Sinema dünyasının önemli isimlerinden Jean-Luc Godard’ın ardından onu film sektörüne getirdiği yenilikler ve eserleriyle anıyoruz.
Zeynep SİPAHİ / [email protected]
À Bout de Souffle
Une Femme est Une Femme
1960 yılıyla birlikte zengin bir üretim sürecine giren Jean-Luc Godard, “À Bout de Souffle” filminin ardından ikinci uzun metrajı olan “Une Femme est une Femme”ı çekerek sinemanın kalıplaşmış kurallarını yıkmaya devam etti.
“Vivre sa Vie: Film en Douze Tableaux”
Nana adlı genç bir kadının hayatını konu edinen “Vivre sa Vie: Film en Douze Tableaux” 12 bölümden oluşur. “Une Femme est une Femme” filminde de başrolü üstlenen Anna Karina‘nın sergilediği başarılı performansla birlikte bu film de Godard‘ın sinematografisinde önemli bir yere sahiptir.
Masculin Feminin
Mubi’de de şu an gösterimde olan “Masculin Feminin”, isminden de anlaşılacağı üzere, kadın-erkek ilişkilerine odaklanır, ancak bu film içerdiği mesajlarla yayınlandığı dönem politik tartışmalara da neden olmuştur.
Prénom Carmen
“Masculin Feminin” filmiyle birlikte eserlerinde politik mesajlar vermeye başlayan Godard, bunu diğer pek çok filminde de kullanmaya devam etti. 1983 yılında çektiği “Prénom Carmen”, Fransız Yeni Dalga Sineması’nın günümüze kadar gelişindeki önemli yapımlardan biridir. Senaryo ise bir nevi Stockholm sendromunun tersten okuması gibi de düşünülebilir. Filmde, terörist olan Carmen‘in bir polise aşık olmasını izleriz.
Adieu au Langage
Godard dört yıl öncesine yani 88 yaşına kadar üretimini asla kesmedi ve sinema tutkusundan asla vazgeçmedi. 2014 yılında ilk üç boyutlu filmi olan “Adieu au Langage”ı çekti. Film insan ilişkilerine ve dilin önemine odaklanırken yine toplumsal ve politik göndermeler de içeriyordu.