Lara Di Lara yepyeni albümü “Eskisi Gibi Değil”i bu gece 00:00’da dinleyiciyle buluşturmaya hazırlanırken hemen kendisiyle sohbet etmek istedim…
İpek ATCAN / [email protected]
Yıllar önce, 123’ün onlarca kez konserine gitmiş, defalarca kendisini televizyon programımda ağırlamış, söylediği söz ne olursa olsun, “merak etme her şey çok güzel olacak” hissini veren sesiyle hep bir yerlere ışınlanmış biri olarak keyifle röportaj yapacağımızı biliyordum. “Umarım Alis’le gelir” diye düşünürken gerçekten de tüm aile gelmeleri beni çok mutlu etti. Toplamda yarım saat süren röportajımızdan çok daha uzun bir süreyi Alis’e bakarak ve onunla ilgili konuşarak geçirdiğimizi söylemeliyim. Zira ortamda bir bebek varsa, hele ki üstüne bir de çok tatlıysa kimse kusura bakmasın, öncelik her zaman onundur! 🙂 Nitekim bu röportajımıza da yansıdı… Sizlere öncelikle ‘Tohum’ adını taşıyan intro ile dinlemeye başlayacağınız albümde her sözü dinlemenizi tavsiye ediyorum. Ardından da 11 Kasım’da Zorlu PSM’de gerçekleşecek olan lansmanı kaçırmamanızı öneriyorum. Buyrun röportaja…
Çok uzun olmasa da bir ara vermiş oldun, Alis arası… 9 ay diyebileceğimiz bu süreçten bahsedelim ve oradan da ‘Büyü’ye bağlayalım 🙂
Görüntüde öyle görünse de üretime sürekli devam ettim. Aslında ben de artık en son ne yapmıştım hatırlamıyorum. Kamufle ile “Denge” EP’sini yaptık. Sonrasında ‘Yanında’ ve ‘Kayıplar’ single’larını çıkardım. Zaten çok uzun bir süre olmadan direkt albüm çalışmalarına girdim. Sonra hamile kaldım, hamileyken birkaç tane konser verdim. Ve o süreçte bu albümün kayıtlarını bitirdim. O gün bugündür de mix, mastering, kapak derken işte albüm çıkıyor.
Yani Alis karnındayken bütün bu şarkıları dinlemiş oldu…
Evet, aynen. Beraber kayıtlar yaptık ya! O yüzden şu an çok iyi biliyor şarkıları, duyduğu zaman hemen bakıyor filan.
Albüm öncesi ilk single olarak ‘Büyü’yü yayınladın. Neydi bu şarkıyı seçmendeki sebep? Klip de gerçekten çok güzel…
Aslında anlattığı şey itibarıyla o şarkıyı seçtim. Benim için fazla anlamı var. Çocuğumun olması genel olarak albüme de yansıdı bence. Bütün şarkıları ona yazdım diye bir şey yok ama yapım aşamasında onun etkisi çok. ‘Büyü’de de hem içimizdeki çocuğa hem kendime seslendiğim, hem de kendi çocuğumu düşünerek yazdığım bir şey. Bu kadar karanlığın içinde aslında her zaman bir umut olması… Sanırım ilk o pozitifliği vermek istedim. Çünkü albümde daha karanlık şeyler de var. Bir de tabii nakaratı söylenebilir, eşlik edilebilir bir şarkı. Oluverdi yani, çok da düşünmedim üstüne açıkçası. Klibi de Pelin Kaçar çekti. Ben bu sefer içinde çok fazla yer alamadım Alis’ten dolayı, o da sete geldi 🙂 Bu arada aslında ben hiçbir single yayınlamama taraftarıydım direkt albümü yayınlayacaktım. Beni biliyorsun, biraz eski kafalıyım. Ama o kadar da inatçı olmamak lazım dedim. Bir de sabırsızım aslında, albüm çalışmalarına başlayalı bayağı oldu. En azından benim için oldu.
Bu albüm öncesi Kamufle ile çıkardığınız EP’dende yola çıkarak sorayım, var mı yine kafanda işbirliği fikirleri? Ya da kimle yapmak isterdin diye sorayım.
Çok seviyorum ve çok da açığım bu konularda. Bir şarkım vardı onu Ezhel’le yapmak istiyordum ama olmadı. Fakat onun dışında henüz çok düşünmedim. Bu konuları biraz akışına bırakıyorum. Yapmış olmak için ya da bana bir şey getirecek diye değil de gerçekten kafama uyuyorsa yapmaya çalışıyorum. Kamufle’yle olan öyleydi.
Yalnız çok enteresan, Kamufle ile yaptın ve Ezhel’i düşündüğünü söylüyorsun. Hep bir rap dünyası…
Evet, benim müziğimle ters köşe aslında ama seviyorum dinlemeyi.
Albümün genelinden bahsedelim. Şarkıların ne kadarı Alis öncesi ne kadarı Alis’e denk geliyor?
Yarı yarıya diyebilirim. Bazı parçalar Alis’le beraber eklendi bazı parçalar onunla beraber tamamlandı. Beni tanıyanlar anlar. Zaten intro’dan direkt anlaşılıyor 🙂
Bütün bu yaratım sürecinde ve hayatının bu köklü değişiminde fonda neler çalıyordu?
Şimdiye kadar hayatımda en az müzik dinlediğim zaman, bu zaman olmuş olabilir. Bu neyle ilgili bilmiyorum, ara ara ben de düşündüm. Genelde bir albüme ya da bir şarkıya çok tutulurum. İlginç bir şekilde bu süreçte öyle bir şey olmadı. O kadar konsantrasyon sağlayamadım herhangi bir şeye. Bu bekleyiş halinden dolayı gerçekten az müzik dinledim. Ya da işte eskilere döndüm bir şey dinlemek istediğim zaman. Her zaman vazgeçilmezim Joni Mitchell, oradan inanılmaz besleniyorum ve vazgeçemiyorum. Manyak gibi sürekli onu dinliyorum, beni çok büyülüyor bir şekilde. Ama yeni bir şey yok. “Alis’i beklerken” gibi bir playlist’im yok sanırım 🙂
Anne karnında müzik dinletenlerden olmadın sanırım?
Onu şimdi yapıyorum. Mesela benim çocukluğumda dinlediğim şarkıları dinletiyorum ona. Çünkü bunu bekliyordum; birgün çocuğum olduğunda dinlediğim ve izlediğim her şeyi ona da yaptıracağım diye. Çok fazla Nils Frahm dinliyoruz. Bol bol klasik müzik dinliyoruz. Çok karmaşık caz parçaları dinlettiğim de oluyor ama biraz sözsüz müzikler ağırlıklı şimdilik. Çünkü sözlü şeyleri ben yeterince söylüyorum ona 🙂
Alis de yanımızda olunca sormadan edemiyorum, onunla beraber neler değişti hayatında? Ya da hiçbir şey değişmedi mi? 🙂
Hiçbir şey değişmedi diyen yalan söyler. Ama inanılmaz bir değişim de yaşamadım. Elbette ki uykular ona göre, buluşmaya bak onunla geliyorum ama onun dışında majör değişimler yapmadım. Birbirimize ayak uyduruyoruz. Ama duygusal olarak bir bulutun içindeyim. Bir sene sürüyor diyorlar. Ben zannediyorum ki çok kendimdeyim, “tamam artık fitleşiyorum da!”, “her şeyi yapabilirim!” filan… Ama bir yandan mental olarak daha o kadar da kendime gelmedim. Uçlarda yaşıyorum. Bazen hiçbir şeyin hiçbir önemi yok ama bazen de ondan dolayı birçok şeyin önemi var gibi oluyor.
Eh hadi albüme dönelim… 🙂
Albümde 12 şarkı var. Bir tane yarı Türkçe, yarı İngilizce parça var. Bir tane tamamen İngilizce parça var. Geri kalanın hepsi Türkçe. Bu birazcık da hani yıllardır İngilizce albüm hayalim var ya; onu somutlaştırmak için senin deyiminle kendime koyduğum bir havuç 🙂
123 zamanı da bol bol İngilizce parça vardı… Nasıl da gelirdim her konsere keşke bırakmasaydınız…
Biz hiçbir zaman dağıldık demedik aslında ama doğal bir duraksama dönemine girdik. Benim hem içimde ufak bir umut var, birgün belki… Ben grup olmayı çok seviyordum ve şanslıyım ki çok sevdiğim insanlarla bir grubumuz vardı. Ama hakikaten grup olarak müzik yapmak ile solo kariyer arasında büyük farklar var. Hem pozitif hem de negatif. Bizim Levni ile “Alike Places” projemiz vardı. Şimdi ona döneceğiz biraz. Ona da grup denmez 2 kişiyiz. En fazla bir davul eklenir.
Sen solo projende bile seviyorsun birileriyle bir şeyler yapmayı. Albümde neler var?
Selen Gülün bir parçada çalıyor. Burak yine 1-2 parçada dokunuşlar sergiledi. Majör feature’lar yok ama ufak destekler var. Viyana’da bazı müzisyenler katıldı. Yarı live bir albüm aslında.
Okurlara neler söylemek istersin?
Bağımsız müziğe destek olun. Mainstream tabii ki olsun ama daha kendi başına tutunmaya çalışan insanlar gittikçe kaybolmaya yüz tutuyorlar bu ekonomi ve düzende. Nasıl var olalım yani? Benim çok zorlandığım bir dönem o anlamda ama yaptığımızı seviyoruz ve direniyoruz, kolaya kaçmıyoruz.