İkinci EP’leri DIORAMAS‘ı yayınlayan indie ve shoegaze ekibi light motiv’i Dergy sayfalarına konuk ettik.
Sebla KOÇAN / [email protected]
light motiv, 2019 başlarında İzmir’de kurulmuş bir dream-pop/shoegaze grubu… Prodüksiyon, kayıt ve miks aşamalarının tamamı evde Sarp Öztürk tarafından tamamlanan gruba canlı performanslarında davulda Çağdaş Onaran, gitar ve klavyede Mert Sarıkaya, ve bas gitarda İlker Özalp eşlik ediyor. light motiv, 2019’da yayınladığı Fluid EP’sinin ardından bu yılın haziran ayında, shoegaze’in hakkını sonuna kadar veren DIORAMAS‘ı Tamar Records, GRGDN etiketiyle yayınladı. Ülkemiz sınırları içinden çıkan en gurur verici işlerden biri, bu kısaçalar. Demek ki gerçekten isteyince oluyormuş. Şarkıların çoğu İngilizce ama Türkçe’ler de var arada. Sarp Öztürk, “Ana dilim İngilizce değil ve aslında bu bana daha primitif bir içgüdüyle bu dile yaklaşıp daha endişesiz eğip bükebilme özgürlüğü tanıyor gibi hissediyorum” diyerek açıklıyor bunu: “Aslında dilin bir önemi yok.” Öztürk’ün kendi deyimiyle “yağlı yiyecekleriyle ünlü” İzmir’den çıkan canımız shoegaze ekibimiz light motiv’in ilk röportajını yayınlamaktan çok mutluyuz. Çünkü ilerde onun adını daha çok duyacağımıza eminiz.
Ne zaman bir şarkıyı, bir albümü sevsek altından Görkem Karabudak imzası çıkıyor. Dioramas’ın mastering’inde de onun imzası var. Onunla çalışmış olmanın avantajları neler oldu size göre? Nasıl bir deneyim kazandınız?
Gerçekten de öyle değil mi? Ben de hangi projeyi sevsem bu projeye kenarından köşesinden Görkem Karabudak dokunmuş oluyor. Hem bu sebepten hem de zaten kendisinin zaman içinde bulunduğu bütün işlerini çok sevdiğim için benim için çok anlamlı oldu Görkem Karabudak’ın mastering dokunuşu. Bu konudaki deneyimi tabii ki çok büyük bir artıydı, buna ek olarak kendisinden en akılda kalıcı olarak herhangi bir müzik yayınının Spotify, Apple Music gibi farklı müzik sağlayıcıları için farklı mastering aşamaları olduğunu öğrendim. Umarım ilerisi için prodüksiyon ya da mix süreçlerinde de çalışabilirim kendisiyle ve daha fazla şey öğrenebilirim.
Sound’unuz global sahneye yönelik ve kesinlikle beklenenin üzerinde. Hiç “yerli sahneye kendimi tanıtırken zorluk çekerim, beni kendi dinleyicim anlar mı” gibi bir kaygı veya tedirginlik yaşadınız mı? (Tamamen İngilizce söylemeseniz de çoğu müzisyenin İngilizce söylerken takılı kaldığı bir konu olabiliyor bazen.)
Çok teşekkürler güzel sözleriniz için. Birçok müzisyen tanıdığım “Oğlum Türkçe yapın işte” gibi şeyler söyledi ilk EP’mizin demolarını dinlediğinde, fakat o zaman için bu müzikten beslenirken hep İngilizce duymaya alışmıştım sözleri ve müziğin estetiğine İngilizce’nin daha çok yakışacağını düşünmüştüm açıkçası. Böyle bir kaygım da olmadı aslında. Ama dilin şu an için çok da büyük bir önemi yok light motiv için. Yani Türkçe İngilizce hiç fark etmiyor üretirken illa İngilizce olacak diye bir kaygım asla yok. Bir de tabii ki ana dilim İngilizce değil ve aslında bu bana daha primitif bir içgüdüyle bu dile yaklaşıp daha endişesiz eğip bükebilme özgürlüğü tanıyor gibi hissediyorum.
Indie ve shoegaze diyarlarında sizi etkileyen, dinlerken size başka bir dünyanın kapılarını açan gruplar hangileri?
Zor bir soru oldu bu ne yalan söyleyeyim… Arkadaşlarım da “Ne dinliyorsun bu ara?” diye sorduğunda asla gelmez aklıma. Fakat en sevdiğim ve aslında light motiv’e de en büyük ilham kaynağı olan gruplar olarak Beach Fossils, DIIV, Wild Nothing sayabilirim. Hatta “Grup elemanı arıyorum” minvalinde bir tweet atmıştım birkaç sene önce ve bu üç grubun fotoğrafını koyup “Bu grupları biliyorsanız tanışalım” gibi bir şey yazmıştım. İlker’le böyle tanıştık sayılır.
Bunlar haricinde Unknown Mortal Orchestra’nın gitar tonları, HOMESHAKE’in o uyuz ve daralmış sound’u, Mild High Club’ın vokalleri, Surf Rock Is Dead’in şelale gibi reverb’leri, Porches’ın çok vibratolu klavyeleri ve davulları bana her dinlediğimde başka bir dünyanın kapılarını açıyor. Daha tabii çok vardır da hiç evde izlemek gibi değil valla burası çok farklıymış…
“İZMİR’DEN ÇIKAN MÜZİK HEP HÜZÜNLÜYMÜŞ GİBİ HİSSEDİYORUM”
light motiv’i bir “one man band” olarak mı tanımlamalıyız? Ekipteki diğer müzisyenler size sadece sahnede mi eşlik ediyor, yoksa kayıt süresince de sizinleler miydi?
light motiv’in prodüksiyonunun tamamını ben yapıyorum ama tabii ki grup arkadaşlarımla sürekli iletişim halindeyiz. Sürekli fikir alışverişinde bulunuyoruz hem light motiv için hem onların yaptığı prodüksiyonlar için. light motiv için bir “one man band” diyebiliriz evet ama hepimiz aslında müziğe hizmet ediyoruz, o yüzden kimin ürettiğinin kimin neresini değiştirdiğinin pek bir önemi kalmıyor bizce. Hepsi zaten enstrümanlarına benden çok daha hakimler ve çok güzel önerilerle ya da çözümlerle geliyorlar bana. Buradan hepsine öpücüklerimi yolluyorum canlarım <3.
Aynı zamanda bir grafik tasarımcısınız. Aldığınız eğitim bu yönde miydi, grafik tasarım yapmaya devam ediyor musunuz? Müzik tüm bunların içinde nasıl bir konumdaydı, ilgi alanınız doğrultusunda mı başladınız yoksa hayatınızın her anında var mıydı? Sizin için nasıl bir anlam ihtiva ediyor?
Grafik tasarım yapmaya hala devam ediyorum evet. Bu yönde bir eğitim almadım fakat hep bu alana özel bir ilgim vardı. Küçüklüğümden beri çizmeyi graffiti yapmayı bir şeyler karalamayı çok seviyordum ve böyle bir iş yapmak istediğim benim için çok belliydi. Son 2 yıldır profesyonel olarak grafik tasarım yapıyorum ama çok daha uzun süredir müzik üretiyorum. Grafik tasarımla alakalı tamamen içime sinen bir iş ürettiğimde hissettiğim tatmin duygusu çok büyük ve beni çok mutlu ediyor. Özellikle son zamanlarda çalıştığım insanların benim kreatif zekama güvenip bana emanet ettiği projelerle uğraşırken çok heyecanlanıyorum. Bir de müzikle çok benzer yanları var tabii ki; ikisi de sandviç hazırlamak gibi, ikisine de sonsuza kadar bir şeyler ekleyip çıkartabiliyorsunuz ama en sonunda servis etmeniz gerekiyor.
“Dioramas” gerçek veya kurgu bir olayın ışık oyunlarının da yardımıyla üç boyutlu olarak modellenmesi, canlandırma anlamına geliyor. Albüm için bu ismi seçmenizdeki ana fikri, felsefeyi öğrenmek isteriz. Tüm şarkılarınızın görsel olarak da bir ifadesi olacak mı mesela?
Bu kelimeyi ilk duyduğumda anlamı beni çok etkilemişti. Çok da saçma bir yerde duymuştum aslında, YouTube’da göl kenarı, orman vs. gibi yerleri çok gerçekçi bir şekilde modelleyen bir kanal vardı ilk orada görmüştüm bu kelimeyi. Şarkılarda anlattığım şeyler de bir anlamda bir anın betimlemesi gibiydi ve böyle bir olayın tek kelimeyle ifade edilebilmesi beni çok etkilemişti. Fonetik olarak da beğenince dedim ki DIORAMAS olsun.
Görsel kısmına gelecek olursak bunu çok istiyorum tabii ki. Birkaç video için birkaç arkadaşımla konuşuyorum aslında hali hazırda ama parçası olan herkesin içine sinmeden, sadece yapmak için yaptığımız bir üretim olsun istemiyoruz. Umarım yakında açığa çıkar da üzerine tekrar konuşuruz.
İzmir’de yaşıyorsunuz. İzmirli olmak, doğduğunuz mahalle, büyüdüğünüz sokaklar size nasıl bir müzikal bakış açısı kazandırdı? İzmirli olan müzisyenlerin nasıl bir fark yarattığını gözlemliyorsunuz?
İzmir çok güzel gerçekten. Bazen insanı sınırlasa da, kültür sanat etkinliklerinde ne kadar öncü bir konumda olmasa da ben yaşadığım yeri seviyorum. Güzel havasının, burada arkadaşlarımla bir avuç yerde yaptığım şeylerin de müziğime yansıması tabii ki kaçınılmaz oluyor. İyi hissettirse de İzmir’den çıkan müzik hep biraz hüzünlüymüş gibi hissediyorum ben. the kilink, Balina, Scenes We Have Missed, Buhran, TOCKA, Longaz, hepsinde oldukça koyu bir hüzün varmış gibi. Palmiyeler bile isminin ve pozitif hissiyatının yanında ağır bir melankoli hissettiriyor bana. Hepsinin yaşadığı yerin hissini müziğe çok etkili aktardığını düşünüyorum ve umarım daha nice nice gruplar çıkar çok yağlı yiyecekleriyle ünlü İzmir’den.
KISA KISA
- Müzik yapmak için bana en çok ilham veren şey Güzel bir dondurma, bisiklete binmek, gün batımını izlemek, ”oh be” moment, uzun süredir görmediğim bir arkadaşımı görmek, vs.
- İzleyicisi olarak gittiğimde aklımı yerinden oynatan konser Hiç düşünmeden söyleyebilirim ki Scenes We Have Missed. Bu üzgün oğlanlar çaldığında herkesin aynı dertten muzdarip olduğunu o kadar güçlü hissetmek terapi gibi geliyor insana.
- Yürüyüş yaparken dinlemeyi en çok sevdiğim şarkı Tyler, the Creator – Find Your Wings. Koşarken de Mert Demir – GÖM BENİ ÇUKURA.
- Dioramas içinde benim için anlamı bir başka dediğim şarkım SON. Umarım burası bizi yutmaz.
- İzlediğimde beni çok yakalamış, duygulandırmış o film Portrait of a Lady on Fire. Çok geç bir saatte izlemiştim ve filmin sonunda evde uyuyan insanlar ağlama sesime uyanmasın diye balkona çıkmam gerekmişti.
- Dünya üzerinde en çok görmek istediğim ülke Valla bir Amerika görmeyi çok istiyorum.
Çok teşekkürler!
Ben teşekkür ederim. Bu light motiv’in ilk röportajıydı, böyle keyifli bir ilki yaşamama vesile olduğunuz için sağ olun <3