Mo Ava adıyla kaydettiği ilk solo albümü Üstümde Bi Halsizlik‘i geçtiğimiz günlerde yayınlayan Mürsel Oğulcan Ava, Dergy’nin sorularını yanıtladı.
Sebla KOÇAN / [email protected]
Dolu Kadehi Ters Tut’un gitaristi ve prodüktörü olarak tanıdığımız Mürsel Oğulcan Ava, Mo Ava adıyla kaydettiği ilk solo albümü Üstümde Bi Halsizlik’i geçtiğimiz günlerde yayınladı. Ava, 10 şarkıdan oluşan yeni albümünde grubu DKTT ve elektronik projesi Moawk’tan farklı olarak, tamamen kendine has bir sound’la kaydetti. Mo Ava’yla yeni albümünü, ilham aldıklarını ve gelecek planlarını konuştuk.
İlk solo albümünüz Üstümde Bi Halsizlik yayınlandı. “Paranın Namına” da çıkış şarkınız. Sözlerinden aslında pek çoğumuzun yaşadığı, çaresizlik ve motivasyonsuzluk hissini çok gerçekçi bir şekilde duyuyoruz. Sırf para kazanmak için siz nasıl zorluklar yaşadınız, birçoğumuz gibi ülkeden gitmeyi düşündünüz mü?
Ben açıkçası “para kazanmak” adına çok fazla zorlukla uğraşmadım. Şarkıda bahsettiğim bakış açısı, tam olarak tanımlanmamış da olsa hep sahip olduğum bir bakış açısıydı sanırım. Ama freelance reji olarak çalışmaya başlamadan önce ofiste geçirdiğim 1-2 ayda ofis hayatının kesinlikle bana göre olmadığından emin olmuştum bile. Ülkeden gitmeyi zaman zaman düşündüm ama bu hiçbir zaman ciddi bir plana dönüşmedi. Arada aklıma gelen bir şey kıvamında olarak durdu hep.
Çok yönlü bir müzisyensiniz. Bir yandan Dolu Kadehi Ters Tut, bir yandan Moawk gibi projeleriniz var. Solo olarak bir çalışma yapmaya nasıl karar verdiniz? Üretememe ya da tıkanma gibi kaygılarınız oluyor mu, sizi en çok neler motive ediyor müzik yapmak için?
Solo olarak bir şeyler yapma fikri her zaman aklımın bir köşesinde vardı. Gençliğim boyunca üretebildiğim kadar müzik üretmem gerektiğine dair bir düşüncem var. Bunun için de birden fazla üretim alanına ihtiyacınız oluyor. Müzik yaparak hayatını kazanabilmek ise çocukluğum boyunca hayalini kurduğum, bu amaç uğrunda çalıştığım ve çalışmaya devam ettiğim bir şey olduğu için genel anlamda “motive” olma ihtiyacım olmuyor. Ama kısa süreli isteksizliklerle, elimdeki işe odaklanarak başa çıkmaya çalışıyorum. Tıkanma gibi şeyler pek yaşamıyorum aslında. Sanırım bu, üretime bakış açımdan dolayı. Üretmek istediğim her an bir şeyler üretebilirim ama bu hepsinin paylaşmaya değer bulduğum şeyler olacağı anlamına gelmiyor. Bazı insanlar bu ikisini karıştırıyor sanırım.
Üstümde Bi Halsizlik’i ne kadar zamanda, nasıl kaydettiniz? Kimlerle işbirliği yaptınız?
Albümün parçalarını bestelemeye tam olarak 1 Mayıs’ta başladım. Temmuz’un son haftasına girdiğimde albüm tamamen bitmişti. Sadece geri vokallerde Dilan Balkay ve Billur Battal ile işbirliği yaptım. Onun dışındaki tüm aşamalarla bizzat ilgilendim. Ama tüm yakın çevremden, proje boyunca epey geri dönüş aldım, fikir aldım, yorum aldım. Çoğu noktada onlarla beyin fırtınası yaptık diyebilirim. Bu yüzden yakın arkadaş çevremle de bir işbirliği yaptığımı söyleyebilirim.
“THE CURE DİNLEDİKTEN SONRA GİTAR ÇALMAYA KARAR VERMİŞTİM”
Bir röportajınızda Quincy Jones’un en çok ilham aldığınız müzisyenlerden biri olduğunu söylüyorsunuz. Nasıl bir etkisi var Jones’un sizin hayatınızda, en çok ne etkilemişti sizi?
Quincy Jones en çok ilham aldığım kişi demem doğru olmaz ama en çok ilham aldığım kişilerden biri olduğunu söyleyebilirim. Beni kişiliği ve kariyeriyle ilgili her şey oldukça etkiliyor. Hayata yaklaşımı, yöntemleri… Hemen her şeyinde bir müzisyen için ders çıkarılabilecek fazlasıyla şey olduğunu düşünüyorum. Kendisine olan ilgim müzik prodüksiyonuyla ilgilenmeye başlamama, yani aslında kısa bir zaman öncesine dayanıyor. Hayranlık seviyesine ise kızının çektiği “Quincy” belgeselini izledikten sonra eriştim.
Moawk projenizde sizi kimliğinizi gizleyerek, farklı bir şekilde görüyor ve dinliyoruz. Keza solo projenizde de kendi isminizi kullanmadınız ve Mo Ava adıyla yayınladınız albümünüzü. Bir felsefesi var mı bu isimlerin?
Altında fikirler var ama hiçbirinin “felsefe” diyebileceğim kadar derin olduğunu söyleyemem. En temelde bu projeler yapı itibariyle birbirlerinden epey farklı projeler ve hepsinin birer isme ihtiyacı vardı. Moawk ismi yaratmak istediğim karaktere cuk oturdu gibi hissetmiştim. Mo Ava ise uzun zamandır solo işlerimde kullanmayı düşündüğüm bir isimdi.
İlk defa izlediğinizde içinizde bir şeyler “klik” ettiren şarkı hangisiydi? Biraz o duyguyu anlatabilir misiniz, “Evet ben müzik yapmalıyım” dediğiniz an o an mıydı, nasıl bir şeydi?
Böyle pek çok şarkı var hayatımda. Ama böyle söyleyince aklıma ilkokuldayken dinlediğim The Cure’un “Lovesong” parçası geliyor. O zamana kadar rap müziğe ilgi duyan bir çocukken, bu şarkıyı dinledikten ve The Cure ile tanıştıktan sonra kısa süre içinde kesinlikle bu tarz müzikle ilgilenmek istediğime karar vermiştim. Gitar çalmak istemem de bu sürecin devamında olduğuna göre, The Cure – Lovesong hayatımda bu bahsettiğiniz şarkı olmaya en yakın şey sanırım.
Bir süredir konserleri özlediğinizi tahmin ediyoruz. Sahnedeyken başınıza gelen en unutulmaz şey neydi?
Evet fazlasıyla özlemiş haldeyiz. Bu tarz sorular sık geliyor ve her seferinde uzun uzun düşünüp tek bir an bulamıyorum. Konserler genel deneyim olarak fazlasıyla eşsiz şeyler olduğundan, hepsinde o konseri özel kılan anlar oluyor. Yani verdiğimiz tüm konserleri “şu şu olayın olduğu konser” şeklinde konuştuğumuzda yıllar sonra bile hatırlayabileceğimizi düşünüyorum. Bu da hepsini unutulmaz kılıyor galiba.
Kendinize hatırlattığınız, eğer bir şeyler yolunda gitmezse, motivasyonunuz düşerse diye kenarda kıyıda duran, sahiplendiğiniz altın bir öğüdünüz var mı?
Yapmanın, yapmamaktan daha iyi olduğunu düşünüyorum. İyi veya kötü, bir şeyler yaşadığınızda bir şeyler yapmaya, üretmeye çalışırsanız geri dönüp baktığınızda “İyi ki şu olay olmuş da bunu yapabilmişim” deme şansınız oluyor. Ama eğer bir şeyler yapmazsanız, yaşadıklarınız yaşadığınız haliyle kalıyor. Şu ana kadar hep böyle yapmaya çalıştım ve bu pandemi sürecine bile gelecekte “İyi ki olmuş da Mo Ava projesine başlayabilmişim” deme şansım oldu örneğin. Hayatımdaki önemli hemen her şey, benim bir şekilde harekete geçmiş olmamla alakalı gibi hissediyorum.
KISA KISA…
● Bugüne kadar izleyip de beni en çok etkileyen film ………… oldu. Özellikle de şu sahnesi: …………. (Bu soruya cevap vermem çok zor. Sinemaya çok ilgili olduğumdan ve sinema okuduğum için hiç olmasa yüzlerce böyle film ve sahne saymam gerekiyor.)
● Yaşadığım yerde en memnun olduğum şey sevdiğim insanlara yakın olmak.
● Dünyada en çok görmek istediğim şehir kesinlikle Los Angeles.
● Yemek yapmak benim için ilgi çekici değil. En iyi yaptığım yemek ise ne bilmiyorum.
● Yaş almanın bana kazandırdığı en iyi şey tecrübe oldu. Bu anlamda değiştiğimi söyleyebilirim.
● Evdeki en kıymetli eşyalarım home studio’mdaki her şey. Evden çıkmam gerekse onları da yanıma almak istiyorum.
Fotoğraflar: