Yerli alternatif sahnenin başarılı temsilcilerinden Uğur Uras’la müzik projesi İkiye On Kala üzerine sohbet ettik.
Sebla KOÇAN / [email protected]
“Kaostan besleniyorum, can sıkıcı tüm durumlar, tüm şehir hayatı, hayatıma giren insanlar ve aynada gördüğüm şeyler yazmazsam yaşayamam hissi…” Şarkılarını böyle yazdığını söylüyor, İkiye On Kala’nın as adamı Uğur Uras. “Bütün İstanbul Biliyo”, “Kafamda Kentsel Dönüşümler”, “İyi ve Güzel Kadınlar Hep Ağlar” gibi şarkıların mimarı, müzisyen Uğur Uras’a merak ettiklerimizi sorduk.
2015’te verdiğiniz bir röportajda 6 kişilik bir gruptunuz, ama şimdi yolunuza solo olarak devam ediyorsunuz, neden?
Aslında İkiye On Kala tek kişilik bir müzik projesi olarak ortaya çıktı. 1.5 yıl boyunca şarkılarımı tek başıma yayınladıktan sonra konserler için bir müzisyen topluluğu oluştu. Bu süreci komün bir topluluğa dönüştürmek için sonraları müzik grubu olmaya çalıştık. Fakat bunun kimse açısından doğru bir karar olmadığını anladığımızda yeniden tek başıma devam etme kararı aldım.
Bir sonraki projenizi merak ediyoruz, yeni bir single mı var kapıda, yoksa bir albüm mü?
Başından beri albümlere ve önceden yazılmış proje işlere mesafeliyim aslında. Genelde single paylaşırım ve onları da kaydetmeden az önce yazmışımdır zaten. Yine single var kapıda, slow, akustik. Ne zaman dinleriz bilemiyorum, umarım yakın bir zamanda olur.
İlk konseriniz nasıl geçti, neler oldu hatırlıyor musunuz? Sizin için nasıl bir anlamı vardı?
İlk konserim İKSV’nin sokak müziği projesi kapsamında bir AVM meydanındaydı. O sıra bir reklam ajansında metin yazarlığı yapıyordum ve iş çıkışı koştur koştur konser alanına gelmiştim, titriyordum, korkuyordum bir yandan da çok keyifliydim. Hayatımda verdiğim ilk konserdi, ilk şarkımı söyleyene kadar ayaklarım titriyordu. Birkaç dakika sonra müthiş bir rahatlık ve mutluluk hissi gelmişti çünkü orada İkiye On Kala dinlemek için gelmiş birkaç kişiyi görmüştüm, bu bana cesaret verdi, uzun süredir internetten yürüyen ilişkimiz ilk kez göz göze gelmişti… Güzeldi.
“SESLİ DÜŞÜNDÜĞÜM ŞEY DİNLEYİCİDEN KARŞILIK BULUYOR”
Twitter’da abinizin korona virüse yakalandığından ve iyileştiğinden bahsetmiştiniz. Geçmiş olsun. Sizin için nasıl geçiyor bu süreç, iyimser misiniz yoksa kötümser mi?
Teşekkür ederim. Evdeyim, kendimi yüksek tutmaya çalışıyorum, iyi olmaya çalışıyorum. Böyle bir süreç yaşanması gerekiyormuş ki yeni bir şey deneyimlemiş olduk hep birlikte bu açıdan güzel zaten. Yakın gelecek için de umutluyum, bir şekilde bu süreç bitecek ve özlediğimiz günlere uyanacağız.
Son şarkınız “Kafamda Kentsel Dönüşümler” 1 milyon izlenmeyi aştı. Pek çok şarkısınız da YouTube’da milyonlarca kez dinlenmiş. Neler hissettiriyor bu başarılarınız size?
Ben bunu başarı olarak görmüyorum, var olsun dinleyici ki onunla bir şeyler paylaşabiliyoruz demektir bu. Sesli düşündüğüm, yaşadığım bir şey dinleyicide karşılık buluyor. Hayatımdaki tek güzel teselli…
YouTube yorumlarını okur musunuz? Hakkınızda çıkan eleştiriler karşısında ne düşünürsünüz, bunlar motivasyonunuzu ne yönde etkiler?
Özellikle son 6 aydır YouTube’a çok girer oldum hatta YouTube toplulukta bir şeyler karalarım estikçe. Evet görüyorum bazılarını, anlayamıyorum sadece. Nefret edenler, küfredenler, aşağılayanlar… Mesela yolda yürürken karşıdan gelen yabancı bir insana kıyafetinin ne kadar kötü olduğunu söyleseniz çok aptalca bir duruma düşersiniz. Yani insan sevmediği, irite olduğu bir durumdan hızlıca kurtulmak ister, onunla ilgili konuşmak istemez. Fakat burada insanlar kusuyorlar ve aslında o sevmediği şey için emek ve zaman harcıyor daha fazla.. Anlaşılır değil benim için.
“HENÜZ TIKANDIĞIM OLMADI, O KADAR YAŞLI VE ZENGİN DEĞİLİM”
İzmir’de büyüdünüz ve en sonunda İstanbul’a geldiniz… İstanbul’da olmak sizi zorluyor mu, bir müzisyen olarak nasıl besleniyorsunuz?
Hayır İzmir’de büyümedim, bu karıştırılan bir bilgi ve bunun suçlusu da benim 🙂 İstanbul’da doğdum büyüdüm ben. Kasımpaşa getto 🙂 İzmir’e üniversite için gittim. Orada yeniden müzik yapmaya başladım, sonrasında İkiye On Kala ortaya çıktı. O yüzden benim için İkiye On Kala İzmirli oldu. Tabii ben de İzmir’e âşık oldum, şarkılarımdaki hikayelerimin birçoğunu orada yaşadım. Bir gün yerleşeceğim oraya 🙂
Sizi çok etkileyen, dinlemekten hiç vazgeçemeyeceğiz müzik türleri neler?
Müzik dinlemeye ve enstrüman çalmaya rock/metal müzikle başlamamdan ötürü sanıyorum, şu an dinlemesem de duyduğumda hemen etkilenirim. Bana eve dönmek hissi verir. Enstrümental müzik de öyledir benim için; davul solo, gitar solo.
Siz özellikle de şarkı sözlerinizle hayranlarınızın gönlünde yer ettiniz. Peki hiç tıkandığınız, yazamadığınız, ya da ürettiklerinizin bir türlü içinize sinmediği bir dönem olduğunda ne yapıyorsunuz?
Şu ana kadar tıkandığım, yazamadığım bir süreç yaşamadım, henüz o kadar yaşlı ve zengin değilim 🙂 Ama genel olarak şarkı sözlerinde çok edit yaparım, anlatmak istediğim şeyi tatmin dolu cümlelerle kurana kadar sözler pek çok kez değişmiş olur ama bu bana haz veriyor, bir şey doğurmak gibi, boşalmak gibi.
“ESKİLERİ DAHA MASUM OLDUĞU İÇİN ÖZLÜYORUM”
Sosyal medyadaki bazı paylaşımlarınızda sizin tarihinize dair de çok güzel kısa hikayeli fotoğraflarınıza rastlıyoruz. Hiç kitap yazmayı istediniz mi, böyle bir girişiminiz oldu mu?
İleride düşünüyorum aslında. Naçizane hayatımı, müziğimi anlattığım bir kitap fikri hep var kafamda ama henüz yeltenmedim öyle bir şeye. Ya da başka bir konuyla ilgili yazmayı düşünmedim.
Size en çok yazdıran şey nedir? Bunun için ne gibi tetikleyiciler olur, kendinizi nasıl beslersiniz?
Kaostan besleniyorum, can sıkıcı tüm durumlar, tüm şehir hayatı, hayatıma giren insanlar ve aynada gördüğüm şeyler yazmazsam yaşayamam hissi veriyor.
2006’daki Dekupaj adlı grubunuzu da anlatmışsınız. Şimdiki döneme nazaran daha farklı bir müzik dünyası vardı o yıllarda. Festivaller vardı, Türkçe rock zirvedeydi, müzik dergileri vardı… Şimdiyse bambaşka bir dünya var önümüzde. Özlüyor musunuz o yılları?
Söylediğim gibi rock müzik ayrı bir yere sahip bende, çocukluğum… Ama üretmek anlamında neredeyse tüm müzik türlerine aynı mesafedeyim desem abartmış olmam sanırım. Müzik türlerinden ziyade anlatılmak istenenle ilgileniyorum. Ve o yılları daha çok çocukluğum olduğu için özlüyorum, her şey daha masum olduğu için özlüyorum, sosyal medya olmadığı için özlüyorum…