15 yıldır farklı farklı projelerle karşımıza çıkan müzikolog ve müzisyen Karma Whiff, 16 Ağustos’ta yeni albümü “Diaspora”yı dijital platformlarda yayınladı. İnsanların doğumundan ölümüne kadarki zihin göçünü anlattığı yeni albümünde farklı müzik türlerinden tanıdık isimlerle de çalışan Karma Whiff’in hikayesini ve “Diaspora”yı gelin kendisinden dinleyelim!
Batıkan BAKSI / [email protected]
Öncelikle yeni albümün “Diaspora” güzel dinlemelere ulaşsın diyeyim, röportajımıza başlayayım. Albüme geçmeden önce seni birazcık tanımak isteyecektir okuyucularımız. Karma Whiff’in müzik serüvenini kendisinden dinleyelim mi?
1996 yılı İzmir doğumluyum. Yaklaşık 15 yıldır müzikle uğraşıyorum. Dokuz Eylül Üniversitesi Müzikoloji bölümü mezunuyum. Serüvene gitar ile başladım açıkçası. Uzun yıllar gitarist olarak hem kendi projelerimde hem de başka projelerde sahneler aldım ve üretimlerin içerisinde bulundum. Bu süreçte edindiğim deneyimleri çok değerli buluyorum. Kendi müziğime tamamen odaklanmam son beş sene içerisinde şekillendi diyebilirim. Kendime bir tür kısıtlaması koymadan sürekli üretim yaptığım bir dönem içerisinde buldum kendimi. Bu akıştan aldığım keyif, müzik hayatımı bu yöne doğru çevirdi ve tamamen kendi müziğime odaklandığım bir dönemdeyim. Hikaye anlatmayı çok seviyorum o yüzden konsept olan üretimler yapmayı ve dallanıp budaklandırmaktan oldukça keyif alıyorum. Şarkı ya da şarkılar üzerinde çalışırken kafamda hep bir hikaye, kelime, manzara ya da buna benzer şeylerin ilhamından yararlanıyorum.
“Diaspora” albümün için “bir algı bütünlüğünün değişim ve dönüşümü” gibi bir tanımlaman olduğunu okudum. Albüm nasıl gelişti ve bizimle buluştu? “Diaspora”nın yaratım sürecinde geçirdiğin algı değişimlerini anlatmak ister misin?
“Diaspora” baştan sona kişinin doğum ve ölüm arasındaki zihin göçünü anlatıyor. Algılayabildiğimiz algı içerisinde sürekli bir değişim ve dönüşüm içerisinde bir zamanı yaşıyoruz. ‘A Priori’ şarkısı benim içim doğumu simgeliyor mesela. Bir kaos içerisinde ama belirli belirsiz bir huzuru yansıtıyor. Herkes bu yolculuğu başka şekilde yaşıyor tabii ki ama bence ortak olan bir hüzün ve herkesin bunu paylaştığını düşünüyorum. Zaman zaman çok çaresiz, bazen umut bulmuş ve bazen tamamen dibe batmış olduğum algı değişimleri içerisinde şarkıları ürettim diyebilirim özetle.
“Diaspora, hem armonik hem de hikaye bakımından biraz yersiz yurtsuz bir noktada…”
Albümün geneline baktığımda epey “ambient” bir yapısı olduğunu fark ettim. Ki zaten sen de böyle dile getiriyorsun albümü. Avrupaî bir havayla başlayan trip-hop, house, elektronik tarzdaki şarkıları, bu toprakların melodileriyle de sentezleniyor. Özünde geldiğin yerden aldığın ilhamı, yabancı türlerle birleştirmişsin gibi. Albümüne “küyerel” bir çalışma diyebilir miyiz?
Tür konusunda kendimi hiç kısıtlamadım. Kafamdaki anlatıya oturduğu şekliyle parçaları düzenledim. Tabii ki sevdiğim ve etkisinde olduğum belirli türler olduğu için ortaya çıkan şarkılarla belirli türleri sayabiliyoruz. Özellikle ‘Sequence Pt.2’ için küyerel bir çalışma diyebiliriz bence. Ama albümün kalanında belirli bir kültürel öğenin yansıdığını pek düşünmüyorum. Hem armonik hem de hikaye bağlamında biraz daha yersiz yurtsuz bir noktada olduğuna inanıyorum.
“Diaspora”da farklı türlerden farklı müzisyenlerle (Muaz Ceyhan, Netam, Cihangir Aslan, Mehmet Denizci ve daha fazlası) çalışmışsın. Zaten müziğinin gelişmesinde daha önceki grup deneyimlerinin büyük bir önemi olduğunu da söylüyorsun. Farklı tarzlara sahip müzisyenlerin “Diaspora”daki zenginliği yaratmada nasıl bir katkısı oldu? “Bu şarkı, bu isimlerle çok iyi uyar” diyerek mi yola çıktın, yoksa her şey zaten yolda mı gelişti?
Şarkıları üretirken albümde yer alan tüm sanatçılar o parçaların üretimlerinde aklımdan geçiyordu aslında. Böyle bir albüm olacağını ilk başta hayal etmesem de süreç beni oraya götürdü. Sequence parçaları bittiğinde bir konuşmaya daha ihtiyaç duyuyordum ve Muaz Ceyhan’la o şarkıda çok güzel bir sohbet etme fırsatı bulduk. Tam istediğim gibi oldu. Sonrasında bu durum diğer şarkılarda da benzer bir hissi yakalamaya itti. Hepsi çok sevdiğim ve saygı duyduğum sanatçılar, onlarla beraber böyle bir albümü tamamlamak çok güzel bir his.
Albümdeki şarkıları dinleyenler zaten kafasında görselleştirecek çok fazla öğe bulabilir gibi geldi bana ama zaten her şarkı için de görsel materyaller üretilmiş aldığım bilgiye göre. Parçaların görsel çıktıları hakkında daha detaylı bilgi almak isterim. Ortaya çıkanlar da şarkılar gibi deneysel görseller mi oldu?
Albümün tüm görsel çalışmalarında Raşit Göl ile çalıştık. En başından beri hikayeye o da benim kadar hakim. Ben şarkıları yaparken o da görselleri yaptı diyebiliriz. Görsel stilde dijital kolaj şeklinde bir üretim tercih ettik. Bu karmaşık akışı ve kafamızdaki diasporayı bu şekilde yansıtmanın iyi olacağını düşündük. Raşit, her şarkı için birer görsel ve bazı şarkılar için fiziksel materyaller üretiyor. Ekim ayında bu görselleri ve ürünleri sergileştireceğiz. Şarkıların manifestosu, görseller ve şarkının kendisi ve fotoğraflar olarak bütün olarak bir sunum yapmayı planlıyoruz. Ayrıca bu albümdeki her şarkı için bir fotoğraf olacak şekilde bir fotoroman çalışması yapılacak, bu çalışmayı da Çağdaş Demirbilek yapıyor olacak.
“Herkes “Diaspora” ile kendi yüzleşmesini yaşayacaktır…”
Şarkılar birbirini takip ederken insanların zihninde bir yolculuk yapmasını amaçladığın çok belli ve bunu dinleyiciyi yormadan yaptığını hissettim. Esasen her dinleyicinin kendi kafasında tasarladıklarını ve dinlediklerini kendi perspektifinde yorumlaması gerekiyormuş gibi. “Diaspora” bir tür yüzleşme mi sence?
Bu tam olarak istediğim şey diyebilirim. Herkes bu göçü kendi içerisinde bambaşka hisler ve şekillerde yaşıyor bence. O yüzden ben ne kadar metin, görsel ve şarkı sunuyor olsam da herkes burada kendi yüzleşmesini yaşayıp kendi hikayesi içerisinde dokunan yerleri yakalayacaktır diye düşünüyorum.
Doğum anından dünya üzerindeki son nefese uzanan bir hikaye sanki “Diaspora”. Sence albümde insanın olgunluk dönemini anlatan şarkılar hangileri? Sonuçta dünya üzerinde en çok varoluşsal sancılar çekilen dönem aslında yetişkinlik. Bunları temsil eden şarkıları çok merak ettim.
‘Sequence Pt.2’, ‘Diaspora’ ve ‘Vacilando’ şarkıları bu albümdeki en yoğun hisleri ve acıyı barındıran şarkılar benim için. Hem üretirken hem de dinlerken beni bambaşka yerlere götürüyorlar.
“Şu anda müzisyen kimliğime odaklandığım bir dönemdeyim…”
Sen bir müzisyenden öte müzikologsun ve aslında müziği çok farklı boyutlarda ele alıyorsun. 14 yıldır profesyonel olarak müzik yaptığını biliyorum. Müzikolog Karma Whiff ile müzisyen Karma Whiff’in arasındaki çizgiyi belirleyen şey ne? İki kimliğini nasıl ayırıyorsun?
Müzikolog kimliğimle uzun süredir bir çalışma yapmadım aslında. Şu anda müzisyen kimliğime çok odaklandığım bir dönemdeyim ve buradaki odağımı korumaya çalışıyorum. Ama müzikoloji de müzisyenliğimle çok iç içe giren bir yerde duruyor bence. Yaratmaya çalıştığım şeyler de bana yardımcı oluyor diyebilirim.
Şarkılarının görselleştirilmesinden bahsetmiştik az önce. Önümüzdeki dönemde yapacağın canlı performanslarda görsel şovlar, belki yapay zekanın etkin kullanımıyla interaktif etkileşimlere yönelik deneyimler görmemiz mümkün olacak mı sahnende?
Şarkılar için çok fazla görsel ve visual materyallerimiz var. Raşit Göl ile canlı performanslarda bunu audio visual konseptinde sunmayı düşünüyoruz. Yapay zekayı bu alanda kullanmayı pek düşünmemiştik ama tabii ki de olabilir.
Karma Whiff, karşımıza nasıl çıkacak bundan sonra? Üretimler tam gaz devam edecek mi yoksa “Diaspora”nın insanlarla buluşturulması mı var sırada?
İkisi bir arada diyebiliriz. Şu anda arka planda üretimler tam gaz devam ediyor. Ama “Diaspora”yı güzel bir şekilde sunup hikayeyi olabildiğince çok insana anlatmak istiyorum. O yüzden bolca Diaspora Session ismini verdiğim konserler yapmayı istiyorum.
Müziğine kulak verecek, zihinsel deneyimlerine ortak olacak dinleyicilerine neler söylemek istersin röportajı bitirirken?
En önemli şey hissetmek demek istedim. Bu albümü ya da diğer üretimleri dinlemiş, dinleyecek olan herkes kendi hikayesinden bir şeyler hissetsin. Ben üretmeye devam ediyor olacağım. Çok teşekkürler.