Ülkemizi sık sık ziyaret edip her seferinde bizi farklı bir duygumuzdan yakalayan ve kalbimize dokunmayı başaran Kovacs ile 20 Aralık’ta buluşacağız. Konser öncesinde hayatını, son albümünün aldığı reaksiyonları ve aklındaki planları konuştuk.
Ant Arın ŞERMET
Kovacs, yaptığı her şarkı, yayınladığı her albümle insana, insanın kırılganlığına ve bazen kendi içimizde dahi yüzleşmeye korktuğumuz duygularla yüzleşmeye odaklandı. Bu odağını, başta özgürlük olmak üzere sosyal konulara da yöneltti. Şanslıyız ki İstanbul’da sık sık izleme şansı bulduğumuz, bu sayede de kariyerinin her adımına direkt şahit olduğumuz Kovacs, 20 Aralık akşamında İstanbul’a bir kez daha geliyor. Biz de bu vesileyle kendisiyle tekrar bir araya geldik ve başta müzik olmak üzere birçok konu hakkında konuştuk. Keyifli okumalar.
Son olarak geçtiğimiz sene “Child of Sin” adını verdiğin bir albüm yayınlamıştın. Lakin yeni şarkılar paylaşmaya da başladını Arayı çok açmadan yeni bir albümle buluşacağız gibi tahmin ediyorum. Sen bu konuya dair hayranlarına bir şey paylaşmak ister misin?
Evet, doğru, yeni müzikler paylaşıyorum ve şunu söyleyebilirim daha fazlası da yolda. Son zamanlarda yaratıcı anlamda iyi bir akış içindeyim ve bu ivmeyi sürdürmek istiyorum. Bu sefer çok beklemek istemiyorum. “Child of Sin” benim için çok derin ve kişisel bir projeydi ve onu yayınladıktan sonra söyleyecek daha fazla şeyim olduğunu hissettim. Yeni hikayeler anlatmak ve duygularımı paylaşmak için hazırım. Yani evet, yakında benden daha fazla üretim bekleyebilirsiniz. Sanırım hayranlarım hem sound’umdaki evrimi hem de “Child of Sin”e koyduğum ham ve dürüst duygunun devamını duyacaklar.”
Bir yandan “Child of Sin”e dair de konuşalım istiyorum. Till Lindemann gibi tarzı sebebiyle baskın bir müzik insansıyla albüme adını veren şarkıyı yaptın. Albümü birkaç kere dinledikten sonra senin müziğinin dinleyiciyi kucaklayan klasik tarafına da ulaşıyoruz. Kayıt süreci nasıldı? Artık aradan azımsanmayacak bir süre geçti. Tepkiler nasıldı? Turneden aklında kalan bir şeyler oldu mu? Hem bu albüm kapsamında geçen sene İstanbul’a da gelmiştin.
“Child of Sin”in kayıt süreci çok yoğundu. Kendi şeytanlarımla yüzleşmek ve her şeyimi dürüstçe, tamamen ortaya koymakla ilgiliydi. Till ile çalışmak inanılmazdı. Onun şarkıdaki varlığı, ihtiyaç duyduğumuz karanlığı getirdi. Aslında şarkı hakkında oldukça güvensizdim, bu yüzden Till’in yanımda olması, kendimi desteklenmiş ve savunmasız hissimden uzaklaşarak hazır hissetmeme yardımcı oldu.
Albüme gelince, aldığımız reaksiyonlar harikaydı. İnsanların albümün çiğliğiyle gerçekten bağ kurduğunu hissediyorum. Turne sırasında çok inanılmaz anlar yaşadık ve İstanbul’a gelmek kesinlikle en önemli anlardan biriydi. Oradaki dinleyicilerin enerjisi çılgıncaydı. Şarkılarımın her bir kelimesini eksiksiz söylediler ve çok güçlü bir bağ hissettim. Bu, neden performans sergilemeyi sevdiğimi ve neden müzik yaptığımı bana yeniden hatırlattı.
Seni ve müziğini yeni keşfeden biri için müziğindeki farklı dokular, katmanlar merak uyandırıcı bir durum oluşturuyordur muhtemelen. Birçok farklı alandan beslendiğini tahmin ediyorum. Ancak müzikten, edebiyata neler senin için zamansız diye merak ediyorum. Elbette paylaşmak istediğin farklı bir şey varsa onları da öğrenmek isterim.
Benim için zamansızlığı gösteren şey her zaman eski müzikler oldu. Billie Holiday, Nina Simone, Bessie Smith gibi sanatçılardan bahsediyorum. Onlarda artık pek sık duyamadığınız bir otantiklik ve iyi anlamda çiğlik var. Sanırım kendi müziğimde de yakalamaya çalıştığım şey bu. Gerçek bir şeyin peşindeyim. Gerektiği yerde karanlık bile olsa… Müziğin ötesinde, eski edebiyat eserlerinden ve şiirden de çok ilham alıyorum. Orada bulabileceğiniz duygu derinliğini seviyorum, insanların zor ifade edilen şeyleri anlatmak için kelimeleri kullanma biçimlerine hayranlık duyuyorum. Sanırım müziğimin zamansız yönü, arkasındaki duygulardan geliyor. Duygular yaşlanmaz. Acı, aşk, özlem… Bunlar evrenseldir ve her zaman geçerlidir. Müziğimin, insanların bir şeyler hissetmek, yaşadıklarını anlamlandırmak istediklerinde dönüp bakabilecekleri bir şey olmasını istiyorum.
Hayata karşı duruşun ve fikrini birçok konuda paylaşmaktan geri durmaman takdir edilesi. Kişisel konulardan, toplumsal konulara senin gibi sanatçıların artması bir müziksever olarak başlıca dileklerimizden. Dünyanın yaşadığı ‘garip şeylere’, kişisel çıkmazlarımıza dair müziğin haricinde neler söylemek istersin?
Evet, dünya şu anda kesinlikle garip bir halde. Bence özgürlük, asla hafife almamamız gereken bir şey. ‘Freedom’ şarkımı farklı ülkeleri gezerken yazdım ve her şeyin ne kadar kırılgan olduğunu fark ettim. Her şey siyasi ve sosyal olarak çok hızlı değişebilir ve bunun farkında olmamız gerekiyor. Özgürlük, ister kişisel düzeyde olsun, örneğin zihinsel sağlık için mücadele etmek gibi, ister daha geniş bir ölçekte olsun, özünde mücadele etmeye değer bir şeydir.
Kişisel mücadeleler için, bunları konuşmanın, açık olmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Ben de çok şey yaşadım —depresyon, madde bağımlılığı—ve daha iyi bir yere gelmek için çok çalışmam gerekti. Ama hâlâ her gün kendi özgürlüğüm için, geçmişimden ve kendi zihnimden özgürleşmek için savaşıyorum. İnsanların bilmesini istiyorum ki, mücadele etmek sorun değil ve kendinizi anlamak için zaman alması da sorun değil.
Ülkemizde geniş ve sadık bir hayran kitleniz var. Ne kadar şanslıyız ki sizi sık sık izleyebilme ve müziğinizi dinleyebilme şansına erişiyoruz. Sizin İstanbul’a, İstanbul’daki dinleyicilerinize ve konsere gelecek hayranlarınıza söylemek istediğiniz bir şeyler var mı?
Sadece teşekkür etmek istiyorum. Türkiye’deki hayranlarımla hissettiğim bağ gerçekten çok özel. Her zaman çok sıcak ve misafirperversiniz, konserlerdeki enerji inanılmaz. Türkiye’deki hayranlarım için sahneye çıkmayı seviyorum çünkü müziğimi gerçekten anladığınızı hissediyorum—derinlemesine hissediyorsunuz ve benimle birlikte şarkı söylüyorsunuz, bu benim için çok şey ifade ediyor. Geri dönüp sizinle daha fazla müzik paylaşmak için çok heyecanlıyım. Her adımda beni desteklediniz ve sizi tekrar görmek için sabırsızlanıyorum.