Müzik

It's Never Over: Jeff Buckley, hayatı ve geride bıraktıkları

Jeff Buckley'in hayatını konu alan belgesel ''It's Never Over, Jeff Buckley'', Amy Berg'ün yönetmenliği ışında kalplerimize iz bırakıyor.
Editör - 5 Eylül 2025
post image

Jeff Buckley‘in hayatına ışık tutan It’s Never Over, Jeff Buckley isimli belgesel Ocak ayında Sundance Film Festivali‘nde prömiyer yaptıktan sonra Ağustos ayında Amerika’daki sinemalarda gösterilmeye başladı. Yılın sonuna doğru da HBO‘da yayında olması bekleniyor.

Jeff Buckley hakkında yapılmış bu belgeselin yayınlandığı dönem, şarkıcının çok sevilen albümü Grace‘in tekrar Billboard çok dinlenenler listesinde kendini gösterdiği yaza denk geldi. Fakat albümü buraya taşıyan kitle eski fanları değil yeni dinleyicileri gibi gözüküyor. 

Lover, You Should’ve Come Over bu yıl Tiktok’ta 300 binden fazla videonun arka plan müziği olarak kullanılmış. Manhattan’da rock’n’roll yürüyüş turları yapan bir firmanın yöneticisi, Jeff Buckley’in albüm kaydı yaptığı Lower East Side’ı görmek için, o güzergahtaki turlara “çoğunluğu beyaz, 30 yaş altı kadınlar”ın beklenmeyen ölçekte bir talebi olduğunu belirtiyor. 

Belgeselin yapımcısı ve yönetmeni Amy Berg, Buckley’in jenerasyonundan geliyor ve kendisinin hayranı. Gençliğinde grunge ve punk müzik dinleyen Berg, Jeff Buckley’in ikonik albümü Grace‘i dinlediğinde erkek egemen bir müzik ortamında kız olmanın da nihayet kabul edilebilir ve sevilir olduğu hissine kapıldığını söylüyor.  

Berg hayatı boyunca bu filmi yapmak istemiş. Buckley’in annesi ve resmi varisi Mary Guibert‘e, onay alana kadar sayısız kez yazmış. Guibert’in kontrata imza atması bile 6 ay sürmüş. Belli ki Berg için nefesini tutarak beklediği bir 6 ay. Ama sonunda başarmış ve Guibert’in önce onayını, sonra da takdirini almış. Guibert ise nasıl ikna olduğu sorulduğunda hayatında ölümlülüğünü hatırladığı bir noktada olduğunu ve ödül törenlerinden keyif alabilmek istediğini söylüyor.

Amy Berg, Jeff Buckley hakkında bir içerik üretebilmek için Guibert’e ulaşan ilk ve tek kişi değil. Seneler boyunca pek çok kişi bu işe talip olmuş. Bunlardan en bilinen, en tutkulu ve ısrarlı olanı ise Brad Pitt. Pitt şarkıcının büyük bir hayranı, hatta onu “gerçek bir dahi” olarak niteliyor. Çekeceği filmde Buckley’i bizzat kendisi oynamak istiyor. Bunun için senelerce Guibert’le bir ilişki geliştirip onu ikna etmeye çalışıyor. 2000’lerin başında Los Angeles’taki evinde saatler süren bir yemek yiyorlar. 2000 yazında Guibert’i Jennifer Aniston‘la olan düğününe davet ediyor ve Guibert de katılıyor. Projeyi başlatıyorlar ve Pitt’in işe aldığı bir ses mühendisi Guibert’in evinde günlerini geçirip onlarca analog kaydı dijitale aktarıyor. Netice itibariyle Guibert Pitt’in oğlunu oynamasına onay vermiyor çünkü görüntüsü ve tarzının onu yansıtmadığını düşünüyor. Bilindiği kadarıyla Pitt hayalinden vazgeçmiş değil, bir başka aktörün Buckley’i oynadığı, farklı yapımcıların da dahil olduğu bir kurgu film projesi üzerinde halen çalışılıyor.

Belgeselin omurgasını Buckley’in annesinin ve hayatında büyük öneme sahip iki kız arkadaşının anıları ve hatıraları oluşturuyor. Hikayenin anlatımında çok çeşitli formatta pek çok orijinal içerik kullanılmış, mesela Buckley’in telesekretere kaydettiği özel notları. Brad Pitt’in dijitalleştirdiği analog kayıtları da belgeselde çokça duyacağız. Bu kayıtlar karşılığında Pitt ve yapım şirketi belgeselin yapımcıları arasında geçiyor. 

Görünüşe göre anne Guibert, Amy Berg’in ortaya çıkardığı işten memnun. Ağustos ayının başında film vizyona girmeden önce gerçekleştirilen bir kapalı gösterimde kendisinin neşeyle konuklarla sohbet edip sosyalleştiği görülüyor.

Guibert’in rahatsız olduğu tek konu -bu filmde o şekilde ele alınmamış olsa da- oğlunun ölümüyle ilgili yapılan “amatör psikanaliz” yorumları. Oğlunun ölüm sebebinin pek çok kederli rock müzisyenine benzer şekilde depresyon kaynaklı olmadığı konusunda net. Jeff’in müzisyen babası Tim Buckley’in ölümünün de depresyon kaynaklı olduğunu ekleyelim. Buckley’in ise her zaman yüzdüğü Mississippi Nehri’ne son girişinde kazayla boğulduğu ve bunun resmi raporlarla da kanıtlandığı konusunda ısrarcı annesi. 

Jeff Buckley’in hayatı kadar, 17 yaşında Jeff’i doğurmuş ve hayatını onun adını/mirasını korumaya adamış annesi Mary Guibert’in hayatı ve çabası da çok etkileyici. Oğlunun geride bıraktıklarını koruma işiyle ilgili “Asla bitmez” diyor Guibert, “bu benim mesleğim oldu.”

Buckley’in neden ve nasıl “ebedi bir arzu nesnesi” olduğuna verdiği yanıt da çok etkileyici:

“Bence hepimiz bir bağ arıyoruz, anlaşılmak istiyoruz. O da bunları temsil ediyordu, anlayan bir insanın suretiydi. Öldüğünde o kadar gençti ki, aslına dönüşme şansı bile olmadı.”

İlgili Yazılar
Development by Bom Ajans