Geçtiğimiz günlerde yayınlanan yeni EP’si Kötü Adam (Ajna) vesilesiyle Türkçe rap dünyasının çok yönlü sanatçılarından Hayki’ye sorularımızı yönelttik.
Sebla KOÇAN/ [email protected]
Dört şarkı, iki de remix’ten oluşan son EP’si Kötü Adam (Ajna)‘yı geçtiğimiz hafta yayınladı Hayki. O, çok yönlü bir sanatçı. Küçüklüğünde yalnız rap dünyasını değil Barış Manço’ları, Offspring’leri, Limp Bizkit’leri de dinlemiş, şimdilerde yerli alternatif sahneye de kulak veren, her müzik türünü takip eden bir müzisyen. Kurduğu Unique Fabric ile genç yeteneklerin de elinden tutuyor, onlara yol gösteriyor. Aşçılık ise on parmağında on marifet olan sanatçının yeteneklerinden bir diğeri sadece… Hayki, kendisine yöneltilen eleştirilerin onu yıpratmadığını, aksine motive ettiğini söylüyor. Ünlü sanatçı hakkında merak edilenleri açık yüreklilikle anlattı.
Nasıl geçiyor karantina günleriniz, neler yapıyorsunuz? Bu süreçte takip ettiğiniz haberler karşısında iyimser misiniz, kötümser mi, nasıl değerlendiriyorsunuz bu süreci?
Genelde stüdyoda sürekli karantinada yaşadığımdan beni bu durum pek etkilemedi. Müzik yapıyorum, yemek yapıyorum. Sanatla ve yaşamla beslenip üretiyorum. İşin sosyolojik, ekonomik boyutları can sıkıcı. Üretmezsek bu kısa dönemdeki dağınıklığımızı uzun süreler toparlayamayabiliriz.
Karantina sona erdiğinde ilk ne yapmak istiyorsunuz, en çok neyi özlediniz?
Sokağı özledim, yürümek, koşmak, doğaya gitmek isterim önce sanırım. Ormana. Mangalı da özledim =) Arkadaşlarım ve sevdiklerimle yakından görüşmeyi de özledim. Yaşam sokakta..
Türkçe rap bir zamanlar müzik kanalları tarafından çalınmaz, radyolarda görmezden gelinirdi. Bugün ise gelinen nokta ortada… Türk rap dünyasındaki bu büyük patlamayı siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Benim Hayko Cepkin’le klibimdeki sahnelerimi keser öyle yayınlarlardı. Kendi solo kliplerimizi asla yollayamazdık bile TV’lere. Ciddi bir ambargo vardı rap müziğe karşı. Gerek TV kanalları gerekse radyolar bu ambargoyu uzun yıllar sürdürdüler. Hip hop’ı ve rap müziği bastırmak istediler. Yıllardır biriken bu enerji ve nesillerin bu kültürle yetişmesi gün yüzüne çıkmasındaki en büyük etken.
“CARTEL’İ İLK DUYDUĞUMDA ‘İŞTE BU BENİM HAYAT RİTMİM’ DEDİM”
Rap sanatçıları aynı zamanda çok güçlü kalemşörler diyebiliriz. Üstelik şarkı çok uzun oldu diye bir derdiniz de yok. Size şarkılarınızı yazdıran, size ilham veren yazarlar kimler? Kimleri okursunuz?
Ben Freud, Dan Brown, Paulo Coelho, Barış Manço, Cem Karaca, Edgar Allan Poe, Osho, Mevlana, Zülfü Livaneli ve daha nicelerini okurum ancak en çok yaşamdan beslenirim. Kendi tespitlerimden, gözlemlerimden ve tecrübelerimden bahsederim. Bazen hayal gücümü kullanırım. Çok sorar az bilirim.
Çocukken neler dinlerdiniz? Sizi ilk dinlediğinizde vuran, size “İşte ben de kendi şarkılarımı böyle yapacağım!” dedirten anınızı hatırlıyor musunuz?
Barış Manço. Beni en çok etkileyen sanatçıdır. Sarı bir kaseti vardı teybe takar defalarca çevirir gün boyu yatar dinlerdim. Bunlar dışında Limp Bizkit’ten tutun Offspring’e, Prodigy’den KRS One’a Nas ve daha nice müzisyenleri dinleyip işte bunlar gibi müzik yapacağım dediğim olurdu hep.
90’ların ortasında rap yapmaya başladınız. Bu noktada size Cartel’i sormadan olmaz, hepimizi şekillendiren ve rap dinlemeyeni bile dize getiren bir ekipti Cartel… Sizde yankıları nasıldı?
Beni tuttu, sardı, kavradı ve bir daha da bırakmadı. Kalp ritmimi değiştirdi rap her zaman heyecanlandırdı beni. Hala da öyle. O ritimleri ilk duyduğumda “İşte bu benim hayat ritmim” dedim. 12 yaşındaydım, çocuktum ve rap en iyi arkadaşımdı. Cartel kasetiyle ve daha bir çok karışık rap kasetleriyle gezdim durdum. Walkman’lerde teyplerde bunları dinleyip dans ettim, rap söylemeye çalıştım. Koca bir hayat bununla dolu ne denebilir = )
“SÖZ SÖYLEMEK SANATTIR, SANAT SINIRSIZ OLMALI”
Hip hop doğası gereği asi, yer yer saldırgan, ama olduğu gibi de görünen bir kültür aslında. Şarkılardaki fazla sivri uçlar, küfürler, bazen cinsiyetçi söylemler tepki görebiliyor. Siz “rap’in hamurunda bunlar var, bunlar olmalı” diye mi düşünüyorsunuz yoksa sözleri yazarken bir elekten geçirmek gerektiğine mi inanıyorsunuz?
Ben hiçbir sözün bir süzgeçten geçirilmediği bir dünya hayal ediyorum. Düşünülen düşünülendir diyorum. Söz söylemek sanattır. Sanat sınırsız olmalı. Benim inandığım bu ama yapabiliyor muyum ? Malum şartlarda hayır =)
Türkiyeli rap sanatçılarında gözlemlenen o ki, pek çok isim Türkiye’nin her köşesine gidiyor. Siz de bu isimlerden birisiniz. Anadolu’da verdiğiniz konserlerde neler yaşıyorsunuz dinleyiciyle? Büyük şehirlerden daha farklı geliyor mu bu size?
Anadolu seyircisi kaba tabirle müziğe ve rap’e daha aç oluyor. Değer biliyor, her zaman ulaşamadığından, orada olan her ne ise bunu coşkuyla yaşıyor. Büyük şehirlerde rastlayamayacağınız türden bir değer hissediyorsunuz. Yemekler efsane = ) Urfa’da sabah kahvaltısında ciğer yiyip, Diyarbakır’da türkü eşliğinde bir yer sofrasında akşam yemeği yemek gibisi yok.
Unique Fabric sizin kurduğunuz heyecan verici bir oluşum. Yeni sesler, yeni prodüktörler bu çatı altında buluştu. Buraya dahil olmak isteyen genç yetenekler ne yapmalı? Size gönderilen her demoyu dinliyor musunuz? Tüm işlerle nasıl ilgileniyorsunuz?
Unique Fabric bir etiket ve bir ekip olarak 2019 Mayıs ayından beri aktif halde üretim ve dağıtım yapıyor. Uzun çalışmalar sonucu binlerce katılım arasından seçtiğim yetenekli, genç arkadaşlarım ve yakın dostlarımdan oluşturduğum bir ekip Unique Fabric.
Burada gençlere prodüksiyon desteği veriyor ürettikleri içeriklerden de gelir elde etmelerini sağlıyoruz. Çok başarılı prodüktör, müzisyen ve tasarımcı arkadaşlarım, kardeşlerim var. Tüm bu genç yetenekleri bir araya getirip, birbirlerinin ihtiyaçlarına cevap vermelerini sağlıyoruz. Şu anda kalabalığız, 15 kişilik kocaman bir aile olduk. FAMILIA isimli bir de fan topluluğumuz var. Burda da gençleri bir araya toplayıp Hip Hop’un felsefesini anlamalarına yardımcı oluyor, çeşitli etkinlikler ile sosyalleşmelerini sağlıyoruz.
Unique Outlawz adında bir de alt label oluşturduk. Burayı da Unique Fabric’in paf takımı gibi düşünebilirsiniz. Outlawz’da şu an için başta prodüksiyon desteği veremiyoruz ancak prodüksiyonu bitmiş ve yayına hazır işlerin dijital dağıtımını yapıyoruz. Yine ağır sözleşmeler imzalamadan bağımsız müzisyenlerin içeriklerinden gelir elde etmelerini sağlıyoruz. Burada başarı elde eden arkadaşlarımızı da sonrasında A takımımız olan Unique Fabric’e dahil edip tüm yapım ve promosyon işlerinde onlara destek olmayı hedefliyoruz.
Bunun için prodüksiyonu kendilerine ait olan ve yayına hazır işlerini [email protected] adresine mail atabilirler. Unique Fabric için demo alımlarını durdurduk çünkü şu anda benim solo albümüm ve ekibin label albümünü tamamlamak için çalışıyoruz. Gerekli desteği verebilecek konuma geldiğimizde yeniden duyuru yapacağız.
“GAYE SU AKYOL, CAN OZAN GİBİ İSİMLERİ DİNLİYORUM, BEĞENİYORUM”
Daha öfkeli şarkılardan ziyade son zamanlarda daha kendinize dönük şarkılar yaptığınızı söylemiştiniz. Kendinizi bulmak için, kendinizi iyileştirmek için neler yaparsınız?
Kendi motivasyonum için kaynak yine benim. Kendimi itiyorum, spor yapıyor kitap okuyorum, farklı müzikler dinliyorum. Yaşama dair iyi şeyler yapmaya iyi beslenmeye yoga yapmaya çalışıyorum. Bunun gibi şeyler. Öfkeyi de neşeyi de ve diğer tüm duyguları da yaşamayı, tecrübe etmeyi ve anlatmayı seviyorum.
Son 10 yılda Türkiye’de rap dünyasında olduğu kadar alternatif sahnede de büyük bir yükseliş söz konusu. Sizin yeni isimler içinde radarınıza takılan, bir işbirliği yapabileceğiniz kimler var?
Ben Burcu Tatlıses’i seviyorum onunla bir çalışma yapmak istedim kendisi de kabul etti. Gaye Su Akyol’u takip ediyorum, Can Ozan’ı dinliyor ve çok beğeniyorum. Daha bir çok isim var takip ettiğim. Mümkün olduğu kadar onlara da ulaşmaya ve birlikte müzik projeleri üretmeye çalışıyorum. Yakın zaman da bunları da duyacaklar dinleyiciler.
Sokakta olsun sosyal medyada olsun, takipçilerinizden ve dinleyicilerinizden gelen büyük bir ilgi söz konusu. Her gören size bir şey soruyor belki, genç fanlar daha ısrarcı olabiliyor hatta. Sıkılıyor musunuz her seferinde aynı şeyleri anlatmaktan? Yoksa sabırlı biri misiniz?
Maalesef insanlar kültürle değil daha çok işin magazin boyutuyla ilgili oluyorlar. Zeki sorular geldiğinde müzik ve diğer şeyler üzerine konuşmaktan zevk alıyorum. Yeterki akıllıca bir sohbet olsun. Kim olduğunun önemi yok.
“HAYKO CEPKİN’LE SONSUZA DEK MÜZİK YAPMAK İSTERİM”
Doğma büyüme Kadıköylü bir sanatçısınız. İstanbul’un en kalabalık semtlerinden biri Kadıköy. Değişimler geçiriyor. Size neler hissettiriyor Kadıköy sokakları? İstanbul’un kalanına göre nesi farklı geliyor, sizi nasıl besliyor?
Kadıköy’de İstanbul’un diğer güzel yerleri gibi güzelliğini yitiriyor yavaş yavaş. Orada kendimi ait ve güvende hissediyorum. Üzülüyorum tabi sosyolojik, kültürel değişime. Çok daha iyi durumda olabilir Kadıköy.
Hayko Cepkin’le pek çok kez işbirliği yaptınız hatta birlikte sahne de aldınız. Devamı gelecek mi bu işbirliğinin? Neler kattı size Hayko’yla çalışmak?
Hayko abi ile uzun süre sahneler yaptık. O benim için uzaylı bir abi =) Bambaşka bir insan, iyi bir dost. Onunla sonsuza dek müzik yapmak isterim. Şartlar el verdiği sürece birlikte projeler üretmek istiyorum. Bana müzikal anlamda büyük katkıları oldu Hayko abinin. Özellikle işin live kısmında ondan çok şey öğrendim.
Diss yapmak hip hop kültürünün vazgeçilmez bir parçası. Ama bazen dozu kaçıyor ve sosyal medyadaki linç kültürüne benziyor. Siz de göz önünde olan bir rap sanatçısı olarak çoğu zaman linç yediniz. Bunlar sizi yıpratıyor mu, kendinizi korumak için ne yapıyorsunuz?
Siz ne yaparsanız yapın insanlar söyleyecek bir şeyler bulacaklardır. Beni yıpratmıyor aksine motive ediyor. Benden nefret edenleri seviyorum çünkü bu alevimi harlıyor. Diss çok doğal ve çok normal benim için. Bu konuda iyiyim =) Maalesef linç bizim kültürümüzün bir parçası. Bastırılmış bireyselliğin hep bir ağızdan tezahür ettiği bir hal. İnsanlar bu halden haz alıyor. Kalabalık bir tek başınalık, yalnızlık. Saldırdığı aslında kendisi, olamadığı kendisi.
Sizin çok da bilinmeyen bir yönünüz var: Aşçılığınız… Hatta bir dönem bir restoranda çalıştığınızı biliyoruz. Bu ilgi nereden geldi? Albümlere ara verip yeniden mutfağa dönme gibi planlarınız var mı?
Ya astronot olacaktım, ya müzisyen ya da aşçı. Beni yalnızca bunlar mutlu ederdi. Astronot olamadım, ancak müziğimle hayal gücüm buna imkan tanıdı. Aşçılığı da yine insanları mutlu eder doyururum diye düşünüp, bir bakıma da sanat diye tercih ettim. Müziği stüdyo da yemeği de evde pişiriyorum. Bundan sonra böyle. Restoran devam ediyor. Moda’da İtalyan lazanya restoranı, adı Paul’s.