Televizyondan müziğe, popüler kültürün en üretken ve çok yönlü isimlerinin başında gelen Donald Glover’ın kariyerinin kırılma noktalarına uzanıyoruz!
Ant Arın ŞERMET
“Childish Gambino”yla müzik dünyasına kattıklarına mı “Atlanta” gibi bir modern başyapıtı biz fanilere hediye ettiğine mi sevineceğimizi bilemediğimiz Donald Glover’ın hem yazdığı hem de başrolünü Maya Erskine’le paylaştığı, Amazon Prime’da gösterime giren “Mr. & Mrs. Smith” vesilesiyle kariyerinin öne çıkan işlerini hatırlamak kulağa hoş geliyor. Böyle bir yaratıcılığı ve zihni ele alırken geçmişini de düşünmek gerekli. Parçası olduğu her işte varlığını hissettiren Donald Glover’ın hayatının ilk yılları hiç de alışık olunan şekilde geçmedi. Yehova Şahidi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Glover, 18 yaşına kadar ne bir radyo, ne bir televizyon ne de dini kitaplar dışında dış dünyayla bağlantı kurabileceği bir kitaba erişemedi. Okul sayesinde “The Simpsons” başta olmak üzere dizilerle ve mizahla tanışmasıysa hayatının ilk kırılması oldu desek yanlış olmaz. Varlığını göz ardı edemeyeceği yazma yeteneği ve sanatın her alanına olan akıl almaz yatkınlığıysa onu günümüze taşıyacak bebek adımlarıydı. 2006’da yaptığı “Derrick Comedy”, Glover’ın internette kulaktan kulağa yayılan ününün tüm dünyaya açılmasını ve onu ilk kez bir dizide görmemizi sağlayan kapıyı araladı. O dizi Community, oynayacağı karakterse Troy Barnes’tı!
“Community”
Kariyerinin ilk işi için fazlasıyla gelecek vadeden bir komedi performansıyla Troy Barnes’a hayat veren Donald Glover’ın dizideki önemini tanımlamak için aslında diziden ayrılışından sonraki bölümlerin -maalesef- yokuş aşağı gidişine bakılabilir. Abed’le oluşturduğu muhteşem uyum, unutulmaz meme’lere dönüşen tepkileri, her zaman en absürt fikrin peşinden gidip bunun mantıklı olduğunu bir noktadan sonra izleyiciye de geçirmesi bile “Community” için yerini tanımlamak için birkaç ufak nüans. En basitinden Troy-Abed ikilisinin, ilk sezonda hayatımıza kattığı “La Biblioteca” performansını paylaşmak moralimizi arttıracaktır.
“Atlanta”
“The Sopranos”, “Six Feet Under”, “Mad Men” ya da günümüzden “Succession” gibi şaheserlerin anıldığı yerde anılabilecek kadar kusursuz, güçlü ve tavizsiz bir diziydi “Atlanta”. Donald Glover’ın kariyerinin en kararlı işi olarak da okuyabileceğimiz dizide senaryoyu kardeşi Stephen Glover’la kaleme alıp doğup büyüdüğü Atlanta’yı mesken seçmesiyse kararlılığının görünen kısmı. Görünmeyen kısmıysa; gece yarısı izini, uzunu göremediğiniz bir bataklığa düşüp dibe çekiliyormuş gibi sizi içine çekmesi ve bakmayı reddettiğiniz gerçekleri gözünüzü alamayacağınız kadar sade şekilde size paketlemesi. Çok zeki, yetenekli ama tam bir kaybeden olan Earn hayata tutunmak için son şans olarak, rapçi kuzeni Paperboi’la çalışmaya başlar. Ancak diziye ismini veren Atlanta şehri, ABD’nin en büyük siyahi nüfusuna sahip şehirlerinden biri olduğundan beyazların dünyasında öteki olmak kavramı tahmin edemeyeceğiniz yerlerden yüzünüze vurulur. Özellikle ikinci sezonuyla öfkesini, dinginleşerek kusan Glover’ın kariyerinin şaheseri olarak Atlanta’yı sayabiliriz yıllar sonra dönüp bakınca. İzlemediyseniz, bir başyapıtla tanışmak için daha fazla gecikmeyin…
“Swarm”
Atlanta’da iki bölümü birlikte yazdığı (3×2, 4×5) Janine Nabers’le senaryosunu yazdığı Swarm, hayranlığın sınırları nedir ve nereden sonrası patolojik bir hal alıra dair ürkütücü bir işti. Özetle, Dominique Fishback’in oynadığı Dre karakterinin, hayran olduğu Ni’Jah’a kötü bir şey söyleyen ya da tweet atan herkesi öldürerek hayranlığını sürdürdüğü bir hikaye. Donald Glover, bu hikayenin gerçek birinden esinlenmediğini birçok yerde dile getirmesi teorileri bitirmedi. Beyonce’nin hayranlarını temel aldığı söylendi. Yer yer Taylor Swift hayranlarının da adı teorilerde yer buldu… Dizinin sürprizlerinden biriyse Eva karakterini canlandıran Billie Eilish’i izlemekti. 22 yaşındaki Eilish’in performansının gayet iyi olmasıysa ilerleyen yıllarda yüzünü beyaz perde ya da televizyonlarda daha fazla görür müyüz sorusunun tohumunu zihinlere ekti…
“Mr. & Mrs. Smith”
Gelelim bu dosyanın hazırlanmasına vesile olan Amazon Prime dizisi “Mr. & Mrs. Smith”e. Brad Pitt-Angelina Jolie çiftinin kariyerlerinin ve popüler kültür figürlüklerinin zirvesinde olduğu dönemde çekilen filmin bir uyarlaması olan bu dizi aslında bir çift dizisi. Parçası oldukları gizli örgüt için önceki hayatlarını ve kimliklerini bırakan Smith çifti yeni bir hayata başlar. Bunun için kağıt üzerinde evlendirilmişler ve aynı evde yaşamaya başlamışlardır. İlk başlarda profesyonel bir birliktelik olan bu paylaşım birkaç bölüm içinde çift olmalarına sonrasındaysa mizah sosu fazlasıyla artan bir komediye dönüşüyor. Ancak Donald Glover’ın kaleminden çıktığını hatırlamak lazım bu komedinin. Karnınızı tutarak güldürmektense yer yer sizi rahatsız etmekten muzip bir keyif aldığını bilmeniz iyi olur. Dizinin sezon finali ilişki kavramını izleyen herkese sorgulatabilirken ikinci sezona açık kapı bırakıyor…
“Childish Gambino”
Donald Glover’ın kendi deyişiyle sahne personası olan Childish Gambino, 2011’de yayınladığı harika ilk albümü “Camp”la ne kadar büyük bir yeteneğe sahip olduğunu herkese gösterdi. Bununla da yetinmeyip Community’den ayrıldıktan sonra ortadan kaybolduğu 1 senelik süre zarfında 2010’ların en önemli birkaç albümü arasında sayılabilecek “Because the Internet”i hazırladı. Albümün içinde tek bir boş saniye bile yer almazken Glover’ın kimliği oyuncudan, müzisyene evrildi. O da bunun farkında olacak ki 2014’te “Kauai” ve 2016’da bir diğer başyapıtı olan “Awaken, My Love!”ı çıkardı. ‘Redbone’, ‘Terrified’, ‘Me and Your Mama’ ve fazlasına sahip albümdeki temalar sonraki dönemindeki duruşunu da yansıtmaktaydı. Bir YouTube yorumunda “Amerika tarihini 4 dakikaya sığdırmayı başardı” cümlesine sahip olan ‘This Is America’ ve video klibi bunu sağladı. Ne zaman yeni bir albüm yapacağını ya da yeni bir albüm yapıp yapmayacağını dahi bilmediğimiz Childish Gambino’yu dinlemeyi çok özledik.