Cem Adrian’ın sahnesine konuk olup onunla birlikte şarkı söyledikten sonra sosyal medyada ünü bir anda çok geniş kitlelere yayılan Beyrut doğumlu genç sanatçı Jean Sarkissyan ile yeni çıkardığı ilk single’ı ‘Aşka İnanma’nın peşinden biraz söyleştik. Farklı kültürlerde, farklı dillerde büyümesine rağmen Türkçe şarkı söylemeyi çok sevdiğini dile getiren Sarkissyan’ı daha yakından tanımak için sizi de röportaja alalım.
Batıkan BAKSI / [email protected]
Jean hoş geldin. Konuşmaya başlarken ilk başta seni tanımak isterim, bu röportaj aracılığıyla seni tanıyacak olan dinleyicilere kendini nasıl anlatırsın? Jean Sarkissyan kimdir, müzik yolculuğu nasıl başlamıştır mesela, senden dinleyelim mi?
Hoş buldum, merhabalar. Ben Lübnan’da doğdum, 21 yaşındayım. Pek çok farklı ülkede, farklı kültürler içinde yaşama fırsatı bulduğum için kendimi dünya vatandaşı gibi görüyor ve hissediyorum aslında. Müzik, çok küçük yaşlarda başlayan bir ilgi alanı oldu benim için. Çocukluğunu çok da kolay geçirmemiş biriyim, müzik bir ülkeden bir ülkeye savrulurken kaçış noktam oldu. Hiç sokakta oynayan bir çocuk olamadım ya da oyuncaklara ilgim olmadı. Ailemden istediğim hediyeler hep müzik aletleriydi. İlk küçük piyanom benim en sevdiğim oyuncağımdı.
“Kalbimi attıracak her şarkıya ve her tarza varım…”
Genç bir tenorsun, bu ses rengini daha alternatif müziklerde kullanmayı tercih ediyorsun. Alternatif dışında daha önceleri yöneldiğin müzikler nelerdi? Hangi müzik tarzlarıyla uğraştın şimdiye kadar?
Müziğin her türü benim için çok kıymetli. Şimdiye kadar slow-pop’a gönül verdim ama insan her gün değişiyor, gelişiyor. Bir sene önceki halimiz bile bugün bize yabancı gelebiliyor. O yüzden kendimi bu konuda hiç kısıtlamıyorum. Kalbimi attıracak her şarkıya ve her tarza varım, belki ileride başka işler de yaparım.
Aslında bu kadar gündeme gelmene sebep olan şeylerden birisi Cem Adrian’ın bir konserinde onun sahnesine davet edilmen ve birlikte şarkı söylemeniz. O günü iyi hatırlıyor musun? Cem Adrian’ın sahnesine çıkmaya giden süreç nasıl gelişmişti?
Hatırlamak mı? Hiç unutmuyorum ki… Çok büyülü bir andı. Çocukken rahmetli büyükannem ‘Sarı Gelin’ türküsünü söylerdi, bana da öğretmişti birlikte söylüyorduk. O aramızdan ayrıldıktan sonra ben hep Cem Adrian’dan dinledim türküyü. O gün de konserde seyirciydim, birden birlikte söyleyelim mi diye seslendim sahneye doğru. Nasıl yaptım bilmiyorum. 🙂 O da sağolsun davet etti beni. Cem Adrian ile aynı sahnede olmak çok değerli, ne kadar teşekkür etsem az. “İyi ki” diyorum.
Çıkardığın ilk single’ın ‘Aşka İnanma’yı dinlerken aklıma 60’lardaki yabancı solistli Türkçe şarkılar geldi. O nostaljik havayı da yaşatıyor bence. Sahi sen Beyrut’ta doğmuş; önce Hollanda’ya, oradan da Belçika’ya taşınmış birisin. Türkçe’yi nasıl bu kadar iyi öğrendin?
Bu aslında bilinçli olarak hedeflediğimiz bir durum değildi fakat aksanımdan dolayı kaçınılmaz oldu sanırım. Türkçe konusunda ise, aslında ben yaşadığım her yerin dilini biraz biraz öğrendim diyebilirim. Türkçe, Flemenkçe, İngilizce, Ermenice ve Arapça’yı akıcı bir şekilde konuşabiliyorum. Ama tabii Türkçe’de en büyük yardımcım küçükken evde izlediğimiz Türk dizileri oldu. “Aşk-ı Memnu”nun tüm sezonlarını izlediğimde artık Türkçe konuşabiliyordum. 🙂
“Türkçe şarkı söylemek benim için hepsinden güzel!”
Hazır dil hakkında konuşuyorken şunu da merak ettim. Hangi dillerde şarkı söylemeyi daha çok seviyorsun? Hangi dilde kendini daha iyi ifade edebildiğini düşünüyorsun?
5-6 dilde konuşabiliyorum ama kendimi en rahat Türkçe ve İngilizce olarak ifade ettiğimi düşünüyorum. Arapça ve İngilizce yazdığım şarkılar da var ama Türkçe şarkı söylemek benim için hepsinden daha güzel.
Cover’larla aranın iyi olduğuna rastladım sosyal medya hesaplarını incelerken. Özellikle Türkiye’den tercih ettiğin isimler var mı şarkılarını söylemeyi daha çok sevdiğin?
Türkiye’den pek çok sanatçıyı severim ve dinlerim. Sertab Erener, Yıldız Tilbe, Ahmet Kaya, Cem Adrian… Her birinin kalemi ve sesi tartışılmaz derecede güçlü ve bu sanatçıların şarkılarını kendi sesime yakıştırıyorum.
Sosyal medyayı da etkili kullanıyorsun bakınca. Bu mecraların tanınırlığını arttırmada, müziğinin bilinirliğini yükseltmede ne kadar faydası oldu sence?
Günümüz dünyasında zaten sanatçı ve dinleyici arasında iletişimi sağlayan çok temel bir aracı konumunda sosyal medya. Dolayısıyla burada etkin bir şekilde var olmayı önemsiyorum. Öte taraftan dinleyiciyle bu kadar yakın temasta olmak çok hoşuma gidiyor. Anlık geri bildirim alabiliyorsun, sohbet etme ve onları yakından tanıma şansı bulabiliyorsun. Kesinlikle çok olumluyum bu konuda.
“Şarkı yazma ve söyleme tohumları benim için burada atıldı…”
Avrupa’da farklı farklı ülkelerde bulunuyor olmak sana yeni maceralar yaşatıyordur diye düşünüyorum. Peki bu seyahatler senin müzikal üretiminde nasıl bir etkiye sahip. Gördüklerin ya da keşfettiklerin beste yapmak, söz yazmak için sana katkıda bulunuyor mu?
Avrupa’nın sanırım bulunmadığım yeri kalmadı. Her bir yer kendine özgü bir ruha sahip ve insana çok şey katıyor. Ama benim için en özel yer Türkiye-Yunanistan sınırı ve çevredeki şehirlerde tanık olduğum kültürler oldu. Burası o kadar zengin ki her açıdan. Ben çocuk yaşlarda bulundum bu bölgede. Şarkı yazma ve söyleme tohumları benim için burada atıldı diyebilirim.
‘Aşka İnanma’dan sonra yeni bir single ya da albüm hazırlıkların var mı? Ya da belki sevdiğin, dinlemekten hoşlandığın isimlerle bir iş birliği gelir mi yakın zamanda?
Tabii, yeni şarkılar geliyor, yolda. Sevgili aranjörüm Hakan Özlücan ve sevgili yapım şirketim CES Productions hız kesmeden çalışıyorlar, bu vesileyle de onlara teşekkür etmiş olayım. Düet konusu da sürpriz olsun istiyorum.
Seni yeni keşfeden ya da mevcut dinleyicilerine ne söylemek istersin?
Benim şarkımı söyleyen, benimle şarkı söyleyen herkese tek tek sarılmak istiyorum. Bu aynı duyguları yaşadığımızı bilmek demek. Gözlerim doluyor bunu düşününce. Herkese çok teşekkür ederim, kucak dolusu sevgiler.