Adı üstünde “Because What You Want & What You Get Are Two Completely Different Things” isimli dünya turnelerinde Guns N’ Roses en iyi bildiğini yaptı, bol sürprizli bir konserle seyirciye beklediğinden çok farklı bir konser yaşattı.
Iron Maiden’ın 50. yıl turnesi Run for your Lives’ın Budapeşte’de gerçekleşen ilk iki konserini izledik. Tiyatral şovlarıyla meşhur grup bu defa sinematografik bir gösteriyle hayranlarını mest ediyor.
Seveninin hayranlık seviyesinin arşa ulaştığı, sevemeyenin ise nefret söylemlerine mazhar olan Wes Anderson’ın merakla beklenen yeni filmi 29 Mayısta vizyona giriyor. Geç kalmadan ve sürprizleri bozmadan filme ve yönetmenin özenle kurguladığı dünyasına yakından bakalım.
Yarım asırdır tüm gereksiz paranoyalarımızın ateşine odun taşıyan muhteşem seri, yepyeni bir film ile geri döndü. Aklımızın ve tahayyül gücümüzün sınırlarını zorlamaya hazırsanız, “Final Destination: Bloodlines” üzerine biraz konuşalım.
Mehmet Sinan Kuran’ın üçüncü kişisel ve ilk müze sergisi Post Narrative, 6 Mayıs’ta Cermodern’de biz meraklı ve hevesli Ankaralılarla buluştu. Burak Fidan’ın küratörlüğünü yaptığı sergi, sanatçının ilk işinden —ki ne olduğunu ve müzenin neresinde olduğunu dikkatli ziyaretçi fark edecektir— son işlerine, farklı disiplinlerden ekip arkadaşlarıyla birlikte gerçekleştirdiği üretimlere kadar geniş bir seçki sunuyor.
Hollywood'un kalbinde dönen işleri bitmek bilmeyen bir enerjiyle anlatan; bunu yaparken kendini gereğinden fazla ciddiye almadan, zekice bir özgüvenle lafını söyleyen bir diziyi radarınıza almaya ne dersiniz? The Studio, hem sektöre içeriden nanik yapan zeki bir komedi hem de sinema yapma ve sevme eylemine yapılmış samimi bir güzelleme.
İran asıllı yönetmen Alireza Khatami’nin yeni filmi “The Things You Kill” ataerkil toplumun normatif yapısını sorunsallaştırırken herkesi gölgesi ile tanışmaya davet ediyor.
Pek çok şiir dizesi geldi aklıma. Ama en çok da müteveffa şair Bülent Parlak’ın şu dizesi: “Bir evimiz vardı ama gidecek hiçbir yerimiz yoktu.” Ve evet, İstanbul Ansiklopedisi bence en başta, gidecek o yeri bir türlü bulamayanların kendinden bir şey(ler) bulacağı bir dizi. Ne demişler? Aramakla bulunmaz ama bulanlar, arayanlardır.
Norveçli yönetmen Emilie Blichfeldt’in Külkedisi masalından uyarladığı ilk uzun metraj filmi “The Ugly Stepsister”, seyirciye bol bol kan, kurtçuk ve kusmuk eşliğinde karanlık bir body-horror masalı sunuyor. Pembe sis bulutlarınız hazırsa başlıyoruz.
“Gişe Memuru”, “Sarmaşık” ve “Kelebekler” ile son dönem sinemamızın en değerli örneklerine imza atan Tolga Karaçelik, yepyeni kara-komedi filmi ile sevenlerini şaşırtıyor: “Saykoterapi: Bir Seri Katil Hakkında Yazmaya Karar Veren Yazarın Sığ Hikâyesi”. Hazır fırsatını bulmuşken bu dertsiz ve acısız kahkahalar tufanında yerinizi hiç vakit kaybetmeden ayırtmanızı şiddetle tavsiye ederiz.
Yönetmenliğini Gary Hustwit’in üstlendiği “Eno” belgeseli, yaratıcı teknoloji uzmanı Brendan Dawes’in katkılarıyla seyirciye -bir daha asla tekrarlanamayacak- biricik bir seyir deneyimi sunuyor. Yönetmenin “İnkar edilemez bir şekilde, Eno modern müziğin yapılma biçimini değiştirdi.” cümlesi, hemen ardından -elbette- ikilinin bu yenilikçi projesinin sinemanın yapısı için çığır açma potansiyelini akıllara getiriyor.
“Kozmik Korku ya da Brad Pitt’in Paranoyaya Kapıldığı Gün”... Bu oyun doğaya dair endişelerimizi ve gamsızlığımızı aynı anda görmek ve gülmek için izlenmeli. Hem de İstanbul’un semalarında baharın habercisi göçmen kuşlar hâlâ dönedururken.
İBB Miras'ın yenilediği, şehre ve İstanbullulara kazandırdığı birbirinden güzel yerleri Bülent Akkızoğlu eşliğinde geziyoruz. Uzun ama bir o kadar da büyüleyici bir rota sizleri bekliyor...
Attığı her adım, yaptığı her şarkı olay olan Lady Gaga yeni albümü "Mayhem" ile bir kez daha dikkatleri üzerine çekiyor. Gerçi ne zaman dikkatimizi çekmedi ki? Gaga’nın ilk şarkılarından beri merkeze aldığı “şöhret” kavramı ve bu kavramla birlikte yaşanan kimlik bölünmesi, “Mayhem”in de ana konusunu oluşturuyor.
Bong Joon-ho’nun merakla beklenen yeni filmi “Mickey 17”, Robert Pattinson, Toni Collette ve Mark Ruffalo’yu beyaz perdede bir araya getiriyor. Film, 7 Mart’ta vizyona girdi.