Son albümü 24 Saat‘in üstüne Live Sessions adında bir de akustik EP yayınlayan Kozmos’u Dergy’de ağırladık.
Sebla KOÇAN / [email protected]
Kasım ayında yayınladığı 24 Saat albümüyle dikkatleri çeken Kozmos, bu albümden 5 şarkının akustik versiyonlarını da yayınlayarak 2020’yi çok üretken tamamlıyor. İzmir’de dünyaya gelen 28 yaşındaki sanatçı, org piyano ve bateri çalabiliyor. “Eskisi Gibi”, “Umrumda Değil”, “Ex Arıyor” gibi şarkılarıyla Türkçe rap’in yükselişte olan MC’lerinden Kozmos, İzmir’in tam anlamıyla bir hip hop şehri olduğunu söylüyor: “Karşıyaka sahildeki karelerde B-boylar, her yerde grafitiler, kaykay yapan insanlar bana büyük ilham verdi. Burda gerçekten birlik olduğunuzu hissediyorsunuz.” İzmir’de rap’i dayanışma ruhu sonuna kadar yaşanıyor, anlaşılan… Kosmoz’u Dergy’e konuk ettik.
1992 doğumlusunuz ve çocukluğunuzda funk, soul ve blues dinlediğinizi öğrendik. Küçük yaşlar için oldukça ilginç seçimler… Kimleri dinlerdiniz, evde mi dinlenirdi bu müzikler? Sizi müzikal açıdan nasıl besledi erken yaşlarınızda dinledikleriniz?
Ailemin müziğe olan ilgisi sayesinde plaklar ve kasetlerle küçükken tanıştım. Evimizde müzik hiç susmadı. BB King, James Brown, Ray Charles daha niceleri ailem sayesinde kulağımı dolduruyordu. Tabii ki hem prodüksiyon hem de ses olarak bana yön verdi.Vokalimdeki Jazz, Blues tınısının o zamanlardaki kulak aşinalığından geldiğini düşünüyorum.
7 yaşında org ve piyano çalmaya başladınız. Başka enstrümanlar da çalıyor musunuz? Nasıl yönlendiniz enstrüman çalmaya?
Bateri de çalabiliyorum. Prodüksiyon kısmının teknolojiyle birleşmesiyle haliyle enstrüman kısmı birazcık köreldi benim için. Babamın bana aldığı klavye sayesinde başlamıştı serüven. Yaşım ilerledikçe piyanoya yöneldim. Videolar izleyerek, şarkılar dinleyerek kulağımı geliştirdim ve uzun süre bu şekilde kulaktan çaldım. Nota öğrenmeye direnmiştim.
Hip hop kültürü ve rap müziğe olan merakınız ilk nasıl başladı? İçinizde ilk kez kıpırtı uyandıran, size bu müziği yapma kararı aldıran anı hatırlıyor musunuz?
Yine ailemin etkisiyle Bonfunk Mc’s, Will Smith, Mc Hammer kasetleriyle sanırım ilk kez 97-98 yıllarında Rap müziği duydum. 2000’lerin başında MTV ‘de Rahzel, Faith SFX gibi beatbox’çıları gördüm ve çok etkilendim. Ben de yapmak istiyordum. Yıllarca beatbox yapıp kendimi geliştirmeye uğraştım. Bunun dışında Eminem, Rakim, Nas, Missy Elliot vb. rapçiler büyük ilham kaynağı olmuştu. Bu kültürle beni asıl tanıştıran MTV diyebilirim. Yıllar geçti ve artık be nde müzik yapmak istiyordum. Ufak bir sistemle 2006’da ilk altyapılarımı yapmaya başladım. İlk şarkımı da sanırım 2007’de kaydettim. Benim serüvenim bu şekilde başladı. O zamanlar adım Raptile’dı. 🙂 Beatbox olayı şu an heyecanını kaybetti ama tamamen beatboxtan oluşan bir şarkımız da var. (Müzik Kutusu feat. Anıl Piyancı & Emrah Karakuyu)
2012’de Miller Music Factory gibi dönemin en ünlü yarışmalarından birine katıldınız ve üçüncü oldunuz. Bu başarı sizi nasıl etkiledi, size nasıl bir tecrübe kazandırdı?
Hayatımın dönüm noktalarından biriydi. 2000 küsür katılımcıdan ilk 10’a kaldım. Katıldığım sene finalde, eskiden olduğu gibi yarışmacılar müzik türüne göre ayrılmıyordu. Yani ilk 10 da Rock, Indie, Jazz, Elektronik gibi türlerde müzik yapan sanatçılarla yarıştım. 20 yaşındaydım ve başarıyı iliklerime kadar hissetmiştim. Benim için büyük bir olaydı. Müziğimi geliştirmemde büyük motivasyon kaynağı oldu.
Khontkar, Anıl Piyancı, Ege Çubukçu, Bandit Beatz gibi isimlerle yaptığınız işbirlikleri 24 Saat albümünde yer alıyor. İzmir’de doğmuş ve yetişmiş bir rapçi olmanın sizce avantajları neler? Geldiğiniz yer ve dayanışma ruhu sizi nasıl besledi, dönüştürdü, bugünlere getirdi?
İzmir tam anlamıyla bir Hip-Hop şehri diyebilirim. Ben İzmir’de doğdum fakat 10 yaşıma kadar Ankara’da büyüdüm. 2002’de İzmir’e taşındığımızda kültürle tam anlamıyla tanışmış oldum. Karşıyaka sahildeki karelerde B-boylar, her yerde grafitiler, kaykay yapan insanlar bana büyük ilham verdi. Burada gerçekten birlik olduğunuzu hissediyorsunuz. Çalıştığım insanların hepsiyle ilk günden beri çok samimiyiz ve kimse desteklerini esirgemedi. Buradan hepsine tek tek teşekkürlerimi iletiyorum.
Sizce başarının tanımı nedir? Ne zaman, ne yaptığınızda kendinizi “Evet, başardım” derken göreceksiniz? Hedeflediğiniz, hayalini kurduğunuz dünyaya yaklaştınız mı, içinde misiniz, nerede konumlandırıyorsunuz kendinizi?
Bana göre başarı kendini var etmek, kanıtlamaktır. Adımı global olarak duyurabildiğim zaman “Evet, başardım” diyebilirim. Şu an Spotify verilerinde 90 ülkeye ulaştığım söyleniyor. Yavaş yavaş yaklaşıyoruz. Henüz olmak istediğim yerde değilim tabiki. Ama her sene yaptığım işin üstüne koyarak ilerlediğimi düşünüyorum.
“BU YAZ AFROBEAT, AFROTRAP YAYILACAK”
Ve tabii 2020’nin sonlarına doğru gelirken, bu soruyu sormadan olmaz. Nasıl geçti sizin için 2020? Gelmiş geçmiş en kötü yıllardan birini geride bırakıyor insanoğlu, size göre 2021 (özellikle müzik dünyasını düşünürsek) nasıl geçecek, öngörüleriniz neler?
Evet resmen lanetli bir yıldı. Benim içinde herkesin olduğu kadar yıpranmış bir ruh haliyle geçiyor. Fakat bu durum üretimlerime yansıdı. Evde daha çok vakit geçirdiğimiz için müziğe odaklandım bu dönemde ve ortaya güzel işler çıkardığımı düşünüyorum. Bir şeyler ürettikçe kenara atıyorum. Sanırım uzun bir süre daha bu şekilde geçecek. Umuyorum ki aşı ile çözüme ulaşılır ve bu buhran sona erer. Konserleri çok özledik. Bu sene Trap müziğin de ufak değişimlere uğrayacağını düşünüyorum. Çoğu şarkı birbirinin aynısı gibi olmaya başladı çıkan işlerde. Haliyle dinleyici de sıkıldı ve başka türlere yöneldi. Bu yaz Afrobeat, Afrotrap akımı tam anlamıyla yayılır diye düşünüyorum.
Müzik dışında başka bir tutkunuz daha var mı?
Basketbol. Küçükken lisaslı oynuyordum. Müzik daha baskın çıktı. Şu an sokakta devam ediyor. Müzik kadar olmasa da basketbola da elimden geldiğince vakit ayırmaya çalışıyorum.
KISA KISA
- Kozmos mahlasımın bende yarattığı duyguları anlatacak üç kelimem şöyle: Hayalgücü, Gelecek ve Derinlik…
- Bence rap müzik yapmanın en iyi tarafı gerçekleri tüm çıplaklığıyla anlatabilmek.
- İdolüm olarak gördüğüm rap sanatçısı yok
- En son izlediğim ve beni çok etkileyen film Interstellar oldu. Özellikle de şu sahnesi: Cooper adlı karakterin dünyaya geri döndüğünde kızının kendisinden çok daha yaşlı ve ölmek üzere olduğu sahne.
- “Keşke benim şarkım olsaydı” diye imrendiğim şarkı Trippie Redd Feat. Diplo – Wish
- Kendimde en sevmediğim özelliğim fazla mükemmelliyetçi olmam. Ne yapalım, ben de böyleyim.