O bir efsane! Freddie Mercury’i doğum gününde hayatındaki dönüm noktalarıyla anıyoruz.
Müzik tarihinin gelmiş geçmiş en efsane gruplarından Queen‘in solisti Freddie Mercury, bugün hayatta olsaydı, 76 yaşına basacaktı. 45 yıllık hayatı büyük zorluklarla başlamış ve trajik olaylarla devam etmiş olsa da onun yaşama sevinci, yaratıcılığı ve cesareti halen hepimize ilham vermeye devam ediyor. Bu özel günü Freddie Mercury‘nin hayatındaki dönüm noktalarını anarak, hayallerin peşinden gitme cesaretini göstermenin şu kısacık ömrümüzde ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlayalım.
Bir yıldız doğdu
Gerçek adı Farrokh Bulsara olan Freddie Mercury, 1946 yılında Zanzibar’da dünyaya gözlerini açtığında efsanenin hikayesi de başlamış oldu. Müzikal yeteneği küçük yaşlarda piyanoya duyduğu merakla kendini açığa çıkarmıştı. Öyle ki 12 yaşında The Hectics adlı ilk müzik grubunu kurdu. Ailesinin İngiltere’ye taşınma kararı alması ise onun bugün bir efsane haline gelmesindeki en önemli dönüm noktalarından biri oldu ama tabii bunu o zamanlar kimse bilemezdi.
Şans kapıyı çaldığında
O sıralar İngiltere’deki Ealing Art College’da eğitim alan Freddie Mercury müzik sahnesinde kendine bir yer edinmek için bütün fırsatları kovalıyordu ve sound’larını çok beğendiği Smile grubunu yakından takip ediyordu. Gitarist Brian May, baterist Roger Taylor ve basçı Tim Staffell‘dan oluşan gruptan 1970 yılında Staffell‘in ayrılmasıyla Queen ve Freddie Mercury efsanesinin doğuş anı yaşandı. Farrokh Bulsara artık Freddie Mercury adıyla grubun solistiydi ve grup plak şirketlerinin dikkatini çekmek için büyük bir mücadele içerisine girdi. İki yıl pes etmeden verilen mücadele Queen‘in kendi adını taşıyan ilk albümünün yayınlanmasıyla adeta bir zafere dönüştü. Bu albümde Queen klasikleri arasında yer alan ‘Keep Yourself Alive’ ve ‘Seven Seas of Rhye’ şarkıları da vardı.
Her şeyin değişmeye başladığı an
Ne var ki grubun büyük çıkışı İngiltere’de kayda değer bir takipçi kitlesine sahip İngiliz rock and roll grubu Mott the Hoople‘ın açılış grubu olarak bir yer kapma şansına sahip olana kadar gelmedi. O dönemde Mercury‘nin yazdığı ve grubun hit şarkısı haline gelen ‘Killer Queen’in bulunduğu “Sheer Heart Attack” albümünü yayınlamalarıyla birlikte yükselişe geçtiler. Yine de plak şirketlerine kendilerini kanıtlama çabaları devam ediyordu. Ve yollarının Elton John’un menajeri John Reid ile kesişmesiyle her şey değişti. 1975 yılında da ‘Bohemian Rhapsody’nin yer aldığı “A Night at the Opera” albümünü yayınladılar.
Gözlerden uzak bir özel hayat
Queen artık büyük kitlelere seslenen efsane bir gruptu ama o dönem Freddie Mercury‘nin özel hayatına dair neredeyse kimse bir şey bilmiyordu. Hayatının büyük aşkı Mary Austin‘le uzun süren bir birlikteliği olmasına karşın cinsel tercihini 70’li yılların sonunda verdiği bir röportajda açıkça ifade etmiş ve Austin‘le ilişkisi sonlanmıştı ama ikilinin arkadaşlığı Mercury hayatını kaybedene kadar sürdü. Ve hatta Mercury, Austin için “Hayatımdaki tek dostum” demişti. 1984 yılında yayınladıkları “The Works” albümündeki ‘I Want to Break Free’ şarkısında Mercury‘nin büründüğü karakter ise cinsel tercihine dair toplumsal normları tiye alan bir duruş sergiliyordu.
Üretmekten asla vazgeçmedi
Kalabalıklar içinde yalnız bir hayat süren Freddie Mercury‘e 1987 yılında AIDS teşhisi kondu ve bu, sonun başlangıcı oldu. Kendisine AIDS teşhisi konduğunu ise ancak 23 Kasım 1991’de, ölmeden bir gün önce açıklayacaktı. Her ne kadar bu durumu inkar etse de her geçen gün hastalığın izleri kendini daha da çok gösteriyordu. Durumu ağırlaşmasına rağmen son ana kadar asla müzik üretimini bırakmaması ise onun neden bir efsane olduğuna dair en güzel göstergelerden biri. O yüzden iyi ki doğmuşsun ve bizlere hala ilham vermeye devam ediyorsun Freddie Mercury!