Türkçe rap dünyasının en yetenekli isimlerinden Kezzo, ilk bölümünü geçen hafta yayınladığı Machine albümü vesilesiyle Dergy’nin konuğu oldu.

Sebla KOÇAN / [email protected]

Çok uzun zamandır rap müziğin içinde olan bir isim Kezzo (Hüsnü Doğan). Machine adını verdiği son albümünü 3 bölüm halinde yayınlayacak. İlk bölümü geçen hafta yayınladı, çıkış şarkısı Eypio ile birlikte seslendirdiği “Yolum Uzun” da aynı anda yayınlandı. Kezzo, müziğiyle her şeyi değiştirmenin peşinde olmadığını söylüyor. Yakaladığı başarıyı, popülerliği iyi bir silah olarak kullanmayı seviyor. Yardıma muhtaç kişilere, çocuklara el vermek istiyor. Her ne kadar özgürlüğümüzün üzerinde kara bulutlar dolaşsa da, müzik yapmanın onu çok özgürleştirdiğini düşünüyor. “Yazarken, dinlerken, çizerken, söylerken… Konserlere gittiğimizde seyircinin gözüne bakarken…” diyor ve ekliyor: “İyi ki müzik var. Bir bilgisayar mühendisi olarak devam etseydim bunlar olmayacaktı. Müzik sayesinde bazı hayatlara dokunabiliyorum”… Yetenekli MC’yle sohbet ettik.

Rap müziği ülkemizdeki en özgür müzik olarak tanımladınız bir röportajınızda.Üzerinde yaşadığınız topraklarda ne yazık ki özgür değiliz. Pek çok rap sanatçısı yazdıkları sözler yüzünden sıkıntı yaşıyor. Ne düşünüyorsunuz bu konuda ?
Sanatın tamamen özgür olması gerektiğini düşünüyorum. Zaten daha önce verdiğim demeçler de bu yönde. Sadece rap müziğin değil, tiyatronun , sinemanın, resmin, şiirin, romanın vb. da… Şu anda hali hazırda, sorun yaşayan sanatçılardan biri de benim. Söylediğimiz ve düşündüğümüz en ufak bir şey yüzünden bile, gerek medya, gerek çeşitli politik ve siyasi kurumlar tarafından vatan haini ilan ediliyoruz. Ama geçmişlerimize ve söylemlerimize bakacak olursak, vatanını seven, sadece yanlış gördüğü durumları dile getiren şairlerden ibaretiz. Bu konuda bir kanuni yaptırım olması bana garip geliyor ve kendimi özgür hissetmiyorum.

Kezzo feat Eypio, Yolum Uzun, Sedem Yapım

Aslında bilgisayar mühendisi olduğunuzu biliyoruz.Müzikle birlikte mesleğinizi de icra ediyor musunuz? Gündelik hayatınızda nasıl bir rutininiz var?
Mesleğimi icra etmeyi 2015 yılında bıraktım. O günden bugüne hayatımı müzik ile idame ettiriyorum. Mesleğime çok büyük bir sorun olmadıkça dönmeyi düşünmüyorum. Günlük olarak sabah her insan gibi kalkıp, stüdyoma gidip ya kendi işlerim için ya da dışardan aldığım aranje ve prodüksiyon işleri için çalışıyorum, hali hazırda bir yapım şirketim var.

Machine ilk bölümü 4 şarkıdan oluşuyor. İkinci bölüm ne zaman yayınlacak? Başka düetler olacak mı içinde?Albümü ne kadar zamanda kaydettiniz? Ekipte başka kimler vardı, biraz anlatır mısınız süreci?
Machine albümü 16 şarkılık  bir albümdür, albümün 3 part’ı daha olacak. İkinci partı şubat sonu veya mart başı yayında olacak. Düetlerde ise Fuat Ergin, Defkhan, Patron, Allame, Köst, Dipnot, Decoy, Senfo olacak. Ekibimizde şarkıları mixleyen ve kaydeden ses mühendisimiz Barbaros Göçmen ve mastering’lerimizi yapan Buğra Kunt, altyapılarda ise genelde benim çalışmalarım ve Uğur Öztürk’ün çalışmaları mevcut. Video çekimlerimizi Serkan Vatansever yürütüyor. Menajerlik , medya ve strateji konusunda emekleri çok büyük olan Kübra Yaşar. Arka planda ise sokağımızın güzel yürekli çocukları var. Silivri’de yakın çevremizde bulunan güzel müzisyenler de enstrumanlarıyla bize  destek oluyor. Albümün yayın stratejimizi dünyadaki tüketim politikasına uygun olacağını düşündüğümüz  şekilde part part yayınlayacağız. Albümdeki şarkılar son yıllarda yaptıklarımızdan ziyade önceki yıllarda yaptığımız parçaları da barındırıyor.

kezzo3

Salgın pek çok müzisyeni vurdu, özellikle de konser vermemek pek çok müzik emekçisini olumsuz etkiledi. Bazı müzisyenler ise evde çok çalıştı, üretkenlik arttı ve pek çok yeni şarkı ortaya çıktı. Salgın süreci sizi ne yönde etkiledi?
Salgın süreci şahsen beni ekonomik olarak çok fazla etkilememesine rağmen, psikolojik olarak herkesi etkilediği gibi bizi de negatif yönde etkiledi. Yakınlarımızı kaybettik, yakınlarımız hastalığı geçirdi. Diijital gelirler ya da yaptığımız prodüksiyonlar açısından dediğim gibi ekonomik olarak zorlanmadım. Ancak birçok müzik emekçisi (barmen, tonmaister, vokalist, enstrümanist, garson vb.) ciddi yara aldı. Çok fazla intihar vakası yaşandı ve bu bizi derinden yaraladı. Kültür Bakanlığı’nın ve meslek birliklerinin bu konuda sınıfta kaldığını düşünüyorum ve bunu hiçbir zaman unutmayacağım. Üretkenlik olarak ise konserler olmadığı için ve yaşanan dramatik süreçten çok fazla beslendiğimi ve yararlandığımı söyleyebiliriz.

“O DÜĞÜN SALONUNDA İÇİMDE KELEBEKLER UÇMUŞTU, HALA DA ÖYLE”

Genellikle eğlenceli şeyler yazdığınız söylenemez, şarkılarınızda karanlık ve negatif sözlere rastlıyoruz. Machine’de de hissediyoruz bunu. Yine ezilenlerin ve üzülenlerin yanındasınız. Normalde bardağın boş tarafına mı bakarsınız, realist misinizdir yoksa kalemi elinize aldığınızda mı böyle oluyor?
Normalde her tarafa bakmaya çalışırım, iyi bir gözlemci olduğumu düşünüyorum. Belki size gereksiz gelecek lakin ben bir misyon üstlendim ve müziğimle bunu dile getiriyorum. “İnsanlar neden daha iyi şartlarda yaşamasın ki?”, “Neden bu terazi dengesiz ki?” diye kendime çok sorarım, bu da ister istemez müziğime yansıyor .

Silivri’deki çocukluğunuzda 11-12 yaşlarındayken Cartel’i ilk keşfettiğiniz anları ve kasetçiye gidip rap şarkılarıyla kaset doldurduğunuzu biliyoruz. Neler dinlediniz küçükken, odanızda kimlerin posteri vardı? İlk kez sahnelerde olmak, mikrofonun başına geçmek istediğinizi anladığınız an nasıl bir andı ?
6-7 yaşlarında Cartel ile tanıştım, ablam yüzünden çok fazla müzik dinleme şansım oldu ki bunu bir artı olarak görürüm her zaman. Hala da çok fazla tarzda müzik dinlemeye çalışırım. Hiç bir sanatçıya çok aşırı bir hayranlık beslemediğimden odamda pek poster yoktu. Lakin kafamda Barış Manço, Cem Karaca, Ahmet Kaya, Ceza, Fuat , Sagopa ve Eminem posterleri mevcut . İlk kez sahnelerde olduğum an sanırım 2006 yılıydı ve çok amatör ama bir o kadar da “prof”tu! 🙂 Bir düğün salonuydu! Belki bilirsiniz eskiden rap konserleri düğün salonlarında, ikinci sınıf barlarda olurdu. Sanatsal olarak çok kötü olduğunu hatırlıyorum lakin içimde kelebekler uçmuştu, hala da öyle 🙂

kezzo1

Müziğin gerçekten bir şeyleri değiştirebileceğine ,insanları dönüştürebileceğine inanıyor musunuz? Rap müzik sizi özgürleştiriyor mu, size göre müzik yapmanın en iyi tarafı nedir?
Eskiden müziğimle ya da müzikle diyeyim bir şeylerin değişebileceğine inancım yüzde 100 iken maalesef şu sıralar buna olan inancım azalmakta 🙁 Ama bazı hayatlara dokunabildiğimi çok iyi biliyorum. Ya da bu popülerliği iyi bir silah olarak kulandığımızda, kitlelere hitap ettiğimizde, hasta veya yardıma muhtaç bir çocuğa ya da bireye hızlıca cevap verip sorunu çözmek çok hoşuma gidiyor. İyi ki müzik var! Bilgisayar mühendisi olarak hayatıma devam etseydim bu şanstan mahrum kalacaktım. Tabii ki özgürleştiriyor dinlerken, yazarken, çizerken ve söylerken… Konserlere gittiğimizde seyircinin gözüne bakarken… Müzik yapmanın bence en iyi tarafı az önce de belirttiğim gibi ihtiyaç sahiplerine hızlı bir şekilde cevap verebilmek. Ben işin daha çok manevi ve insancıl tarafındayım bu konuda, inşallah bu sokaklar doyacak! 🙂

Türkiye’de rap müziğin müzik olarak bile tanınmadığı yıllarda şarkılar yapmaya başladınız. 16-17 yaşlarındaki halinize bugün olsa neler söylemek istersiniz? Bugün rap müziğin geldiği nokta size neler hissettiriyor?
16-17 yaşlarındaki halime şöyle söylerdim: “Git konservatuarda müzikle alakalı bir şeyler oku!” 🙂 Rap müziğin ülkemizde geldiği nokta desek daha doğru olacaktır diye düşünüyorum çünkü yurtdışında zaten kendine çok kısa zamanda bir yer bulmuş bu müzik türünün ülkemizde yeni popüler olması biraz garipti 🙂 Mutluyum lakin gerçek dinleyicinin halen eskisi gibi azınlıkta olduğunu biliyorum, bu da üzüyor. Maalesef insanlar kültürü ve geçmişini hiç araştırmadan bazı basit ve boş yargılara kapılıp ben ve benim gibi çok emek vermiş çoğu underground sanatçıyı yok sayıyor, aşağılıyor ve saygı duymuyor. Bu üzücü…

kezzo4

KISA KISA

* Rap yapmıyor olsaydım futbolcu olurdum, çünkü iyi futbol oynuyordum ve iyi olduğumu anladığım şeyin peşinden giderim 🙂 
* Ne zaman moralim bozulsa , kendimi yeniden toparlamak için yaptığım şey; ateş yakarım ve onu izlerim . 
* Bana göre en güzel yolculuk yapma /araba kullanma albümü The Cranberries’in Bury the Hatchet albümü.
* Rap sonrasında en çok dinlediğim müzik türü Anadolu rock. 
* Müzik dışındaki en büyük tutkum; futbol, basketbol, arabalar, hayvanlar, doğa…
* Keşke onunla birlikte çalışabilsem dediğim isim, Dr. Dre.
* Ne zaman ekran karşısına geçsem izlemekten çok keyif aldığım dizi Avrupa Yakası.
* Günün en sevdiğim saati 03:00-04:00. İşte o zamanlar  çok üretkenim.