Ana SayfaMüzikHoş geldin sonbahar: Eylül albümleri

Hoş geldin sonbahar: Eylül albümleri

Sonbahar, hayatımıza koşar adımlarla geri döndü. Serinliğin, dökülen yaprakların, yağmurların ve tatlı melankolilerin mevsiminin ilk ayağı Eylül’de hangi albümlerle tanışacağımıza bakalım.

Ant Arın ŞERMET 

Jakuzi – Madalyon

İlk iki albümüyle synthpop ve darkwave’i tek potada eriten Jakuzi’nin 5 yıllık albüm sessizliği 27 Eylül’de Madalyon I’le sona erecek. İki kısma ayrılan Madalyon’un ilk kısmı intro ve outro dahil olmak üzere 7 şarkıdan oluşacak. Grubun kurucusu, frontman’i, özetle Jakuzi’nin ta kendisi olan Kutay Soyocak’ın karanlık olduğu kadar dinleyicisine direkt dokunabildiği derinlikli şarkı sözleri, iki kısma ayrılan albümün bu ay dinleyeceğimiz yarısında ‘Sür Beni’yi örnek gösterebileceğimiz post-punk etkisi oldukça yoğun hissedilecek. Henüz çıkış tarihi bilinmeyen ikinci yarısıysa ‘Yarım Kalan’a yakınsayacak. 2016’da çıkan “Fantezi Müzik” ve 2019’dan “Hata Payı” gibi Madalyon I, ve Madalyon II de kaliteli müziğin değerini hatırlatacak. Umuyoruz ki bir daha 5 senelik ara vermezsin Jakuzi. Teşekkürler şimdiden.

Tindersticks – Soft Tissue

Tindersticks, sonbaharın geldiğini hatırlatma görevini, kariyerlerinin 14. Albümü olan “Soft Tissue” ile üstlendi. City Slang etiketiyle yayınlanacak albümü 13 Eylül itibarıyla dinleyebileceğiz. Aslında sekiz şarkılık albümden dört şarkı yayınlandı. Tindersticks’ten alışkın olduğumuz yoğun melankoli ve serinliği hissettiğimiz şarkıların sözleri, bu sonbaharda az gözyaşı dökülmeyecek dedirtiyor. Bir yandan da Sidonie Osborne Staples’ın kapak çalışmasına bakınca albümün üzerimizde bırakacağı etkiye dair görüntü netleşiyor. Önce üzecekler, sonra sarılıp yaramıza merhem olacaklar. Tam olarak yeni bir Tindersticks albümünden duymak istediğimiz şey de bu. Şu ana kadar yayınlanan şarkılardan ‘Nancy’ ve ‘New World’e kulak vermenizi öneririz. Ne olur ne olmaz yakınınızda peçete bulundurun. Ağlatma garantili duruyor… 

Ezra Collective – Dance, No One’s Watching

Birkaç ay önce İstanbul’da ağırladığımız ve öncesinde röportaj da yaptığımız (buradan okuyabilirsiniz) Mercury ödüllü Ezra Collective, dansa, afrobeat’e, modern caz’a ve harika müzisyenliğe doyuracakları “Dance, No One’s Watching” ile 27 Eylül’ü bekliyor. Kazandıkları ödülün de etkisiyle müziklerini ve grubun ismine de yansıyan kolektif üretim tutkusunu çok daha büyük kitlelere ulaştıran grup, Yazmin Lacey, Olivia Dean, M.anifest, Moonchild Sanelly gibi isimlerle bu albümde gücüne güç kattı. Partisan etiketiyle çıkacak albümün turnesi kapsamında tarihi bir gece de grubu bekliyor. Wembley Stadyumu tarihinde headliner, yani ana grup olarak sahneye çıkan ilk caz grubu olmayı başaracaklar. 15 Kasım’da gerçekleşecek konser de en az “Dance, No One’s Watching” kadar önemli bir noktada yer alacağa benziyor.

The Waeve – City Lights

Graham Coxon, farklı kimlikler altında üretim yapmadan duramayan, projenin adı fark etmeden hep benzer sularda dolanan ancak her zaman da ilgi çekici bir albüm sunmayı başaran nev-i şahsına münhasır bir müzisyen. 2000’lerin başında Blur’den ayrılma sebebi hep aynı şeyleri yapmaktı. Basit sözler, basit melodiler üretmek değil, gitarını temele aldığı deneysel işler yapmak istemişti. Yıllar içinde bunu yer yer başarsa da solo kariyeri, Blur müziğine oldukça yakınsayan, hit dolu bir süreçti. Arada yaptığı soundtrack’ler ise onu bugünkü konumuz olan The Waeve’e ve hayat arkadaşına götürdü. 2023’te grupla aynı adı taşıyan albüm, Graham Coxon’ın 25 yıldır yapmak istediği müzikti desek abartmış olmayız. The Waeve kimliği altında Rose Elinor Dougall ile harika bir ikili oluşturan Coxon, “City Lights” adını verdiği albümü, 20 Eylül’de yayınlanacak. Şu ana kadar yayınlanan üç şarkıya, yani, ‘Broken Boys’, ‘You Saw’ ve ‘City Lights’a bakınca 2024’ün indie müzik içindeki kalbur üstü işlerinden biri geliyor. Keşfeden müzikseverler içinse yılın albümleri listesinde de yer alması muhtemel…

Bright Eyes – Five Dice, All Threes

Mike Mogis, Conor Oberst, Nate Walcott üçlüsünün 30 yıla dayanan Bright Eyes macerası, 10 albüm ve bolca başarı getirdi gruba. Özellikle 2005 çıkışlı “I’m Wide Awake, It’s Morning” ile 2002’li “Lifted or The Story Is in the Soil, Keep Your Ear to the Ground”, grubun kitlesini oldukça büyütüp, bağımsız bir gruptan ana akımda sevilen isimlerden birine dönüşmesini sağlamıştı. Bu maceranın 11. Adımıysa 20 Eylül’de “Five Dice, All Threes” ile atılacak. Zarların nasıl geleceğiyse dinleyicinin vereceği reaksiyona bağlı. Grubun alametifarikası diyebileceğimiz yüksek ve iyimser şarkılar, çıkan teklilere bakınca yine karşımıza çıkıyor. Cat Power, The National’dan Matt Berninger ve Alex Orange Drink’in konuk olduğu albümden şu ana kadar yayınlanan ‘Rainbow Overpass’ ile ‘Bells and Whistles’, bu konuda bir değişiklik olmadığının göstergesi. Bright Eyes müziğine aşinaysanız ekstra bir şeyle karşılaşmayacağınızı da anlamışsınızdır. Lakin yine de Bright Eyes yeni bir albüm çıkarmışken merak etmemek mümkün değil. “Five Dice, All Threes” özelinde yaşadığımız durum da bu. Keşke bir de buraya yolları düşse ve ağız tadıyla izlesek…

David Gilmour – Lock and Strange

Yaşayan efsane. Bu sıfatın altını dolduran, onu hak eden insan sayısı farklı sanat dallarını düşünsek bile çok fazla isimle karşılaşamıyoruz. 80 yaşına merdiven dayayan bir efsane olan David Gilmour, 9 sene sonra yeni solo albümüyle karşımıza 6 Eylül’de çıkacak. “The Dark Side of the Moon”dan beri kariyerinde yaptığı en iyi albüm olduğunu birkaç kez ifade eden Gilmour, geçmişiyle şimdisini aynı albüme yansıtmayı başarmış gibi gözüküyor. Charlie Andrew’un prodüktörlükte Gilmour’a eşlik ettiği albüm oldukça Floydian gitarlara sahip teklilerle dikkat çekiyor. ‘Dark and Velvet Nights’ ile ‘Between Two Points’in adını bu bağlamda rahatlıkla geçirebiliriz. Ayrıca ‘Dark and Velvet Nights’ın sözleri David Gilmour’un kalemine ait değil. Eşi Polly Samson’ı, David Gilmour’a evlilik hediyesi olarak yazdığı şiiri bu albümde bir şarkıya dönüşmüş olarak dinleme şansına erişiyoruz. Ayrıca, Gilmour ailesinin tek ferdi Polly hanım değil bu albümde. Çiftin 22 yaşındaki kızları Romany Gilmour da babasına ‘Between Two Points’te eşlik ediyor. Müzik yapma tutkuna sarıldığın ve bizleri kendine mahrum bırakmadığın için çok çok kalp sana David Gilmour. Bir tanesin.

BENZER İÇERİKLER

EN ÇOK OKUNANLAR

ÖZEL DOSYALAR