Ana SayfaÖzel DosyaKadın dedektif dediğin

Kadın dedektif dediğin

İşte karşınızda kadın dedektifler! Dedektiflik/polislik/ajanlık gibi mesleklere benim nazarımda erkeklerden ziyadesiyle fazla yakışan kadınlar var. Tabii bu bahsettiğim kadınlar kurgu bir dünyadan benimle iletişim kuruyor -“Requiem for a Dream“deki anne karakteri gibi sıyırmışım meğer- ama bu onlara olan hayranlığımın hızını ve şiddetini kesmeye yetmiyor.

Neslihan ATCAN ALTAN

Bunun en önemli sebeplerinden biri de bahsedeceğim kadın karakterlerin berrak gerçeklikleri. Hiçbiri her an bakımlı, güzel, fit, kibar, hatasız, sevimli ve komik değil. Hayat gibi. Bu gerçeklik hissi bir kadın izleyici olarak benim onlarla daha kuvvetli bir bağ kurmama ve kendimi onlarla kıyaslayacağıma hikayenin içinde kalmama yardımcı oluyor. “Aa, sen ezik misin? Niye kendini dizilerdeki kadınlarla kıyaslıyorsun?” diyen şuursuz bir kitle varsa görsel medyanın kadın üzerinde süregelen tartışılmaz tahakkümünün cahilidir. Konuyla ilgili birtakım basit verilere ulaşmak isterseniz gayet popüler bir kaynak gösterebilirim: https://seejane.org Kendisi bizim Geena Davis’in Medyada Cinsiyet Enstitüsü. Girin ilgili verilere ulaşın. Akademik işlerinin dili de sade ve anlaşılır.

“Killing Eve”den Eve Polastri

En çok sevdiğimi sona bırakarak ilerleyeceğim arkadaşlar. Ona göre takip edin. Bakınız “Killing Eve”in Sandra Oh tarafından canlandırılan Eve Polastri karakteri. Bu diziyi izleyen ayrı, izlemeyen ayrı pişman diyeceğim de bilmediği şeyden pişmanlık duyan mı var Allasen? Bunu daha yeni çok iyi anlamış bulunuyoruz da neyse. Eve dizide toplumsal kapsayıcılığın aliyyülâlâ -ney?- bir portresini çiziyor: Etnik kökeninden gir, cinsiyet rollerinden çık, dizinin ilerleyen bölümlerinde cinsel kimliğini yeniden keşfedişinden sağa dön falan derken, araya Hristiyanlık harici bir dine mensupluk da sıkıştırsaydı, kendisine all-inclusive madalyası takar, bir de İskender ısmarlayabilirdim. İşte tam bu sebeplerden ve bunlara ek olarak işine olan tutkusu, keskin zekası, kişiliğindeki zayıflıklara direnme ve ruhunu kurtarma çabası gibi meziyetleri yüzünden Eve Polastri her zaman severek anacağım bir karakter.

2x08 6 scaled

“Broadchurch”ten D.S. Ellie Miller

Gelelim “Broadchurch” dizisinin aslan parçası D.S. Ellie Miller’ına. Şimdi zaten Olivia Colman gibi bir oyunculuk cambazı bir karakter canlandıracak, ben de beğenmeyeceğim, öyle mi? Aslında düşününce şu diğer dizisi -“Landscrapers”– var ya, orada pek beğenmemiştim… İstediğim gibi bir giriş olmadı ama çıkışı güzel olsun. Neyse… İş ve ev hayatını dengeleyememesi, gerginliği, öfke krizleri, ebeveynlik deneyimindeki çaresizlikleri, anneliğin empatlığına olan büyük etkisi, ortağıyla geçinme çabaları ve yine türlü karakter zafiyetini iyileştirme gayreti, gerçeğin mutlaklığından ayrılmayarak işini müthiş etkileyici bir şekilde icra etmesi ve tüm bunları yaparken bakımsız görünmesi beni ona yaklaştıran faktörlerden yalnızca birkaçı. O boynundan çapraz taktığı zevksizlik abidesi çantası onun tam da “I don’t give a flying f.ck” tarzı bir tavır içerisinde oluşunu bize zarafetle geçiren harika bir ayrıntı değilse ne? Sonuç itibarıyla arkadaş olmak isteyeceğim bir karakter kendisi. O da beni bekliyordu çünkü.

BC32

“Mare of Eastown”dan Mare Sheehan

Şimdi “Mare of Eastown”dan Mare Sheehan karşımızda! Hem de kimin eti ve kemiğine bürünmüş haliyle? Muhteşem ve biricik Kate Winslet! X kuşağıyım ya, on cümleden ikisi ünlem işaretiyle bitmeli. Az idare edin. Bu kadın öncelikle benim gibi doğup büyüdüğü yere mıh gibi çakılmış olmasıyla kendimi yalnız hissettirmeyen, insanlara olan nefret ve kabalığının altında aynı benim gibi harika ve kırılgan bir kalbi olan -delirdim herhalde- alfanın şahı bir anaerkil figür. Arkadaşlarına ve ailesine bağlılığı, annesi ve kızıyla olan çatışmaları, kaybetmiş olduğu oğlunun yasını neredeyse zehirli bir erkeksilikle tutuş biçimi, torununu annesinin elinden almak için mesleğini kötüye kullanması, ikili ilişkilerdeki sıkkınlığı, sıkılganlığı değil bakın, sıkkınlığı ve tüm bunlara rağmen insanlık için, mesleğini en iyi şekilde yaparak debelenmesi beni derinden etkiliyor. Mare, Ellie ve ben çook iyi bir üçlü olabilirdik, çook. Eve’e saygım sonsuz ama arkadaş olmak isteyecek ölçüde değil; onda bir güvenilmezlik var. Ayol iki paragraf öncesi övdüğümü şimdi yerdim. Bana da pek güvenilmez gibi sanki.

mare easttown ep101 1920.jpg

“Law & Order SVU”dan Olivia Benson

Dun! Dun! Bu giriş sesi Law & Order SVU’nun ayak sesleri! -bakınız iki cümlede üç ünlem- Benim biriciğim, sezonlardır duruşuna, karakterine, şefkatine, cesaretine, kadın kardeşliğine olan inancına, liderliğine, her ama her şeyine ayrı bayıldığım Olivia Benson’ım… Az değil, 1999’dan bu yana devam eden bir dizinin ana karakteri olmak, bunu da Mariska Hargitay’ın klasik Hollywood güzelliğinden uzak haliyle devam ettirmek kolay değil. Özellikle de ana karakter yaşlanan bir kadınken. 60’ına bir var yavrumun be. Kolay mı? Yer çekimi ve onu destekleyen erkek egemen güzellik ve eğlence anlayışı var. Kim ne yapsın sürekli takım elbiseyle gezen New York dedektifini? Gerçi kadını ciddiye alınabilir göstermek için sürekli erkekle özdeşleştirilmiş takım elbise fikri, bir yandan da hala yıkılamayan kadın stereotipini besliyor ama o konuya şu an giremeyeceğim.

Olivia, yıllar içinde kendini ve etrafındakileri iyileştiren, adalet duygusu yüksek, tam idealimizdeki polis tiplemesi -idealimizde bir polis var mıdır? Niye olsundur? O da ayrı tabiii- Kurgu da olsa, polis gücünde böyle birinin olabilme ihtimali insanı umutlandırıyor. Sezonlar süresince yaptığı tonlarca hatayı telafi etmek için sürekli çabalayan ve başta kadınlar olmak üzere yardım etmekle yükümlü olduğu, olmadığı herkese el uzatmasıyla beni kendine bağlıyor Olivia. Keşke bir de Eliot’la olsan. Al, oldu mu şimdi bu? Gizli romantiklerden korkun. Ben söyleyeyim de.

Olivia

Yine geldik kapanış jeneriğine. Medyada kadınlar gerçek kadınlara yaklaştırıldıklarında güçlenirler. Sabah uyandığında kadınların bir kısmı b.k gibi görünebilir, kilolu ya da çok zayıf olabilir. Sinirli ya da sinir zafiyeti içinde olabilir, alkolik olabilir, o olabilir, bu olabilir. Çok güzel de olabilir ama asla mükemmel olamaz çünkü hayat mükemmel değildir. Bunu hepimiz biliyoruz ya. Gerçek çırpınışları, davaları, tutkuları olan kadınları gösterelim ve göstermeye devam edelim. Neyse ben kaçar.

BENZER İÇERİKLER

EN ÇOK OKUNANLAR

ÖZEL DOSYALAR