Ana SayfaMüzikKum: “Müziğimde herhangi bir risk görmüyorum çünkü amacım piyasa müzisyenlerinden farklı!”

Kum: “Müziğimde herhangi bir risk görmüyorum çünkü amacım piyasa müzisyenlerinden farklı!”

Biz onu birlikte çalıştığı farklı farklı tarzlardaki gruplardan ve rap / hip-hop yaptığı solo projesinden tanıyoruz. 8 Aralık’ta Sony Music Türkiye etiketiyle çıkardığı “İstanbul Funk” albümüyle rap severlerin yüzünü güldüren Kum ile hem yeni albümü hem de müziğinin gidişatı hakkında konuştuk. Günümüzde çok tartışılan doğu-batı sentezinden pek hoşlanmadığına değinen Kum, müzikteki başarı skalasını ticari yönden değerlendirmediğini de anlattı. Dahası için haydi hep birlikte Burkut Kum’u dinleyelim!

Batıkan BAKSI / [email protected]

Yeni albümün İstanbul Funk” hayırlı olsun. Albüm gelmeden önce ‘İkilem, Kristal, Nasipve Missed Calls’ şarkılarını dinleyicinle buluşturmuştun. Peki albümün yaratım sürecini senden dinlesek nasıl olur? Bu albüm nasıl bir dönemin ve çalışmanın ürünü?

Bu albüm, biz “Apartmanlar”ı bitirir bitirmez şakasına yaptığımız ve bir nevi rap parodisi sayılabilecek şarkılar kenarda biriktikçe kendiliğinden oluşmaya başladı. “Apartmanlar”da elektronik / güncel müzikten uzaklaşabildiğim kadar uzaklaşmak istemiştim, bu da sanki 1979’da kaydedilmiş bir albüm gibi duyulan tamamen hücüm kayıt bir işe yol açmıştı. Hatta sadece sonik olarak değil şarkı yazımı ve düzenlemeler açısından da kalıplaşmış ve bilgisayarda yapıldığı belli olan günümüz müziğinden çok uzak, doğaçlama sayılabilecek bir işti. “İstanbul Funk”ta da yine benzer bir şekilde bu sefer tam tersi çok elektronik ve hesaplanmış bir yere gittik. ‘Kan Çanağı’, ‘Nasip’ ve ‘Sar Yaralarımı’ gibi 2 ya da 3 tane çok ciddi parça olmasına rağmen liriksel içeriğe gelirsek, şu ana kadarki işlerimden daha mizahi bir albüm, ufaktan siyasete de dokunan, bir sektör ve popüler kültür eleştirisi, troll bile diyebilirim.

Albümün adında funk görsek de güzel bir ters köşe yapmışsın aslında. Neden “İstanbul Funk” ismini tercih ettin albüm için?

Brezilya’nın sokak müziği Favela Funk‘a bir gönderme var orada, ayrıca albüm ilerledikçe kendini gösteren İngiliz Grime müziği, Türkçe Rap, Arabesk ve deneysel elektronik müzik karışımı; İstanbul’un metropolitan kasvetini yansıtan bir sound’u ortaya çıkarınca gerçekte varolmayan bu kurmaca müzik türüne bir isim verelim dedik.

Piyasa özellikle sosyal medyaya yönelik yapılan şarkılardan oluşurken sen iyi bir cesaret örneği göstererek tam bir albüm çıkardın. Olası riskleri düşündün mü hazırlarken? Yoksa zaten bu şarkıları albüm disiplinine sahip bir kitle için mi yaptın?

Dürüst olmak gerekirse arada piyasada tutsun ve halkın büyük bir kısmına erişsin diye yaptığım şarkılar oluyor ama ben albüm formatını kendim için ticari kaygıdan uzak bir medyum olarak görüyorum. Sanki bir kitap veya film gibi sanatsal üretimimin bir parçası oluyor. Müziğimde herhangi bir risk görmüyorum çünkü amacım piyasa müzisyenlerinden farklı. Başarı tanımım da ticari değil. Müzikte erişebileceğim maksimum başarı ve şöhret bir ana caddeyse, kaldırımlar daha çok ilgimi çekiyor. Zaten sıkı bir şekilde ürettikçe ve çalıştıkça maddi olarak da karşılığını mütevazi bir şekilde olsa da hakkıyla alıyorum, fazlasında gözüm olsaydı ithalat-ihracat falan yapardım sanat yerine.

“Başka bir hayatta sadece Punk veya Arabesk yapmak isterdim…”

Diskografine bakınca çok farklı türlerden grup ve isimlerle ortak işler yaptığını görüyoruz. Mesela birlikte daha Anadolu punk yaptığınız Kum & Bedeviler var ya da sesini bir anda Frozen Clouds ile bir hardcore şarkısında duyuyoruz. Bu senin için rutini kırmanın bir yolu mu? Farklı türlerle kaynaşmak, müzik hikayenin bölümlerinden diyebilir miyiz?

Müzik tabii ki önemli ama benim için daha önemli olan kısım işin sözleri ve edebiyatı. O yüzden türler arası geçişler bence dinleyici için bu durumu belli ediyor. Hani müziği ve tarzı fark etmeden, “zaten başka türde yapacak yine” deyip sözlere odaklanabiliyorlar. Ben kavramsal sanat geçmişliyim o yüzden de müziğe aslında böyle bir yerden başladım. Popüler müzik, benim yaptığım şeyden öte kavramsal olarak ilgimi çeken ve bilim adamı gibi incelemeyi sevdiğim bir alan. O yüzden türler arası geçişler de bunun bir parçası. Rutini kırmakla pek alakası yok. Başka bir hayatta sadece Punk veya sadece Arabesk yapmak isterdim.

Anadolu müziğinden bahsetmişken, çocukluğundan beri birçok farklı ülkede yaşadığını okumuştum. Bunun içinde İngilterede aldığın eğitim de var tabii. Hem doğu hem de batı kültüründen bir şeyler almak senin sanatını nasıl geliştirdi?

Liseyi orada okudum ve sonrasında da üniversiteye gitmek yerine orada bir grup kurdum. İngiltere’de toplam 8-9 yıl kalmışımdır 26 yıllık hayatımda. Türk olarak zaten doğu-batı sentezi bir kültürde büyüdük hepimiz. Sürpriz bir şekilde yurt dışında uzun süre kalmak ve oralı gibi olmak bana her yerin birbirine ne kadar benzediğini ve çoğu kültürel bariyerin bir tür PR propagandası olduğunu gösterdi. Dünyayı doğu-batı gibi iki uçlu bir şekilde görmeyi sevmiyorum, insan insandır bence.

istanbulfunk jpeg scaled

“Kendi eserini kendin tükettiğin bir an var, her şey o an için…”

İngilterede britpop, punk ve trap sentezi yaptığınız Badgirl$” grubuyla birçok önemli isimle sahneleri paylaşmışsınız, Türkiyeye dönünce bu tarzdan çok farklı projelerle neredeyse sıfırdan kariyerini inşa etmişsin. Hiç zorluk yaşadın mı? Yoksa bu tarz sıfırdan başlangıçlar senin için eğlenceli mi?

Evet, aslında epey zorlu bir dönemdi ama dediğiniz gibi yeni başlangıçlar benim için çok eğlenceli oluyor. Emek, zorluk, mücadele… Sonucunu çok düşünmeksizin hayatta tatmin olabilmek için önemli kavramlar bunlar.

Kumun hayatında üretmenin yalnızca müzikten ibaret olmadığını biliyoruz. Resim de yapıyorsun, hatta bu yaz bir kitap projen de vardı. Seni üretirken en çok fişekleyen şey ne?

Sanırım böyle günlük hayatta, bir şey üretmeye çalışmadığın akışta olduğun anlarda insanın beyninde bazen nereden geldiği belirsiz yıldırımlar çakıyor, bir fikir beliriyor, hayata dair bir gözlem, belki bir kelime kadar basit bir şey. Bu küçük kıvılcımı bitmiş bir sanat eserine dönüştürüp sonra oturup dinlerken / izlerken / okurken bir sigara yakıp emeğinin karşılığını almış olma hissiyle kendi eserini kendin tükettiğin bir an var. Her şey o an için.

“Çok ünlü biri değilim ama bir şekilde müziğim epey ünlü oldu!”

Milyonu bulan bir dinleyici kitlen var Spotifyda. Sence bu popülerlik rapin gördüğü rağbetten mi geliyor yoksa dinleyicilerinle kurduğun farklı ve organik bir bağ var mı sence?

Olabilir. Çok ünlü biri değilim ama bir şekilde müziğim epey ünlü oldu benden bağımsız olarak. Bu da ilginç ve güzel bir şey bence. Neyin neden işe yaradığını düşünmemeye çalışıyorum çünkü insanı delirten konular bunlar.

Yeni yıl yaklaşıyor malum, 2024 planlarını yaptın mı? Sen gelecek seneden neler bekliyorsun ve dinleyicilerine “İstanbul Funk”tan sonra neler sunacaksın? Konserlerde bol bol görecek miyiz seni?

Konserlere hiç ara vermeyeceğiz, ayrıca benim için çok önemli, “Her Şey Çok Güzel Olacak 2” tadında yeni bir albüm daha var bitmek üzere olan. Belki şu ana kadarki en iyi şarkılarım. Bu albüme eşlik eden bir de uzun metraj film yazıyorum. Filmde de kendim oynayabilirim.

Rock, punk, trap gibi farklı tarzlardan seni dinleyen dergy.com okurlarına ve dinleyicilerine neler söylemek istersin son olarak?

Dergy okuyucularına selamlar olsun, dinleyicilerime de kocaman sarılıyorum. Çok teşekkür ederim her şey için.

BENZER İÇERİKLER

EN ÇOK OKUNANLAR

ÖZEL DOSYALAR