Tarkan’a neden “Megastar” diyoruz? Peki ya Sezen Aksu neden yıllardır “Minik Serçe”? İşte en meşhur müzisyen lakapları…
Gönüllerimizde yer etmiş bazı müzisyenlerin yalnızca albümlerini ezberlemek, posterlerini asmak, konserlerine gitmek bize yetmez. Onları ailemizden biri gibi hissedebilmek, sanki arkadaşlarımızmış gibi çağırabilmek için yalnızca bizlerin bileceği bazı lakaplarla özdeşleştirmemiz gerekir. “Ooo yine Diva’nın açıklamaları ortalığı yıkmış” veya “Süperstar’ın Instagram’da söylediği o şarkının adı ne?” dediğimizde, hepimiz kimlerden bahsettiğimizi anlıyoruz, değil mi? Peki neden onlara bu lakaplar verildi? İşte müzik dünyasında bu ünvanları elde etmiş o isimlerin hikayeleri…
Tarkan- Megastar
1992 yılında yayınladığı ilk şarkısı “Kıl Oldum Abi”ye bakınca Tarkan’a hemen “Megastar” demek olmazdı, haliyle. Ancak 1994 yılında yayınlanan Aacayipsin albümünde yer alan “Hepsi Senin Mi?”, “Unutmamalı”, “Kış Güneşi” gibi hitlerle Tarkan kendini pop dünyasına kabul ettirdi. Ve “Mega”ya giden süreç başladı. Kariyerinde Ölürüm Sana, Karma, Dudu albümlerinin sonrası Bounce, Come Closer ve Metamorfoz gibi başarısız dönemleri olsa da Tarkan kendini toparlamayı başardı. 2010 yılında yayınladığı Adımı Kalbine Yaz albümü bunun kanıtıydı. 2016’da Ahde Vefa adında bir TSM albümü yaptı. 2017’deki 10 ise şimdilik son albümü. Tarkan bu parıltılı kariyer boyunca Gezi direnişine destek verdi, hayvan hakları için savaştı, kadına şiddet konusunda tavrını koydu. Tüm bu özellikleri, sahneye olan inanılmaz hakimiyeti, spot ışıklarının altında parlaması, kendine has dansları, hemen hemen girdiği her imajı kendine yakıştırması, hep güler yüzlü ve candan olması da onu Megastar yapan unsurlardan birkaçı diyebiliriz.
Sezen Aksu- Minik Serçe
“Baaaaak işte, bir minik serçe, la lalalala lalalalalaaaa….” İşte dillere dolanan bu meşhur şarkı, Aksu’nun başrolünü Bulut Aras’la paylaştığı ilk filminin de adı aynı zamanda. Yönetmeni Atıf Yılmaz olan “Minik Serçe” 1979 yılında vizyona girdi. Sezen Aksu’nun kendisinin de sık sık alay ettiği kısa boyu ve minyon yapısı, onu bu isimle özdeşleştirdi. Aksu konserlerinde sık sık “Benim bu kadar olduğuma bakmayın, bir bu kadar da yerin altında var…” diyerek izleyicilerini güldürdü. Bazı sanatçı dostları, yetiştirdiği isimler ona “Kraliçe” lakabını da taktı. Ama dinleyicileri onu “Minik Serçe” olarak bellemişti bir kere.
Müslüm Gürses- Baba
Arabesk müziğin Baba’sı Müslüm Gürses’e neden bu lakabın verildiğini hiç düşündünüz mü? Belki ilk sebebi, Gürses’in hiç çocuk sahibi olmaması. Müslüm filminin yapımcısı Mustafa Uslu, “Asla babası gibi bir baba olmak istemediği, en kesin ve kestirme yol baba olmamaktan geçtiği için baba olmaktan hep korkmuş. Bir gün baba olduğunda içindeki canavarın canlanacağı ve babası gibi bir baba olacağı korkusuyla, evlat sahibi olmaktan hep kaçınmış” demişti. Ancak Baba lakabının bizce bir sebebi daha var. Müslüm Baba şarkılarında hep isyanın, acının dili oldu. Bu topraklarda kendini yalnız, anasız, babasız hisseden milyonların sesiydi o. Halkın dile getirmediği isyanlarına sahip çıkan, onlara babalık eden bir sanatçıydı. “Baba” lakabını başka kim bu kadar hak edebilir? 2013 yılında aramızdan ayrılan Müslüm Baba’yı özlemle anıyoruz.
İlhan Şeşen- Amca
Grup Gündoğarken’deki diğer Şeşenler olan Burhan ve Gökhan Şeşen’lerin amcası olan İlhan Şeşen’in “Amca” lakabı işte tam da buradan geldi. 1982 yılında kurulan grup, Levent Kırca ve Ferhan Şensoy gibi ünlü tiyatrocularla birlikte çalıştı. Bir zamanların “Olacak O Kadar”ının müzikleri Gündoğarken imzalıydı. “Sen Benim Şarkılarımsın”, “Gibi Gibiyim”, “Ankara’dan Abim Geldi” gibi şarkıların mimarı da İlhan Şeşen’den başkası değil. Şeşen’in en büyük hitlerinden biri de “Ellerimde Çiçekler” oldu. Amca, 2000’li yılların başlarından itibaren kariyerine solo olarak devam etme kararı aldı. Amca’nın en son çalışması, Vedat Sakman’la birlikte kaydettiği Akustik Hikayeler albümü.
Ajda Pekkan- Süperstar
74 yaşındaki Ajda Pekkan, kariyerine 1963 yılında bir lise öğrencisiyken sahne alarak başladı. O günden bugüne sayısız albüme imza atan Pekkan, özellikle bir dönem aranjman şarkılar yaparak pop müzik tarihine damga vurdu. Ajda Pekkan, Türkiye’nin Batılı yüzünü simgeliyordu. Işıl ışıl elbiseler, sarı saçlar, dev vatkalar, her zaman formda bir vücutla Ajda Pekkan, tam anlamıyla sahnelere ait bir isimdi. Stil sahibiydi ve bu stil onda asla sırıtmıyordu. Bir gün bir dost meclisinde, Hürriyet gazetesinin sahibi Erol Simavi onun için “Ona star demek yetmez, ancak süperstar dersek yerini bulur” dedi. O günden sonra Pekkan’ın lakabı “Süperstar” oldu. 1977 yılında Süperstar albümünü yaptı. Daha sonrasında da Süperstar adıyla birkaç seri albüm ve şov yaptı. Hiçbir zaman yaşlanmayan bir yıldızdan daha “süper” bir şey de olamaz herhalde.
Zeki Müren- Sanat Güneşi
Zeki Müren bu topraklarda yaşamış en büyük efsanelerden biriydi. Klasik Türk Müziği’nin en büyük seslerinden biri olan Müren’in iki lakabı vardı: “Sanat Güneşi” ve “Paşa”. Devlet sanatçısı unvanı alan Müren, sahne şovlarında uzun topuklu çizmeler, dev peluşlar, parlak renkler giymekten çekinmez ve izleyicilerini şaşırtırdı. Bir rivayete göre “Sanat Güneşi” lakabını kendisi istemişti. Hürriyet gazetesinin bir kampanyasına katılması konusundaki teklifi, bir ay boyunca her gün gazetenin birinci sayfasından “Sanat Güneşimiz Zeki Müren de kampanyamıza iştirak ediyor” denmesi şartıyla kabul ettiği söyleniyor. Tabii bu bir rivayet ama yine de bugün, “Sanat Güneşi” deyince kulaklarda Zeki Müren’in kadife sesi yankılanıyor. 1996 yılında TRT’te katıldığı bir programda kalp krizi geçiren Müren, 24 Eylül’de aramızdan ayrıldı.
Bülent Ersoy- Diva
Türk müziğinin “Diva”sı Bülent Ersoy, herdaim gündem olmayı başarmış bir sanatçı. Bülent Erkoç adıyla doğan “Diva”ya soyadını veren isim Müjdat Gezen. Konservatuvar eğitimli olan Ersoy, küçük yaşlarda sahne almaya başladı. Kısa süre içinde Maksim’de assolist olmuştu. 80’lerde kadın olmaya karar veren ve cinsiyet değişimi ameliyatı olan Ersoy, uzun yıllar boyunca diğer transeksüel ve travesti sanatçılar gibi sahne yasağı ile ülkesinde sahneye çıkamadı. Turgut Özal, 88’de cinsiyet değiştirme yasasını kabul edince Bülent Ersoy da pembe kimliğini aldı ve sahnelere geri döndü. 90’larda çıkan “Maazallah”, “Sefam Olsun”, “Ablan Kurban Olsun Sana” hitleriyle ortalığı salladı. 1980 yılında London Palladium’da ve 1983 yılında Madison Square Garden’da sahne alan ilk Türk sanatçısı olan Ersoy’un geniş entervalli ve yüksek volümlü sesi, Japonya’da ses laboratuvarlarında yapılan testler sonucu “yüzde yüz kusursuz” bulundu ve 1997 yılında “Uluslararası Montu Merid Müzik Doktoru” unvanıyla ödüllendirildi. Artık Bülent Ersoy bir “Diva”ydı. “Fevkaladenin fevkinde” olan Ersoy, bugün de oynadığı reklamlar, sansasyonel açıklamaları, dev mücevherleri ve kült kostümleriyle “Diva”lığından asla taviz vermiyor.
BUNLARI DA UNUTMADIK
- Aydın Uğurlular- Kuşum Aydın
- Nalan Tokyürek- Of Aman Nalan
- Ahmet Akkaya- Ah Canım Ahmet
- Müzeyyen Senar- Cumhuriyet’in Divası
- Gönül Yazar- Taş Bebek
- İbrahim Tatlıses- İmparator
- Seda Sayan- Kadırgalı