Baştan sona adeta bir kitabı okur gibi belirli bir tema ya da hikaye üstüne kurulu olan konsept albümler arasında keşfe çıkıyoruz.
Zeynep SİPAHİ / [email protected]
Günümüzde dijital platformların hakimiyetini ilan ettiği müzik dünyasında tek bir tıkla o şarkıdan öbürüne atlama özgürlüğüne sahip olsak da vakti zamanında severek dinlediğimiz grupların yeni albümleri çıktığında, koşup kaset ya da CD’lerini aldığımız o dönemin keyfi bir başkaydı. Albümleri baştan sona dinlemenin tadı da bu anlamda bambaşkaydı. Hele bir de belli bir tema, hikaye üstüne kurulu olup adeta baştan sona bir kitabı okuyormuşuz hissi veren konsept albümleri dinlemek, “Bu şarkıda ne anlatıyor” diye kulak vermek ayrı bir keyifti. Dijital çağla birlikte bu yetimizi bir süre kaybetmiş olsak da plakların yeniden yükselişe geçmesi ve günümüzün popüler sanatçılarının da, Taylor Swift gibi ki buna az sonra değineceğim, tematik/konsept albümler çıkarmaya devam etmesiyle baştan sona dinlenen albümlerin keyfini yeniden yaşamaya başladık.
Ülkemizde ise son zamanlarda albüm yerine tekliler ağırlıklı olarak tercih edilse de konsept albümler ya da çalışmalar yok değil. Örneğin Birkan Nasuhoğlu‘nun kısa bir süre önce yayınladığı ‘Yolların Gözledim’ ve ‘Seni Bana Getir’ şarkıları da üç parçadan oluşan ve hissiyatı, hikayesiyle belli bir tema üstüne kurulu olan konsept bir çalışma. (Hikayenin son şarkısı ‘Uç da Gel’i ise merakla bekliyoruz.) Veya Beyza Doğuç‘un geçen yıl yayınladığı “Burçların Şarkıları” da bir konsept albümdü. Hikaye anlatıcılığı konusunda güçlü vokali kadar iddialı olan ve iki gün sonra dördüncü stüdyo albümü “Anadolu Ejderi”ni yayınlayacak olan Gaye Su Akyol‘un da belli bir tema üstünden bu albümünü şekillendirdiğini tahmin ediyoruz.
Ancak büyük resme bakacak olursak, geçmişten günümüze yurtdışındaki çalışmalar konsept albüm söz konusu olduğunda verdikleri mesajlar ya da anlattıkları hikayelerle bir adım öne çıkmıyor değil. Taylor Swift‘in kısa bir süre önce yayınladığı ve muhtemelen önümüzdeki yıl Grammy başta olmak üzere bütün ödülleri toplayacağına emin olduğumuz “Midnights” albümü son zamanlarda konsept albüm başlığına en uygun olanlardan biri. Swift 13 şarkıdan oluşan albümünün temasını, “Hayatımı perişan eden 13 uykusuz gecenin hikayeleri” diye özetlemişti. Diğer yandan, Muse‘un solisti Matt Bellamy dünyamızın haliyle ilgili endişelerini 2018 yılında çıkardıkları 80’ler temalı çoklu evren fantezi albümü “Simulation Theory”de kısmen paylaşmıştı. Bu yıl yayınladıkları “Will of the People” da günümüz dünyasına, çevre kirliliğine ve dijital çağa atıfta bulunan bir konsept albüm olarak karşımıza çıktı.
Ben de bundan yola çıkarak konsept albüm kavramını çalışmalarına taşıyan isimlerin kimisi fantastik olan, kimisi yaşadıkları travmalardan doğan, kimisi de siyasi görüşünü ortaya koyan albüm hikayelerini sizler için derledim. Keyifli okumalar!
Kendrick Lamar – “Good Kid, M.A.A.D City”
Şu sıralar hip hop dendiği anda dünyada fırtınalar estiren bir isim varsa, o da topladığı müzik ödülleriyle de bunu kanıtlamış olan Kendrick Lamar‘dan başkası değil. Lamar‘ın 2012 yılında yayınladığı “Good Kid, M.A.A.D City” adlı ikinci stüdyo albümü kendi hayat hikayesinden bir kesit sunuyor dinleyiciye. Albüm, Lamar‘ın Kaliforniya Compton’da reşit olmasının ardından şehrin sunduğu birçok zevki tadarken, çete çatışmaları ve polis şiddeti tehdidiyle karşılaşmasını konu ediniyor.
Green Day – “American Idiot”
Yıl 2001. 2001 dendiği anda aklımızda tek bir sahne canlanıyor, o da İkiz Kuleler’e yapılan terör saldırısı. 11 Eylül Olayları olarak tarihe geçen bu acı dolu, karanlık gün, Green Day‘in 2004’te yayınladığı “American Idiot” albümünün temasını oluşturmuştu. Albüm, 11 Eylül saldırılarının ardından Amerika’daki hayatı haylaz bir genç ve arkadaşlarının gözünden anlatıyor.
The Who – “Tommy”
Biraz daha eskilere gidecek olursak, efsanevi gruplardan The Who‘nun 1969’da yayınladığı “Tommy” adlı albümü de konsept albümler açısından önemli bir yerde duruyor. Albüm; cinayet, çocukluk acısı, cinsel taciz ve tarikatların tüyler ürpertici gücünü temelini alan, bütün şarkıların buna göre dikkatlice planlandığı teması ile dikkat çekiyor.
Pink Floyd – “The Wall”
“We don’t need no education, We don’t need no thought control, No dark sarcasm in the classroom, Teacher, leave them kids alone…” Sözleriyle aklımıza kazınan, sisteme dair isyanımızı dile getirdiğimiz ‘Another Brick in the Wall’ şarkısı Pink Floyd‘un 1979’da yayınladığı efsanevi albümü “The Wall”da yer alıyordu. Bu konsept albüm, annesini, karısını ve sınıf öğretmenini ölümcül düşmanı olarak gören, kendi egosunda kaybolmuş bir rock yıldızının faşist bir uyuşturucu bağımlısı haline gelmesini konu ediniyor.
Beyoncé – “Lemonade”
Ve Beyoncé’nin 2016’da yayınladığı, hatta akademisyenlerin dahi ilgisini çekerek üniversitelerde ders olarak işlenen, “Lemonade” albümü… Kocasının sadakatsiz olduğunun keşfedilmesinden rahatsız olan Beyoncé, ırk, siyahilik, cinsiyet, feminizm ve güç üzerine düşüncelerini bu albümdeki şarkılarına yansıtarak büyük ses getirmişti.
David Bowie – “The Rise and Fall of Ziggy Stardust and the Spiders from Mars”
1972 yılında hayali karakter Ziggy Stardust hayatımıza girdi. David Bowie‘nin içerisinde ‘Moonage Daydream’ şarkısının da olduğu “The Rise and Fall of Ziggy Stardust and the Spiders from Mars” albümü uzaylı rock yıldızı Ziggy Stardust’ın hikayelerini dinleyiciyle buluşturmuştu. Glam rock döneminin en ikonik albümleri arasında da sayıldığını söylemem gerek. Albüm, androjen bir uzaylının ölüme mahkum bir gezegene gelmesini ve bir rock yıldızına dönüşmesini konu ediniyor.
Nick Cave and the Bad Seeds – “Ghosteen”
Nick Cave, şarkılarıyla travmalarını iyileştirmeye çalışan, bunu yaparken, bizleri de o hikayelerin içine sürükleyen belki de en güçlü yorumculardan biri. 15 yaşındaki oğlu Arthur‘u bir kaza sonucu kaybetmesinden yedi yıl sonra, 2022’de, diğer oğlu Jethro‘yu da kaybeden Nick Cave‘in acısını tahmin bile edemeyiz. 2019’da Nick Cave and the Bad Seeds‘in çıkardığı “Ghosteen” albümünün, evladını kaybeden bir ebeveynin, keder içinde kendisini de kaybetmesini ve ardından çocuğunun onu cennete çağırmasını konu edinmesi boşuna değil.
Alice Cooper – “Welcome to My Nightmare”
Yine 70’li yıllara döndüğümüzde ise 1975’te ilk solo albümü “Welcome to My Nightmare”i çıkaran Alice Cooper‘ın bu konsept albümüne de değinmeliydim. Cooper‘ın hayal gücünü yansıttığı bu albüm, Steven adlı bir gencin aç karadullar, nekrofiller ve Vincent Price ile karşılaştığı kabuslarında kapana kısılmasını konu ediniyor.
Halsey – “If I Can’t Have Love, I Want Power”
Hamilelik ve annelik duygusunun en çarpıcı şekilde işlendiği ve görsel olarak da desteklendiği konsept albümlerden biri ise Halsey‘in geçen yıl yayınladığı “If I Can’t Have Love, I Want Power” adlı albümü. Halsey ilk hamileliği sırasında, doğum, annelik ve Madonna-fahişe kompleksi üzerine daldığı derin düşüncelerin sonucunda ortaya bu konsept albümü çıkardı.