Ana SayfaMüzikMelankoli: Kasım albümleri

Melankoli: Kasım albümleri

Kasım, birçok insan için sonbaharın, sonbahar olduğu ay. Hele ki başta The Cure olmak üzere Kasım’la uyumlu birçok grup albüm çıkarıyorken… Kasım’a, karanlığa, melankoliye ve fazlasına hazırız.

Ant Arın ŞERMET

Ne olduğunu anlamadan yıl bitti bile demek isterdik lakin pek de öyle bir sene olmadı. Bazı coğrafyalarda böyle olabilir belki. Ancak buradaki durum pek öyle olmadı. Her geçen günün, bir öncekinden iki kat zorlaştığı ve her anlamda şiddettin arttığı bir dünyada zihin sağlığımızı korumak için en güvendiğimiz şeye, müziğe koşmaya devam ediyoruz. Yıl sonu listeleri yavaş yavaş şekillenirken Kasım ayı bazı çok güçlü albümlere ev sahipliği yaparak bu listelere son revizeleri yaptıracak gibi duruyor. Bir yandan tartışma da yaratmaya aday isimlerden yeni albümler göreceğiz bu ay. Linkin Park dediğinizi duyar gibiyim. Demiyorsanız da ben duydum saymaya devam edeceğim. Özetlemek gerekirse bir seneyi daha öyle ya da böyle yedik. 2024’ün hemen hemen son ürünleri için yazının devamına bekleriz. Her ay dediğimiz gibi; afiyet olsun!

The Cure – Songs of a Lost World

Bugüne kadar bu listede hiçbir zaman çıkmış bir albümle ilgili tek bir satır bile yazılmadı. Ancak Kasım ayının ilk cumasının 1’ine denk gelişi ve bugünü The Cure’un, 16 senelik yeni albüm hasretini dindirmek için kullanması sebebiyle tabii ki listedeki yerini aldı. Albüm, melankolinin, yasın, karanlığın, gotikliğin bol kepçe kullanıldığı, ancak bunu basit bir formülle yapmadığı için çok özel bir sonuca dönüşmüş bir iş. Robert Smith, hayata, yaşlanmaya, kaybettiği sevdiklerine ve birçok şeye olan kırgın öfkesini edebi cümlelerle kusarken kullanılan sound, The Cure’un 2024’te hala çok taze olmasının başlıca sebebi. ‘A Fragile Thing’, ‘Drone: Nodrone’, ‘I Can Never Say Goodbye’ ve ‘Endsong’ gibi muhteşem şarkıların yer aldığı albüm, zifiri karanlıkta önünüzü görmediğiniz halde bir sonraki adımı atma isteğinin verdiği ürpertici tutkunun yansıması. The Cure’un zirve dönemi diyebileceğimiz 1980-1992 arasınla birçok açıdan bağdaş olan “Songs of a Lost World”, The Cure’a olan sevgimizi, minnetimizi göstermek için harika bir şans. Umuyoruz ki o dillere destan 3 saatlik konser performanslarına canlı şahit olma şansına da erişiriz bu albüm sayesinde…

 

Primal Scream – Come Ahead

 90’lara damga vuran birkaç albümün sahibi olan İskoç grup Primal Scream için takvimdeki yıl 2 ile başladığından beri pek de istendiği gibi gitmedi işler. “Screamadelica” gerçek bir başyapıttı. Primal Scream’in, kendini aşamadığı başyapıtı hatta. Ancak bir yandan “canımız böyle istiyor, bunu yapıyoruz” deme cesaretine sahiplerdi. Sonrasındaki albümleri bu doğrultuda ilerledi. En son bir Primal Scream albümü çıktığında takvim 2016’yı gösteriyordu. “Chaosmosis” iyi bir albümdü ancak ileri geri, bir yere gitmeyen bir işti. 8 Kasım’da yayınlanacak “Come Ahead”, bol gitarlı alternatif dokuları bünyesine ekleyen bir albüm olacak duruşuna sahip. Albümden önce yayınlanan 4 şarkıya bakınca bununla karşılaşmak mümkün. Black Science Orchestra, Terry Farley, Wade Teo gibi isimler, “Come Ahead”de Primal Scream’in yanında. Yine çıkan şarkılara baktığımızd albümün hit parçasının ‘Love Insurrection’ olacağını söylemek kolay. Blues ve diskoyu harmanlayan şarkı, Primal Scream’in güncel halinin iyi bir özeti. Bir yandan da şu var, Primal Scream büyüklüğündeki gruplar ne yapsa ilgi çeker. “Come Ahead” de ilgi çekiyor.

Linkin Park – From Zero

Bu albümün iyi ya da kötü olmasının pek bir önemi yok. Ya da on binlerce insanın konserleri doldurması da o kadar haber değeri taşımıyor. Chester Bennington’ın intihar ederek aramızdan ayrılması sonucu Linkin Park, 2017 yılında bir daha birleşmemek üzere dağılmıştı. Daha doğrusu bizler öyle sanıyorduk. Muhtemelen Chester’ın ailesi de durumu böyle görüyordu. Gelgelelim grubun ortak kurucularından Mike Shinoda, Linkin Park’ı geri döndürme kararı aldı. Chester’ın yerine Dead Sara’dan tanıdığımız Emily Armstrong’u getirdi. Bu durumun ardından grubun kurucularından olan davulcu Rob Bourdon grupla olan tüm bağını kesti. Linkin Park hayranlarını da kendi içinde bölen bu tartışma aylar boyunca sürse yine bir cevap çıkmayacak ortaya. “From Zero”, adıyla mesajını net veren bir albüm olmaya aday. Chester Bennington’ın anısına saygısızlık edildiği bakış açısıyla albümü dinlememek de, hayat devam ediyor diyerek eski günlere dönmeye çalışmak da anlaşılabilir. Lakin ortada etik sebeplerden problematik bir durum olduğu gerçeği de var. O yüzden Linkin Park’ın attığı adımın müzik dünyasındaki karşılığı pek de öncelik olmayacak…

 

Kim Deal – Nobody Loves You More

Rock ve punk sahnesindeki en karizmatik kadın müzisyenlerden biri, belki de birincisi Kim Deal. Pixies’de başladığı kariyerini 90’ların başında The Breeders gibi kusursuz albümlerle bezeli bir grupla sürdüren, Nirvana’dan, Pearl Jam’e birçok grubu direkt etkilemiş bir sanatçı. Lakin garip olan şu ki, 40 yıla dayanan kariyerinde birçok grubun parçası olarak gördüğümüz Deal, hiç solo albüm yayınlamadı. 22 Kasım’da 4AD etiketiyle çıkacak “Nobody Loves You More” bu durumun sona ereceği albüm hüviyetine sahip. Şu ana kadar yayınlanan 3 şarkıyı dinleyince Deal’ın müziğinin temelinde yer alan punk duruşu ve sound’u sabit kalırken, yanına alternatif sahnenin indie ile kesişiminde gelen taze dokular da eklemiş. Özellikle yayınlanan şarkılardan ‘Crystal Breathe’e kulak vermenizi öneririz.

Opeth – The Last Will and Testament

“Metal müzik dinleyicisi olmayanlar için metal grupları” gibi bir Google araması yapsanız karşınıza çıkacak başlıca gruplardan biri Opeth. Mikael Akerfeldt ve yoldaşlarının 1996’dan beri kalbimize hançer saplayan söz ve müziklerinin yanı sıra anormal yetenekli, bilgili müzik insanları olması, Opeth’in yıllar boyu kendisinin tekrar eden gruplardan ayrıştırdı. Her zaman sınırlarını keşfetmek isteyen, farklı dokuları müziğine entegre etmekten çekinmeyen ve metal müzik temelini de bir noktaya kadar koruyan bir grup oldular. En azından 2011-2019 arasındaki dönem haricinde. Ki o dönemde ‘Heritage’, ‘Pale Communion’, ‘Sorceress’ ve ‘In Cauda Venenum’ gibi başarılı progresif rock albümleri yaptılar. 2024’ün sonuna sakladıkları gizli hazine “The Last Will and Testament” ise Opeth’in agresif günlerine dönüp metal müziği kucakladığı albüm olacak gibi gözüküyor. Çünkü albümden önce yayınlanan şarkılar “Ghost Reveries” agresyonuna sahip olmasının yanı sıra, 2008’den bu yana ilk kez yeni bir Opeth şarkısında brutal vokal duyduk. Grup da progresif rock dönemini geride bırakıp metale döndüğü için heyecanlı gözüküyor. 22 Kasım’da çıkacak albüm, bir anda yılın metal albümlerinden biri olabilir…

BENZER İÇERİKLER

EN ÇOK OKUNANLAR

ÖZEL DOSYALAR