Korku filmlerini ya seversiniz ya da koşarak uzaklaşırsınız. Ortası yoktur. Peki ya yerli korku filmlerine bakış açınız nasıl? 75 yılı geride bırakmak üzere olan Türkiye’nin korku sinemasındaki bazı önemli yapımlara beraber bakalım mı?
Batıkan BAKSI / [email protected]
Korku filmleri, sinema izleyicisi için tam bir keskin bıçak. İyi yapılmış bir korku filmi seyircinin aklını başından alabiliyorken, amatöre yakın çekilmiş (ki bu tür buna çok müsait) filmler genelde yerden yere vuruluyor, en düşük puanları alıyor. Kendimi bildim bileli korku filmlerini çok sevmişimdir, çocukken bile çoğu korku filmini izleyip tüm soğukkanlılığımla hayatıma devam ettiğimi bilirim. Tabii bazı filmlerin ardından ışıkları açıp uyuduğum da bir gerçek. Dünya üzerinde sayısını bilemeyeceğimiz kadar korku filmi var ve üretim hızlarına da oldukça şaşırıyorum. Çünkü gerek dijital yayınlarda gerekse de sinemalardaki korku filmi afişleri sürekli yenileniyor. Tabii aralarından kaçı kaliteli diyebileceğimiz, aklımızı yerinden oynatacak adrenaline sahip orası meçhul…
Dünyada çekilmiş korku filmleri bir yana dursun, bugün sizinle yerli korku sinemamıza hızlı bir bakış atacağız. Türkiye’de çekilmiş korku filmleri genelde sinefiller tarafından birazcık da olsa önyargı ile karşılanır sizin de tahmin ettiğiniz gibi. “Bu ne kardeşim, hep mi cin hikayesi izleyeceğiz?” ya da “Bu memlekette hiç mi seri katil hikayesi çekilmeyecek?” gibi sözleri yakın çevremde de çok duymuşumdur. Ancak küçüklüğünden beri korku hikayeleriyle büyüyen bir coğrafyada yetişen insanların da hassas noktasının bu konular olduğunu da düşünmüyor değilim. Hangimiz küçükken, büyüklerimizin anlattığı o karanlık hikayelerin, efsanelerin etkisinde kalıp günlerce gölgemizden korkmadık ki? İşte böyle bir ortamda beynimize işleyen mini kültürel kodlar da aslında ülke sınırları içerisinde çekilen filmlerin bize daha çok etki etmesine sebep oluyor bazı zamanlarda. Bu sebeptendir ki iyi işlenmiş bir konuya sahip ve sağlam görsel / işitsel efektlerin kullanıldığı yerli korku filmlerinin IMDb puanlarının bile yüksek olduğunu görüyoruz. Peki yerli korku sinemamızda ön plana çıkmış olan filmlere göz atmaya ne dersiniz? Işıkları söndürüp, gerilim dolu bir yolculuğa çıkalım mı?
Yerli korku sinemasının tarihi aslında çok eski!
Biz daha çok 2000’ler sinemasıyla birlikte yerli korku filmi yapılabildiğini fark etsek de aslında Türkiye’deki korku filmi tarihi 1940’lara dayanıyor. 1949 yılında Aydın Arakon tarafından çekilen ve başrolünde Muzaffer Tema ile Emine Engin’in oynadığı “Çığlık” adındaki korku-gizem temalı film Türkiye’nin ilk korku filmi olma özelliğine sahip. Hemen 4 yıl sonra çıkan “Drakula İstanbul’da” henüz emekleme aşamasında olan yerli korku sinemamıza adını yazdırırken araya giren birkaç filmden sonra asıl büyük sıçrama 1974 yılında çekilen “Şeytan” filmiyle meydana geliyor. 1973 yılında ABD’de William Friedkin’in yönettiği “The Exorcist”ten ilham alınarak Metin Erksan tarafından çekilen “Şeytan”ın başrolünde Canan Perver, Cihan Ünal, Agah Hün, Meral Taygun gibi isimler oynuyordu. Film her ne kadar amatör bir şekilde çekilse de The Exorcist ile benzerlik gösteren sahnelerinin yanında, arkada çalan ve orijinal filmin tema müziği olan Mike Oldfield imzalı “Tubular Bells”i duymak da mümkündü.
Türk korku filmlerinin üretimi hızlanmaya başlıyor…
1977 yılında çekilen ilk zombi filmimiz “Kuşku”nun ardından 1993 yılına kadar korku-gerilim alanında yapılan üretimler neredeyse yok denilecek kadar azken 1993 yılında Kutluğ Ataman’ın çektiği “Karanlık Sular”, 1990 yılında İstanbul’da çekimlerine başlanan 1992 yılında ABD’de tamamlanan bir vampir filmiydi. 1994-1996 yılları arasında ödüller de kazanan film, dönemine göre oldukça ses getirmiş ve “Drakula İstanbul’da”dan sonra vampirleri konu edinen ikinci yerli korku filmi olarak tarihe geçmişti.
2000’lerin ilk korku filmleri gösterimde!
Çocukluğu 2000’lerin başına denk gelen biri olarak o döneme dair hatırladığım, ses getiren iki tane korku filmi var. İlki: Orhan Oğuz’un yönetmen koltuğunda oturduğu ve İpek Tuzcuoğlu, Özgü Namal, Okan Yalabık, Ece Uslu gibi isimlerin kadrosunda yer aldığı “Büyü”. Film yalnızca konusuyla değil aynı zamanda gala gecesinde meydana gelen yangınla da büyük ses getirmiş, korku filmi severlerin radarına hemen girmişti. Diğeriyse senaryosunu kendi “Hayalet Kitap” adındaki kitabından uyarlayarak Doğu Yücel’in yazdığı ve Taylan Biraderler’in yönettiği “Okul”. Nehir Erdoğan, Burak Altay, Sinem Kobal, Melisa Sözen gibi isimlerin oynadığı film, aynı dönem çıktığı “Büyü”den farklı olarak hayalet temasını işliyordu ve aynı zamanda komedi öğeleri de barındırdığı için ayrıksı bir yere sahipti.
Bir nesli internetten korkutan seri: D@bbe
“Bana Türkiye’den bir korku filmi söyle” dediklerinde çoğunuz ilk olarak “d@bbe” serisini anarsınız, buna eminim. Çünkü interneti farklı bir gözle yorumlayan “D@bbe”, çıktığı 2005 yılına kadar Türkiye’de pek de alışık olmadığımız ve 6 filmden oluşan uzunca bir seri. Yönetmeni Hasan Karacadağ’ın Japonya’da aldığı sinema eğitimi ve orada geçirdiği uzun yıllar sebebiyle de etkilendiği Japon korku sinemasından da bol bol esinlenmeler gördüğümüz ilk filmden itibaren kendi hayran kitlesini de oluşturan seri, 2015 yılındaki 6. bölümüyle son buldu. Araya “Semum“ ve Michael Madsen, Stephen Baldwin, Brianne Davis gibi isimlerin de oynadığı “Magi” adlı filmi de sıkıştıran Karacadağ, Türkiye’nin korku sinemasında kendine has bir yere de sahip oldu.
“Kabuslar Evi” de neresi?
Türkiye’de korku filmleri peşi sıra seyircisiyle buluşurken Çağan Irmak, cesur bir deneme yaparak tam bir yıldızlar geçidine çevirdiği “Kabuslar Evi” dizisini de korku severler ile tanıştırmıştı. Her biri birbirinden farklı konulara sahip olan ancak aynı evde geçen 13 bölümden oluşan dizi, karakterlerin korkularının ortaya çıktığı bir evi konu ediniyordu. Levent Üzümcü’den Çetin Tekindor’a, Rıza Kocaoğlu’ndan Bennu Yıldırımlar’a sayısız ismin başrollerini paylaştığı psikolojik gerilim tarzındaki seri, bugün bile benim hâlâ izlemeyi çok sevdiğim işlerden.
Alper Mestçi üç koldan korkutuyor!
Yerli korku sinemasındaki en önemli yönetmenlerden birisi de şüphesiz ki Alper Mestçi. Mestçi için en seri üretim yapan yönetmenlerden biri demek de hiç yanlış olmaz. Çünkü kendisinin Türk Korku Sineması’nda yarattığı ve klasik “cin” temasından uzakta, oldukça iyi işlenmiş “Musallat” serisi bir yana “Üç Harfliler” ve “Siccin” serisi bir yana. 3 seride toplamda 11 tane önemli korku filmine imza atan Mestçi’nin ayrıca “Mahlukat” adlı filminin yanında bu hafta sonu çıkacak “Haile: Bir Aile Kabusu” filmi de yerli sinemada korkutmaya devam edecek gibi gözüküyor. Ayrıca Mestçi’nin blu tv’ye özel olarak bir de “Sahipli” adında bir dizi çektiğini de eklemeyi unutmayayım.
Ee yerli korku sinemasında hep aynı konular mı var?
Korku filmleri genel olarak metafizik boyutları ele aldığı için yukarıda saydığım filmlerin de bu sınıfa girmesi tabii ki şaşırılacak bir şey değil. Ancak tabii ki Türk Korku Sineması’nda yalnızca hayalet ya da cin konuları yok. Örneğin Talip Ertürk ve Murat Emir Eren’in 2010 yılında çektiği “Ada: Zombilerin Düğünü” adından da anlaşılacağı üzere zombilerin bastığı bir adada geçen macera dolu bir kaçış hikayesini anlatıyordu. Togan Gökbakar’ın 2006 yılında gösterime sunduğu ve başrollerinde Doğa Rutkay, Yurdaer Okur, Haldun Boysan gibi isimlerin yer aldığı “Gen”, akıl hastanesinde geçen psikolojik bir gerilimdi. Son olarak da 2019 yılında Umur Turagay’ın çektiği Burçin Terzioğlu, Birkan Sokullu, Serkan Keskin, Melisa Şenolsun, Feridun Düzağaç gibi isimlerin yer aldığı BKM yapımı “Güzelliğin Portresi” de gizem-korku türünde verilmiş en iyi örnekleden biriydi.