Keşif

Kara Delik: “Amacımız, oryantalist bir açıdan 'turistik' bir müzik yapmamak.”

Kara Delik EP’lerle başlayan yolculuklarını 11 Nisan’da dinleyiciyle buluşturacakları ilk albümleriyle başka bir evreye taşıyor. Biz de bir araya gelip hem bu eşsiz müzikal kimliklerini hem de Türk müziğiyle olan bağlarını konuştuk.
Ayşe Demir - 9 Nisan 2025
post image

Berlin çıkışlı post-punk üçlüsü Kara Delik, müzik sahnesine hem kültürel hem de türsel sınırları aşan enerjisiyle yer alıyor. Berlinden çiftetellili post-punk” tanımı ise Kara Delik’i özetlemek için fazlasıyla yerinde. Grubun ismi Türkçe, üyeleri ise üç farklı kıtadan: bir Türk, bir Alman ve bir Avustralyalı. Bu çok kültürlü yapı, müziklerine de doğal bir çeşitlilik katıyor. Grup, EP’lerle başlayan yolculuklarını 11 Nisan’da dinleyiciyle buluşturacakları ilk albümleriyle başka bir evreye taşıyor. Biz de Kara Delik ile bir araya gelip hem bu eşsiz müzikal kimliklerini hem de Türk müziğiyle olan bağlarını konuştuk.

Kara Deliki tanımayanlar için, kendi sözlerinizle nasıl bir müzik yaptığınızı anlatır mısınız?

Andi: Sanırım en kısa cevap, “biraz Türk etkileri taşıyan post-punk” gibi bir şey olur. En azından çoğu insan bu cevabı sorgulamadan kabul ediyor, hahaha.

Berlin çıkışlı bir grup olarak neden Türkçe bir isim seçtiniz? Bu ismin sizin için anlamı ne?

Andi: Çeviri uygulamasıyla çalmayı ve bazı şeylerin Türkçe’de nasıl söylendiğini keşfetmeyi eğlenceli buluyordum. Berlin’de Almanca ya da İngilizce isimli sınırsız sayıda grup varken, ismimizde biraz da Türk etkisini öne çıkarmanın eğlenceli olacağını düşündük. Ayrıca Türkçe gerçekten çok güzel bir dil, hiçbir şey anlamasam bile.

Türk müziğinin etnik öğelerini post-punk gibi Batı merkezli bir türle birleştirmek nasıl bir denge gerektiriyor? Geleneksel sesleri modern soundla bir araya getirirken nasıl bir yol izliyorsunuz?

Barış: Sanırım benim için kritik nokta, oryantalist bir açıdan “turistik” bir müzik yapmamak. Açık olmak gerekirse, aslında etnik ögeleri Batı müziğiyle harmanlamıyoruz. Eilis davulu içinden geldiği gibi çalıyor, Andi riff’lerini ya da synthesizer ayarını keyfine göre buluyor, ben de bağlama çalıyorum. Bağlamadan da o ses çıkıyor. Beraber çalınca da Kara Delik oluyor. İnsanlar anlayabilsin diye “post-punk with Turkish influences” demek kolayımıza geliyor ama aslında Batı müziğine oryantal bir hava katmak gibi bir derdimiz yok. Bu hayatta 9/8 de var, koma da var – ne yapalım artık…

Eilis: Bence denge, üçümüzün bir araya gelmesinde gizli. Çok farklı geçmişlerimiz, kişiliklerimiz ve enstrümanlarımızı ya da sesimizi kullanma şeklimiz var. Benim için bu, belirli bir tür ya da tür karışımı yapmaya çalışmaktan çok, üç kişinin birlikte müzik yapmasının eşsiz bir birleşimi gibi hissettiriyor.

Günümüz müziğinde türler arası sınırlar iyice bulanıklaştı. Siz bu konuda nasıl düşünüyorsunuz? Müziğinizi tek bir kalıba koymak mümkün mü, yoksa bu artık anlamsız mı?

Barış: Kendi adımıza globalizmin bir parçası olduğumuzu söyleyebiliriz. Yoksa bir Türk, bir Alman, bir Avustralyalı nerede tanışıp arkadaş olacak da birlikte müzik yapacak, değil mi? Bu kadar insanın yer değiştirdiği, göç ettiği – ya da göç etmeye zorlandığı – bir dünyada bu tür karşılaşmalar çok normal. Bilinmeyeni keşfetmeye çalışmak da bir o kadar eğlenceli. Tüketim hızının bu kadar arttığı bir dönemde, herkesin daha önce karışmamış şeyleri karıştırarak yeni bir şey araması bana hem beklenir geliyor hem de kötü bir şey olduğunu düşünmüyorum. Ama buradaki asıl mesele, müzikte bir şeyleri karıştırmak için karıştırmak değil; gerçekten güzel bir şeyi yakalamaya çalışmak.

Andi: Barış’a katılıyorum. Farklı alt kültürlere ve sahnelere dalmak ve yeni müzikler arasında kaybolmak çok kolaylaştı. İster internet üzerinden ister Berlin gibi şehirlerde. Tüm bu farklı etkileri beraberinde taşımak ve birlikte müzik yaptığın insanlardan yeni şeyler öğrenmek gerçekten eğlenceli. Aranızda bir tür bağlayıcı olduğu sürece, istediğin her yöne gidebilirsin.

İlham aldığınız isimler arasında beklenmedik birileri var mı? Bizim soundumuzda bunun etkisi var ama kimse anlamaz” diyeceğiniz bir müzisyen ya da grup var mı?

Barış: Kani Karaca. Büyük ihtimalle dışarıdan hiç hissedilmiyordur ama kendisinin fan kulübü başkanı onursal üyesi olarak, akşamları kendimi “Kani Hoca bir post-punk grubunda olsaydı acaba nasıl söylerdi?” diye düşünmeden edemiyorum.

Eilis: Bazen hip hop/pop ritimlerinden dokunuşlar oluyor, FKA twigs, Beyoncé, Rihanna… Onların hayranıyım, hiç utanmadan söylüyorum. Ayrıca (post)-punk tarafında şu an Avustralya’dan çıkan çok iyi müzikler var: Amyl and the Sniffers, C.O.F.F.I.N, Tropical Fuck Storm, Bad Dreems, King Gizzard and the Lizard Wizard… Gerçekten çok fazla Avustralya müziği dinliyorum ve bence bu, yayımladığımız işlerde de duyuluyor.

İlk albümünüz 11 Nisanda geliyor. Daha önce beş EPlik bir süreçten geçtiniz. Bu albümle birlikte müzikal anlamda nereye evrildiğinizi hissediyorsunuz?

Barış: İlk EP’ler gerçekten birer deneydi. Müzikal olarak ne yapmak istediğimize dair net bir referansımız ya da hayalimiz yoktu. “Aa bunu beraber çalınca böyle mi duyuluyormuş? Güzelmiş.” gibi tepkiler veriyorduk. Albüm için ise şunu söyleyebilirim: Bu sefer önceki EP’lerimizi referans alarak bazı kararları daha bilinçli bir şekilde verebildik.

Eilis: İnan ya da inanma, beş EP çıkardık! “Tamam” ve ardından “Singularities 1 – “’. Albüm öncesi birlikte bu kadar çok müzik yapmış olmak, gerçekten neyi sevdiğimizi ve neyi sevmediğimizi anlamamıza yardımcı oldu. Neler işe yaradı, neler yaramadı bunları görmüş olduk. EP’ler bizim için mükemmel birer antrenman sahası gibiydi.

Berlinin müzik sahnesiyle sürekli iç içesiniz. Avrupada farklı şehirlerde çalıyorsunuz. Peki, Türkiyede sahne almak gibi bir planınız var mı? Buradaki dinleyicinin nasıl bir reaksiyon vereceğini düşünüyorsunuz?

Barış: Bazı görüşmelerimiz oldu ama şu an kesinleşmiş bir tarih yok. 2026 baharında belki yolumuz düşebilir 🙂 Daha önce de dediğim gibi, “turistik” bir müzik yapmadığımız için sevenin gerçekten seveceği, ilgilenmeyenin de hayatı boyunca ilgilenmeyeceğini düşünüyorum. Ama emin olduğum bir şey var: Konser sonrası yanıma gelip bağlamayı göstererek “Bu enstrümanın adı ne?” diye soran biri olmayacak.

Türkiyede bağımsız müzik sahnesine ilgi her geçen gün giderek artıyor ve dinleyiciler yeni seslere çok açık. Türkiyedeki dinleyicilere ve sahneye dair gözlemleriniz var mı?

Barış: Berlin’e taşınmamın üzerinden 10 yıl geçti ve bu süre zarfında maalesef Türkiye’de pek konsere gidemedim. Bu yüzden net bir yorum yapmak zor. Sorunun cevabı bu olmayabilir ama şunu söyleyebilirim: Türkiye’de bu kadar yetenekli müzisyen ve enerjik, büyük bir dinleyici kitlesi varken, ulaşım engelleri yüzünden Türkiye’deki sahne ile Avrupa’daki diğer müzik sahneleri arasındaki kopukluk (özellikle festival ve işbirlikleri açısından) gerçekten insanı üzüyor.

Türk müzik sahnesinde birlikte çalışmak isteyeceğiniz isimler var mı? Bir gün Türkiyede bir sahneyi paylaşmak istediğiniz biri var mı?

Barış: Ergenliğimden gelen bir cevap olacak ama Duman’ın ön grubu olmak isterdim. Takibi çoktan bırakmış olsam da içime öyle bir işlemişler ki ilk aklıma bu geldi. Beraber müzik yapmak için ise rahmetli Zeki Müren’le bir işbirliği çok renkli olurdu. Siyah beyaz post-punk dünyamıza bir renk gelirdi.

Son olarak, okurlarımız ve Türkiyedeki dinleyicilere iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?

Barış: Ne desek boş bu zamanlarda. Sanırım direnme gücü dilemek ve güzel günleri ummak dışında bir şey diyemeyiz.

İlgili Yazılar
Development by Bom Ajans