“İlham Perileri” adını taşıyan bu yeni köşemizde bundan sonra her perşembe çok sevdiğimiz bir şarkının ortaya çıkış hikayesini anlatıp, bestelenme aşamasını mercek altına alacak ve perilerin geldiği ana bakacağız. İlk konuk ise çok tanıdık: Gorillaz’ın yayınladığı ilk tekli ‘Clint Eastwood’!
Kaan DENK / [email protected]
Böyle bir köşeye de böyle bir başlangıç yakışırdı sanıyoruz… Çok sevdiğimiz Gorillaz’ın 2001 yılında yayınladığı kendi adını taşıyan ilk albümünden çıkan ilk tekli bugün hala hepimizin kulaklarında dönen unutulmaz bir hit’ti. Gerçek bir pop klasiği olan ‘Clint Eastwood’ fazlasıyla akılda kalıcı basit bir ritim ve ana melodiye sahipti. Peki gerçekten, onlarca platin ve altın plak kazanmış bir hit yapmak o kadar basit miydi?
Bir kısmımızı üzebilir belki ama bu sorunun cevabı; evet, oldukça basitti… Blur dönemi bestelerinde de sık sık olabildiğince kolay ve tekrar edilebilir melodiler besteleyen Damon Albarn, yeni projesinde de hem tam olarak amacını yansıtan hem de listelerin zirvesinden inmeyecek bir şarkıyla çıkmıştı hayranlarının karşısına. ‘Clint Eastwood’un temel melodisinde, 4/4 basit ritimde devam eden davula, iki notalı bas tuşluları ve Western filmlerini anımsatırcasına uzaktan gelen bir melodika eşik ediyor. Neredeyse kullanılan her enstrümanın rahat bir şekilde duyulabildiği sade prodüksiyon tarzıyla da bu tavrını görmek mümkün. Yine de bu kadar akılda kalıcı bir beat nasıl yaratılır diye mi merak ediyorsunuz? Cevabı geçtiğimiz haftalarda Apple Music söyleşisinde veren yaratıcısının bizzat kendisinden dinleyelim:
Eğer bir şekilde elinize Suzuki marka Omnichord OM-300 geçerse, aletin üzerinde halihazırda kayıtlı bulunan demo ritimlerden “Rock-1” tuşuna basarsanız duyacağınız şey gerçekten de ‘Clint Eastwood’un neredeyse yarısı… Damon Albarn’ın şarkıyı bestelerken çok da ilham perisine ihtiyaç duyduğunu söyleyemeyiz yani! Tabii ki mübalağayı bir kenara bırakırsak şarkının temelini oluşturan bu hazır ve kamu kullanımına açık beat’in üzerine müthiş bir hikaye ve vokal kompozisyonu yazıldığını belirtelim. Tematik bir beste olmasının yanı sıra şarkı, animasyon grup Gorillaz’ın karakterlerinin bugün hala süren öyküsüne de bir giriş anlamı da taşıyordu.
Albarn’ın seslendirdiği 2D’nin sesini muhtemelen tüm dünyadaki müzikseverler olarak ilk duyuşumuza tekabül eden bitkin ve depresif tondaki meşhur “Hu-hu-hu-huh-huuh” satırı bile tek başına büyük karakterleştirme niteliğine sahipti. Del the Funky Homosapien’in rap vokalleriyle katkıda bulunduğu bölümler ise davulcu Russel’ın geçmişinden bir hikayeyi ilk kez dinleyiciyle buluşturuyordu. Tabii ki bu katmanlar, ‘Clint Eastwood’un dışında tüm şarkılara sirayet eden ortak hikaye akışının etkileriydi ve çoğunlukla Gorillaz’ın diğer yaratıcı yarısı olan çizgi roman sanatçısı Jamie Hewlett’in hesabına yazıyordu. Şarkıya adına veren ikonik aktörle özdeşleşmiş vahşi batı atmosferini destekleyen birkaç müzikal gönderme ve “The Good, the Bad and the Ugly” filminden bir alıntıyla (“I got sunshine in a bag”) şarkının mucizevi karışımı tamamlanıyor ve ortaya ‘Clint Eastwood’ çıkıyordu. Afiyet olsun!