzleyici olarak gittiğim en muhteşem konser 2010 yılında Long Island mekanındaki …Techn9ne konseriydi.
- Çocukken odamın duvarında asılı olan poster B.I.G ’ye aitti.