Müzik

Müzik, silah olarak kullanılabilir mi?

Bazı topluluklar şarkıları işkence etmek amacıyla bir silaha çevirebiliyor. Peki müzik işkencesi olarak da anılan bu eylem tam olarak ne ve örnekleri neler?
Batıkan Baksı - 10 Şubat 2025
post image

Bizler barış için türküler söylesek, dünyadaki savaşların son bulması için şarkılara eşlik etsek de bazı art niyetli insanların elinde silaha dönüşen şarkılar, psikolojik savaşın büyük de bir parçası. Peki müziği işkence amacıyla kullanmak tam olarak nasıl oluyor ve bazı örnekleri neler?

Müzik, doğru eller tarafından kullanıldığında psikolojik sorunların iyileşmesinde bile müthiş bir rol oynarken yanlış ellerin eline geçtiğinde gerçek bir işkence aracı olabiliyor. Müziğin propaganda faaliyetleri içerisinde ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu geçtiğimiz aylarda yine dergy’de anlatmıştım. Tarih boyunca örneklerini çok gördüğümüz propaganda marşları ya da müzikleri, fikir ve ideolojileri dayatmak için tam bir biçilmiş kaftan. Hâl böyle olunca, bazı topluluklar şarkıları yalnızca propaganda aracı olarak kullanmıyor, direkt işkence etmek amacıyla bir silaha çevirebiliyor. Peki müzik işkencesi olarak da anılan bu eylem tam olarak ne ve örnekleri neler? Gelin müziğin yanlış kişiler tarafından ele geçirildiğinde nelere sebep olabileceğine beraber bakalım.

Müzik işkencesi tam olarak ne?

Müziğin psikolojik süreçler üzerindeki önemi çok büyük hepimizin bildiği gibi. İşte bu yüzden müzik, psikolojik savaş aracı olarak da sık sık tercih edilen bir sanat dalı. “Sanat, nasıl kötü şeylere alet edilebilir?” diye soracak olabilirsiniz, ancak dedim ya kötü ellerde her şey bir silaha dönüşebilir. Müzik işkencesi olarak tanımlanan müziğin psikolojik savaşlarda kullanılma durumu, genellikle sorgulama gibi süreçlerde uygulanan bir prosedür. Televizyonda ya da radyoda gece gündüz sürekli aynı şarkıya maruz kaldığınızı düşünün. Kendi isteğinizle dinliyorsanız sorun yok, ancak bu sizin iradeniz dışında meydana geliyor ve buna son veremiyorsanız bir süre sonra kafanıza cam kırıkları batıyormuş gibi bir hisle karşılaşabilirsiniz. Hele bu saatlerce, günlerce ve haftalarca olursa, tahmin bile etmek istemiyorum. Her ne kadar görünür bir iz bırakmıyor gibi gözükse de müziğin anlarla olan eşleşmesi sebebiyle maruz kalan kişilerin belleklerinde de bir tahribat yaratıyor elbette. Özellikle soğuk savaştan sonra ABD’nin müzik kültürünün müziği sistematik olarak bir savaş silahı olarak kullanması, aynı zamanda bu duruma bir ön ayak olmasını da beraberinde getirmişti. Dünya genelinde aktivistler bunu dokunmadan işkence olarak adlandırırken tarihteki ilk örneği de 1989’da Panama Devlet Başkanı Manuel Norriega’yı teslim olmaya zorlamak için ABD askerlerinin yüksek sesle çaldığı müziklerdi. Akustik bombardıman olarak da nitelendirilen müzik işkencesi, birbirinden farklı ve alakasız şarkılarla da yapılabiliyor üstelik.

Rock, silah olarak kullanılabilir mi?

Rocker’ların başına bir bu gelmemişti değil mi? Ama maalesef tarihte bunun birkaç örneği var. Bir tanesi tam da yukarıda söylediğim üzere 1989’da Panama Devlet Başkanı Manuel Norriega’yı düşürmek amacıyla ABD ordusu; Guns N’ Roses’ın da içinde olduğu bir listeyle yüksek sesli bir müzik yayını yapmaya başlamıştı. Grubun ‘Welcome to the Jungle’ şarkısının bol bol çalındığı bu süreçte, Panama’daki Vatikan büyükelçiliğinin etrafına yerleştirilen hoparlörlerden kulakları sağır edici seslerle heavy metal ve rock şarkıları çalmaya da devam etti. Saldırı gece gündüz demeden devam ederken hem Norriega hem de büyükelçilik çalışanları büyük bir uykusuzluk çekmeye başladı. Üstelik Norriga, rock müzikten de nefret ediyordu, nitekim bu uygulama da oldukça rahatsız ediciydi kendisi için. Panama Devlet Başkanı Norriega’nın 3 Ocak 1990’da teslim olmasına kadar süren bu işkence o gün bitmiş olsa da müziğin psikolojik savaşta kullanımının ilk örneklerinden birisi olarak tarihe geçti. 

MANOOCHER DEGHATI/AFP/GETTY IMAGES

Bu sefer de metal sahnede!

ABD’nin ön ayak olduğu müziğin silah olarak kullanılması mevzuları 2000’lerde yine kendini göstermişti. Afganistan’daki ABD askerleri, cephede kendilerine psikolojik üstünlük kurmak için Metallica ve Thin Lizzy gibi isimlerin şarkılarıyla müzik işkencesi uygulamaya başlamıştı. Yerel halkın da bundan rahatsız olduğunu söyleyen askerlerin uygulamalarıyla iki taraf arasında bir seçim yapmaya da zorlanıyordu bu sayede. Karşıdan silahlı saldırılar başladığında ABD’lilerin güçlü hoparlörlere sahip zırhlı araçlarından yükselen rock ve heavy metal şarkıları neredeyse 2 km öteden bile duyulabiliyormuş ki bunun nasıl bir delilik olduğunu tahmin edebilirsiniz.

‘Gezgin Ruh’, savaş alanında gezerse!

Vietnam Savaşı tüm haşinliğiyle geçip giderken; ABD ürkütücü bir işkence yöntemi denemişti. Vietnam kültürüne göre insanlar öldüğü zaman bedenleri doğru bir şekilde gömülmezse ruhunun acı çekeceği ve azap içinde dolaşacağı inancı hakimdi ve ABD’liler bunu öğrenmişti. Hemen akabinde bir kasete kaydedilen hayalet feryatları, bozuk sesler ve yardım çığlıkları; savaş alanına doğru yayınlanmaya başlanmıştı. Bu yayınlar genellikle gece vakti duyuluyordu ve seslere “gezgin ruh” adı takılmıştı. Kayıtlarda, askerlerin beynini bulandıracak ve onların duygularına oynayacak sözler söylenirken demoralizasyonu da sağlamak amaçlanıyordu. 

Savaşçı Vikinglerin silahı: Savaş boynuzları!

Görsel kültürde Nordik tarihinden bahseden film ya da dizilere hakimseniz veya Amon Amarth dinliyorsanız Vikinglerin nasıl bir savaş kültürüne sahip olduklarını az çok biliyorsunuzdur. Korkunç baskınları ve askeri yetenekleriyle nam salan Vikingler “lur” adını verdikleri uzun ve gürleyen savaş boruları aracılığıyla sesi de bir psikolojik silah olarak kullanmışlardı. Çok uzak mesafelere taşınabilen, derin ve yankılanan bir ton üreten lur, yaklaşan saldırıların da haberini vermek için iyi bir enstrümandı. Bir yere doğru ilerlerken bu boruyu öttürerek hem korku salıyorlar hem de geleceklerinin sinyalini veriyorlardı. Bu yüzdendir ki günümüzde bile Viking boynuzunun sesi ilkel korku ve hayranlık duygularımızı uyandırıyor; Vikinglerin aklımızda hep savaşçı bir topluluk olarak yer edinmesini sağlıyor. 

Bu konuda müzisyenler ne düşünüyor?

9 Aralık 2008 yılında Associated Press, bazı müzisyenlerin Zero dB adlı bir girişim aracılığıyla müziklerinin işkence aracı ve bir silah olarak kullanılmasına karşı çıktıklarını açıkladı. Zero dB, müzik işkencesinin uygulanmasının kınanmasını ve Birleşmiş Milletler’i de göreve çağırarak bu işkencenin durdurulması için çalışmalarını sürdürürken geniş halk kitleleri de müzisyenlerin yanında bu harekete destek vermişti. Sağır edici müziğe karşı, konserlerinde de dakikalarca sessizlik yaratan müzisyen ve grupların bu eylemi ne kadar işe yaradı bilinmese de Zero dB hareketine şu isimler destek vermişti: Tom Morello, Massive Attack, REM, Rise Against, Pearl Jam, Trent Reznor, T-Bone, Limp Bizkit, Disturbed ve daha fazlası. Ayrıca İngiliz rock grubu Chumbawamba, James Hetfield’ın Guantanamo Körfezi’ndeki tutuklulara işkence yapmak için müziklerinin kullanılmasını destekleyen yorumlarının ardından ‘Torturing James Hetfield’ adlı şarkıyı yapmış, Hetfield’a şarkı amacıyla bir işkence çektirmek istemişti.

Müziğin silah olarak kullanılmasından ne yazık ki pek vazgeçilecek gibi durmuyor. Zira psikolojik savaş artık, bildiğimiz klasik savaş taktiklerinden çok daha iş gören ve insanların duyularını, onların dirençlerini derinden etkileyen bir kavram. Ancak biz barış için şarkılarımızı söyler, iyilik için ezgilerimizi dile getirirsek, müziğin üzerine çalınan bu kara lekeyi de temizlemek mümkün. John Lennon’ın da Imagine’da dediği gibi: “Imagine all the people / living life in peace / you may say Im a dreamer / but Im not the only one / I hope someday youll join us / and the world will be as one…

Kapak görseli: Caleb George / Unsplash

İlgili Yazılar
Development by Bom Ajans