Ana SayfaEtkinlikler"Misery"nin başrol oyuncularından Cansel Elçin ve yönetmeni Kayhan Berkin ile oyuna dair...

“Misery”nin başrol oyuncularından Cansel Elçin ve yönetmeni Kayhan Berkin ile oyuna dair…

Özellikle Stephen King severlerin bir süredir merakla beklediği “Misery”, 11 Ekim’de izleyici ile buluştu. Biz de sorularımızı oyunun başrol oyuncusu Cansel Elçin ve yönetmeni Kayhan Berkin’e yönelttik.

İpek ATCAN / [email protected]

Stephen King’in tüm kitaplarını okumuş biri olarak, oyunu ilk duyduğumda epey heyecanlanmıştım. Tabii ki direkt prömiyerdeki yerimi aldım. Cansel’i ilk kez tiyatro sahnesinde izlemiş oldum. Dekor ve müzikleri çok sevdim, yarattıkları atmosfer gerçekten çok güzeldi. En güzeli de oyunun temposu bir an olsun düşmedi. Gelin oyunu Cansel ve Kayhan’dan dinleyelim.

Stephen King’in romanından uyarlanan bir oyun izlemek güzel oldu. Hatta çevirmeni de sensin. Bütün süreç nasıl işledi bir senden de dinlemek isterim. Fikrin çıkışı, konuya duyduğun heyecan, zorluklar & kolaylıklar olarak ele alabiliriz…

Cansel Elçin: Pandemi döneminde moraller altüst olmuştu. Gelecekle ilgili kaygılarımız, dünyanın acaba sonu mu geldi diye düşünürken anda kalmak için bir şeyler yapmam gerekiyordu. Eşim Tuğçe’yle hep film konuşuruz, aklımdan “Misery” filmi geçti. Tekrar filmi izledikten sonra acaba tiyatro oyunu yapıldı mı diye araştırdım. Bir baktım 2017’de Londra’da en son Bruce Willis oynamış. Ben de oyunu Onk ajanstan istedim ve çevirdim. Kayhan Berkin‘le paylaştıktan sonra oyunu yapmaya karar verdik.

Bir sezonda birden çok oyun yönetmiyormuş gibi bir yenisini daha eklediğin için öncelikle tebrikler Kayhan 🙂 Süreci, oyunun/fikrin çıkışını bir de senden dinleyelim.

Kayhan Berkin: Tebrik için teşekkürler. Önce Cansel Elçin 2019 yılında “Misery” uyarlamasını attı bana, beraber yapalım mı dedi. Hatta sonra daha da ileri gidip bu uyarlamayı Türkçe’ye çevirdi. Sonra 2020’de pandemi iş, güç derken 2024 yazına kadar askıda kaldı proje. Yaz başı Tema Yapım oyuna el attı ve Sedef’in de dahil oluşu ile süreç hızlandı. Sonrasında da 11 ekim ilk oyundu.

Yönettiğin tek kişilik oyun, müzikal derken ve hatta tek kişilik bir de oyun oynarken Misery hayatının neresinde? Yapmak istediklerine bir tick daha mı? Yoksa geldi, beğendim, yönettim, işimi yaptım ve memnunum diyeceğin bir oyun mu?

K.B.: Yönettim, işimi yaptım ve memnunum. Buna ek olarak gerilim türünde bir iş yapmanın meydan okuması da var diyelim.

Cansel, genel olarak var mı bir Stephen King hayranlığın peki? Var ise “Şu kitabı da oyun olsun ve ben olayım” diyeceğin bir kitabı var mı?

C.E.: Evet tabii bence türünde Stephen King bir usta. Ama “Misery” tiyatro sahnesine uygulanabilecek en iyi kitabı.

Oyunun büyük kısmını yatakta ve yerlerde sürünerek geçiren Paul Sheldon’a sen hayat veriyorsun. Tiyatroda beden de çok önemlidir ya, bir kapana kısılmışlık hissi yarattı mı bu sende?

C.E.: Oynarken tabii ki o his var ama oyun bittiğinde kendime dönerim. Canlandırdığım karakterlerin orada sahnede kalmasını tercih ederim.

Cansel Elçin: “Tiyatro sahnesi nefes almamı sağlıyor.”

fc6e34bc 860b 41af a263 0b3a561a9305

Sedef ile 70 dk boyunca neredeyse durmak bilmeyen bir iletişim içindesiniz ve tabii arkada da büyük bir ekip çalışıyor. Biraz ekipten bahsetmeyi isterim.

C.E.: Evet, ekip muhteşem bir iş çıkarıyor ışık ve ses teknisyenlerimiz olağanüstüler oyunun başarısında payları büyük. Arkada çalışan asistanlar İpek ve Belgin bize yardım etmek için elinden geleni yapıyorlar. Onlarsız biz hiçbir şey yapamayız.

Seni tiyatrodan ziyade ekranlarda gördük çoğunlukla. Tiyatro hayatının neresinde?

C.E.: Tiyatro sahnesi nefes almamı sağlıyor. Paul Sheldon’un söylediği çok sevdiğim bir replik var. “Yazmak hayatımı kurtardı her yazdığım cümle nefes almamı sağladı.”

Dekoru ve müzikleri çok beğendim. Özellikle de dekoru. Bakınca 1992’de de kitabın tiyatroya uyarlandığını gördüm -tabii ki bilmiyordum! –  Oralardan dekor ya da müzikal olarak alınan örnekler var mı yoksa “bu tamamen bizim eserimiz” mi? Bize biraz dekordan ve müziklerden kesin bahset…

K.B.: Elimizde döner sahne için yapılmış bir Broadway uyarlaması vardı. Ama en başından itibaren Broadway olmadığımızı ve döner sahneye bulaşamayacağımı biliyordum. İstanbul tiyatro yaşantısında makul hayaller kurmayı öğrenecek kadar deneyim yaşamış biriyim
bu sebeple had bilir bir yerden uyarlamanın uyarlamasını yaptık. Merve Yörük (dekor tasarım) ve Barış Hamarat (ses tasarım, bu projede Oğuz Kont da eklendi) hep beraber çalıştığım isimler diyebilirim. İkisi de hem benim dilimden anlayan hem de yeri geldiğinde yeni öneriler getirmekten de geri durmayan çalışkan insanlar. Annie’nin fake dünyasını soyut bir çizim dekoru ile; Paul’ün hezeyanlarını, kafa seslerini de gerçek dünya sesleri ile karışan yarı gerçekçi diyebileceğimiz bir biçimde seyirci ile buluşturmaya çalıştık. Sevdiysen ne mutlu.

Cansel & Sedef ile çalışmak nasıldı? Özellikle Sedef’e bayıldığımı söylemeliyim.

K.B: Her iki oyuncu da ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Çalışkan, disiplinli ve yönetmenin çizdiği rotaya riayet eden oyuncular diyebilirim.

Kayhan Berkin: “Elimizden gelen her şeyi kendi potansiyelimiz doğrultusunda sahneye yansıtabildiğimizi düşünüyorum”

Kayhan foto

Oyunu sahnelediğiniz ilk günü düşünecek olursak, o günle ligili neler hissettiniz? “Oh” başardık” mı yoksa “yolda giderken daha da değişip gelişeceğiz” mi? Malum oyunlar sezon içinde evrilebiliyorlar.

C.E.: Bence bir premier olarak çok iyiydi ama tabii ki oyun oynadıkça daha da gelişecek daha da derinleşecek. Bu yüzden de her oyunun tadı farklı olacak.

K.B.: Bu oyun bizim ekiple böyle çıktı. Elimizden gelen her şeyi kendi potansiyelimiz doğrultusunda sahneye yansıtabildiğimizi düşünüyorum. Başka bir ekiple sonuç tabii ki farklı olurdu, ancak bu başka ekip hayali olduğu için daha iyi ya da daha kötü olurdu diyemiyorum.

Bir de bu oyunu çalışmaya başladığınız ilk günden gala gününe kadar ele alacak olursak en tıkandığınız ve en akan şeyler neler oldu?

C.E.: Aslında hepsi istediğimiz gibi oldu ama tabii ki en çok çalıştığımız sahne balyoz sahnesi oldu. En güzel sahnelerinden bir tanesi diyebilirim.

K.B: İlki şüphesiz Stephen King, her an gülünç olma riskiyle baş başa olduğumuz bir roman vardı önümüzde. İkincisi oyuncularla aramızda zaman zaman oyunculuk mesleğine yaklaşım farkımız ortaya çıktı. Sonra iletişim yollarını denemekten vazgeçmediğimiz ve iyi niyetli olduğumuz için ortak bir yol bulup sağlıklı bir biçimde ilerleyebildik. Geri kalan her şey aktı desem abartırım ama majör bir problemle de karşılaşmadığımızı söylemeliyim.

Son olarak oyunu yakalamak isteyen izleyiciler için işte yeni tarihler:

1 Kasım – Beylikdüzü AKM
4 Kasım – Dasdas
22 Kasım – Fişekhane
23 Kasım – Çorlu Ünal Baysan Kültür Merkezi
28 Kasım – İzmir İstinye Art
29 Kasım – Bursa Boab Sahne
5 Aralık – Eskişehir Vehbi Koç Kongre Merkezi
6 Aralık – Ankara MEB Şura Salonu
13 Aralık – Edirne Atatürk Kültür Merkezi

BENZER İÇERİKLER

EN ÇOK OKUNANLAR

ÖZEL DOSYALAR