Tiyatro sahnelerinden sinema perdelerine uzanan ödüllerle dolu bir kariyeri adım adım ören Jessica Chastain bugün artık Hollywood’un en büyük yıldızlarından ve en başarılı yapımcılarından biri.
Çok geçmişe gitmeye gerek yok… Bugün her sinemaseveri en az bir performansıyla kendine hayran etmeyi başarmış Jessica Chastain’in sinema kariyeri 15 yıllık bir maziye sahip. Buna rağmen henüz 46’ncı yaşını dolduran oyuncu bu kariyere onlarca ses getirmiş film, bir adet Altın Küre ve bir adet Oscar heykelciği sığdırabildi bile! Dönemdaşı olan birçok meslektaşının aksine, keşfedilmesi görece daha uzun süren ve küçük yaştan itibaren fazlaca kişisel çaba gerektiren bir yol onun ki. Gelin Chastain’in tüm görkemiyle devam eden kariyerine bugünden bir göz atalım.
Uyumsuzluğunun sürüklediği sahnelerde genç Jessica Chastain
Her şeyin başlangıcına gitmek için tabii ki Chastain’in çocukluk yıllarına kısa da olsa bir bakmak gerekiyor. Çünkü hiçbir zaman iyi bir öğrenci olamayan Jessica Chastain aynı zamanda okul çevresi içindeki iletişimde de pek başarılı bir çocuk değilmiş. Henüz küçük yaşında izlediği müzikallerin etkisiyle oyuncu olmayı kafasına koyan yıldız için bu hayalin gerçekleşmesi çok kolay olmamış. Maddi zorluklar içinde gece gündüz çalışan annesiyle birlikte yaşayan Chastain bulabildiği ilk fırsatta amatör tiyatro sahnelerinde kendini gösterebilmek için çabalamış ve ilk rollerini alabilmiş. Okulu tamamen bırakan ve lise diplomasını daha sonra alabilen oyuncunun sahnede canlandırdığı ilk profesyonel rol de çok sevdiği Shakespeare’in yazdığı Juliet olmuş.
Üniversite yılları ve sonrasında ajanslara kaydolup dönemin tanınan televizyon işlerinde küçük sahnelik rollerde gözükse de sinemadaki ilk başrolünü yıllar sonra 2008 yapımı “Jolene”de oynadı. O dönem 30 yaşında olan oyuncunun, cinsel istismara uğramış genç bir kadının on yılını anlatan bağımsız filmdeki performansı ses getirdi ve bir anda adını duyurmasını sağladı. Bu kulaktan kulağa yayılan şöhretinin ardından Jeff Nichols’ın “Take Shelter” ve Terrence Malick’in “The Tree of Life” filmlerinin başrollerinde yer alarak Hollywood’un aranılan yüzü haline geldi.
Kırmızı halılar ve Hollywood’un zirvesi
Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye kazanmış filmin başrol oyuncusu olarak kırmızı halıda yürüdükten sonra gerisini zaten tahmin edebilirsiniz. Hatta tahmine de çok gerek yok; kendisinin işlerini izlemiş herhangi bir sinemasever olarak yıldız oyuncunun bu dönemine bizzat şahitsinizdir. İlk Oscar adaylığını kazandığı “The Help”, senaryosunu Nick Cave’in kaleme aldığı “Lawless”, ilk Altın Küre ödülünü ve ikinci Oscar adaylığını kazandığı “Zero Dark Thirty” ve yönetmenliğini Liv Ullmann’ın gerçekleştirdiği klasik uyarlama “Miss Julie” arka arkaya sinemalara gelmişti. Yıldızının parladığı 2010’larda yer aldığı filmleri bile saydığımızda birçok oyuncunun elde edemediği bir sinema kariyerini oldukça kısa bir sürede inşa edebilmişti.
“The Interstellar”, “A Most Violent Year”, “The Martian”, “Crimson Peak”, “Miss Sloane”, “Molly’s Game”, “Scenes from a Marriage” gibi tüm dünyada ses getirmiş yapımların ardından sonunda geçtiğimiz sene ilk Oscar heykelciğine uzanmasını sağlayan “The Eyes of Tammy Faye” gelmişti. Tüm bu filmlerde gösterdiği performanslarla zaten çoktan Hollywood tarihinin spesifik bir döneminin en hatırlanacak yüzlerinden biri haline gelen Jessica Chastain yalnızca bununla yetinmeyerek yapımcı rolüyle de sinema sanatına şimdiden kayda değer katkılarda bulunmayı başardı. Henüz kariyerinin ortalarına dahi gelmediğini düşünürsek şimdiden kendisini sevmek için bizlere onlarca geçerli sebep bıraktığı için sinemaseverler olarak minnettarız.