Bazı müzikler vardır, nereye ait olduğunu ilk dinleyişte anlayamayız ama bulunduğumuz yerden farklı evrenlere ışınlanmanın da en iyi yollarından biridir. İşte Islandman de bu tarz müzikler yapan bir grup bana göre. Islandman, uzun bir Avrupa turnesinde ilk ayağı bitirip ikinci ayağa hazırlanırken ben de geçtiğimiz günlerde çıkan yeni EP’leri “Popsicle Obstacle” bahanesiyle gruptan Tolga Böyük ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdim. Islandman’in uzak coğrafyalar yaratan diliyle tanışmak için sizi de röportajımıza alalım, grubun evrenine hep birlikte göz atalım!
Batıkan BAKSI / [email protected]
Sizi hep seri üretim yapan bir topluluk olarak biliyoruz. 2023’ün ikinci yarısına kadarki süre içinde de yeni bir sürü çalışmayla karşılaştık. Islandman nasıl bu kadar seri bir şekilde üretebiliyor sizce?
Çok teşekkürler, böyle görünüyor olması sevindirici. Bizim tarafımızdan bakınca üretim süreci aslında yaşamımızın kendisinden kopuk değil. Dolayısıyla bizimle birlikte büyüyen gelişen ya da bazen gerileyen bir süreç. Zaman içinde anladığımız ve öğrendiğimiz şeylerden biri de bu üretimin zorlayarak gerçekleşmemesi. Ne kadar zorlasanız zorlayın doğru koşullar ve insanlar bir araya gelmeyince sizi tatmin eden sonuçlar ortaya çıkmıyor. Yaratma niyetini koruyarak yaşamınıza devam ettikçe belli ipuçları beliriyor. Onları farkettiğinizde parçaları birleştirerek sonunda mutlu olacağınız bir üretim ortaya çıkıyor.
13 Ekim’de çıkan yeni EP’niz “Popsicle Obstacle”, sizin deyiminizle “galaksiler ötesi bir zaman tünelinden” geliyor. Dinlerken bana da bu hissi yaşattı ayrıca. Grupça nasıl bir dönemden geçiyordunuz da böyle farklı bir dünya yarattınız?
Bahar aylarında plak şirketimiz Music for Dreams’in de olduğu Kopenhag’ta grupça bir kayıt dönemi geçirdik. Aslında daha çok grup olarak kendimize açtığımız bir paralel evren gibiydi bu dönem. 10 gün boyunca sadece müziğe odaklandığımız ve dış dünyayla ilişkimizi tamamen sınırladığımız süreçti. Epeydir zihnimizde ve notlarımızda taşıdığımız fikirleri dışa vurup denemeler yaparak ürettiklerimizden keyif aldığımız bir zaman dilimiydi. Islandman olarak bunca zaman farklı coğrafyalardan, kabilelerden, mitolojik hikâyelerden sesleri müziğimize taşıdık. Seslerin peşinden giderken farklı evrenleri ziyaret ettik. Bu sefer daha içe dönük bir yolculuk yapmak istedik. Kendi kapalı kilitlerimizi açtık, heyecanlandığımız sesleri ve motifleri masaya getirdik. Bu bir çeşit bize ait galaksilerde zamandan kopuk bir yolculuk gibiydi. Neticede içinde ilk kez sözlerini bizim yaptığımız Türkçe şarkımız ‘Kalpler’in de olduğu, “Popsicle Obstacle” albümünü oluşturan dört şarkılık kayıtlarla Danimarka’dan ayrıldık.
“Tüm süreçlerin ardından albümü elinde tutmak olağanüstü bir his…”
“Popsicle Obstacle”, kısıtlı sayıda da olsa kırmızı renkli bir plak olarak da basıldı. Böylesine dijitalleşen bir müzik dünyasında hâlâ fiziksel bir albümü elinizde tutmak sizin için ne demek?
Plak şirketimiz Music for Dreams, ilk albümden beri fiziksel olarak plak ve kaset formatında yayınlar yapıyor. Bu açıdan çok şanslıyız diyebilirim. Gerçekten uzun ve çok uğraştıran bir süreç. Ancak tüm süreçlerin ardından albümü elinde tutmak gerçekten olağanüstü bir his. Aynı zamanda sürecin son halkasının tamamlandığını ve artık bir sonrakine daha rahat geçebileceğimizi temsil ediyor. Bu açıdan da çok kıymetli.
Geçtiğimiz Mart ayında da Night Dreamer etiketiyle Okay Temiz ve Muhlis Berberoğlu ile bir işbirliği yaparak “Direct-to-Disc Sessions” albümünü çıkardınız. Bu fikir kimden geldi? Türkiye’de daha önce BaBa ZuLa ve Moğollar’dan da bildiğimiz bu sistemde canlı bir albüm kaydetmek size nasıl hissettirdi?
Yaşadığımız kayıt deneyimlerinin içinde en özeliydi diyebilirim. Gerek Okay Temiz ve Muhlis Berberoğlu’nun varlığı, gerekse kaydetme tekniği açısından. Night Dreamer ile birlikte direct to disc bir albüm kaydetme fikri vardı. Bu kayıt tekniğini bilmeyenler için ufak bir açıklama yapayım. Bir odaya giriyorsunuz ve çaldığınız her şey gerçek zamanlı olarak plağa çiziliyor. Yani herhangi bir düzenleme, mix ya da mastering yok. İşler istediğiniz gibi gitmez ise kayıt duruyor ve albüme en baştan başlıyorsunuz. Biz de bu kayıt fırsatını daha çok farklı projelerde bir araya geldiğimiz Okay abi ve Muhlis ile değerlendirmek istedik. Anadolu müziğinin jenerasyonlar arası paslaştığı zamansız bir albüm yaratmaktı amacımız. Her dinlediğimde iyi ki olmuş dediğim bir kayıt. Uzun yıllar bu etkisinin azalmayacağını düşünüyorum.
Islandman’in müziğindeki sentez ruhu hiç kendini tekrar etmiyor. Yıllardır hem kayıtlarınızda hem de canlı performanslarınızda buna şahidiz. Sürekli kendinizi yenilediğiniz için bunu sormak istiyorum: Müziğinizin / şarkılarınızın temasını ya da türünü tam olarak adlandırabilmek mümkün mü?
Müziğimizin türünü adlandırmak bizim için de zor ama parçaların temalarında bir ortak dil olduğunu düşünüyorum. Bu dil, grubun ilk zamanlarından beri günlük hayatımızda duymadığımız sesler ve görmediğimiz renkler arasında bir yürüyüşe çıkma hissi ile ilgiliydi. Dünyanın farklı noktalarındaki folk müzikler bu hissiyatı en iyi yaşatan örnekler olabilir. Mesela bir throat singing ya da bir shakuachi sizi evinizden alıp gitmediğiniz ya da gidemeyeceğiniz bir yerlere ışınlayabilir. Bizimkisi ise bunun gibi birbirine uzak olan sesleri aynı parçada bir araya getirerek aslında varolmayan uzak coğrafyalar yaratan bir dil. Bahsettiğimiz kozmik etki buradan geliyor. Bu dünyadan gelen ama belli bir noktaya-bölgeye ait olmayan.
“Konserlere katılan Türk dinleyiciler ev hissiyatını çok güzel yaşattılar…”
Neredeyse Aralık’ın ortasına kadar sürecek bir Avrupa turnesinin ortasındasınız şu an. Gittiğiniz ülkelerde Islandman’in müziğine gelen tepkiler neler? Seyirciyle duygu paylaşımınızı nasıl buluyorsunuz Avrupa’daki konserlerde?
Şimdiye kadarki en uzun süren turnemize çıktık. Kimi zaman çok uzakta kimi zamanda evimizde hissettik. Genellikle her şehirde konserlere katılan Türk dinleyiciler bu ev hissiyatını çok güzel yaşattılar. Tepkiler çok pozitifti. Her yaş grubundan insanlar bir aradaydı. Parçaların içinde kullandığımız farklı yörelerin toplu bir kutlaması gibi bir hissiyat vardı. Bu da bizim adımıza çok özel performansların ortaya çıkmasını sağladı.
2018’de Montreux Caz Festivali’nde “Yetenek Ödülü”nü kazanmıştınız. 2020’de de EFG London Jazz Fest’in “İstanbul Psychedelic” ayağında da yer almıştınız. Yalnızca yurt içindeki dinleyicilerin yanında yurt dışındaki caz severler arasında da ilgi görmenizi neye bağlıyorsunuz?
Montreux Jazz Festival, Islandman için yeni bir ateş yaktı ve bizi de sonrasında çok etkiledi. Ardından farklı caz festivallerinde çalmak da çok öğreticiydi. Sanırım bunu cazın açıklığına ve özgürlüğüne bağlayabiliriz. Biz de konserlerimizde çoğunlukla emprovize bir akışta performans sergiliyoruz. Bu açıdan da cazla kurduğumuz bir bağ var.
Müziğinizi her ne kadar batı formlarında yapsanız da kökleriniz daha çok Anadolu’ya bağlı. Anadolu’dan beslenmek ve buradan gelen duygularla yeni şarkılar yaratmak, müziğinizin gidişatını nasıl etkiliyor?
Köklerimiz buraya bağlı olduğu için müziğimizde ne kadar uzaklara açılsak da eve dönüşler hep Anadolu’ya oluyor. Anadolu ezgileri ve içinde barındırdığı kadım hikâyeler iyi ve sıcak hissettiriyor. Sanırım bu yüzden müziğimizde etkisi hep baskın.
“2024, başka kıtalara açılma senesi olacak gibi duruyor!”
Hazır senenin de sonuna gelirken… Islandman, 2023 planlarının ne kadarını gerçekleştirebildi ve Islandman’in 2024 planlarında neler var?
2023 yılında sahne arkasında çok güzel bir ekibi oldu Islandman’in. Böyle bir ekiple turlamak paha biçilemez bir hissiyat. Müzikal olarak yine başka diyarlara açılmak çok öğretici oldu. Yaratım sürecinde neler bizi mutlu ediyor, neler etmiyor biraz oraları deşmek öğreticiydi. 2024 yılı bizim için Mart ayında Kosta Rika ve Meksika ile başlayan başka kıtalara açılma senesi olacak gibi duruyor. Bu çok heyecan verici. Beşinci stüdyo albümümüz için malzemeler, sesler ve fikirler toplayarak geçmesini umuyoruz.
Dinleyicilerinize ve dergy okuyucularına mesaj yollamak ister misiniz?
Tüm ada halkına gönülden teşekkürler 🙂 Umarım huzurlu ve güzel bir yeni yıl olur.