Her ne kadar sahip oldukları milyonlarca hayranları onların her işlerini takip edip sevse de bazı müzisyenler kendi albümleri için aynı fikirde olamayabiliyorlar. İşte sahipleri tarafından nefret edilen o albümler!
Her sanatçının kariyerinde yüksek ve düşük dönemleri vardır. Özellikle belli bir standardın üzerinde uluslararası başarı sağlamış müzisyenlerin kariyerlerinde yaşadıkları ufak dahi olsa düşüşlerin, diğer tüm meslektaşlarınınkinden daha çok ilgi çektiğini kabul edelim. Ancak daha ilgi çekicisi ne olabilir diye soruyorsanız eğer cevap, çoğunluk tarafından beğenilmiş olmalarına rağmen sanatçıların kendilerinin nefret ettikleri işleri olurdu.
Müzik tarihinde birçok sanatçının röportajlarında dile getirdiklere beyanlarına dayanan bu örneklere rastlamak mümkün. Bu örneklerin bazıları gerçekten kariyerlerindeki diğer albümlerin yanında sönük kalmış işler olabildiği gibi bazen de sanatçıları büyük sahneye taşımış ticari başarılı albümler yaratıcıları tarafından kapı önüne konulabiliyor. Radiohead’in bilinen ‘Creep’ nefreti, şarkının yer aldığı ilk albümleri “Pablo Honey”nin tamamına sirayet etmişti örneğin. Bir anda uluslararası müzik dünyasında adlarının duyulmasına sebep olsa da şarkıdan ve kısmen albümden nefretleri konusunda hemfikir olan grup üyeleri, şarkıyı yıllar boyunca bir iki istisna dışında canlı çalmamayı sürdürüyorlar.
Benzer bir “büyük başarı-nefret” denklemi post-punk devleri Joy Division için de geçerli. Çıktığı dönem itibarıyla devrim niteliği taşıyan ilk albümleri “Unknown Pleasures” grup üyeleri tarafından pek beğenilmiyor. Yıllar sonra verdiği bir röportajda grubun kurucularından basçı Peter Hook albümün prodüksiyonundan şikayet ederken “Albümü ilk duyduğumda hayalkırıklığımı saklayamamıştım; kulağa Pink Floyd gibi geliyordu” diyerek mutsuzluğunu dile getirmişti. İlk albümlerde sanatçıların kendi istedikleri tercihleri plak şirketlerine kabul ettirememe faktörünün de burada etkili olduğunu söyleyebiliriz belki. Yine de tüm bu teknik memnuniyetsizliğin ötesinde yaratıcısı tarafından yok sayılmış harika ilk albümler yok değil.
Buna en iyi örnek sanıyoruz Blur’ün ilk albümü “Leisure”. Yıllar içinde konusu her açıldığında albüme karşı nefretini dile getiren Damon Albarn, 2007 yılında verdiği bir röportajda “Hayatım boyunca yüzlerce hata yapmışımdır. İki tane de kötü albüm… İlk albümümüz (ki berbat bir albüm) ve “The Great Escape”, ki o da karmakarışık bir albüm.” sözleriyle tekrar dile getirmişti. Brit pop’a gelmişken Blur’ün ezeli rakiplerine geçelim. Muhtemelen kendileri de dahil olmak üzere herhangi bir şeyi eleştirirken Oasis grubundan daha açık sözlü ve acımasızını bulmak pek mümkün değildir. Grubun iki süper başarılı albümünün ardından gelen “Be Here Now” açıkçası saydığımız diğer örneklere göre nefret edilmesi daha anlaşılabilir bir albüm. 1997 yılında yayınlanan albüm hakkında Noel Gallagher her zamanki tavrıyla dürüst (ve yer yer haklı?) eleştirilerini şu şekilde dile getirmişti: “Hiçbir şeyi umursamayan ve kokain etkisi altında bir grup oğlanın patırtıları… Tüm şarkılar feci uzun ve tüm şarkı sözleri berbat. Ve Liam’ın sustuğu her milisaniyede araya “Wayne’s World” filmindekiler gibi bir gitar riff’i giriyor.”
Bu tarz açıklamalar bazı hayranları ne kadar üzse de geniş zamanlı bir çerçevede değerlendirildiğinde bunları yapıcı özeleştiriler olarak görmek mümkün. Geçmişteki albümlerine bakıp “bu albümün amacı neydi şimdi?” diyen o kadar çok müzisyen var ki… “Never Let Me Down” için David Bowie ya da “Their Satanic Majesties Request” için The Rolling Stones tam olarak böyle hissetmiş mesela. Zamanın ruhuyla yeterince özenilmeden yapılmış işler böyle büyük kariyerlere sahip olunca sanatçılar için dönüp bakıldığında can sıkıcı birer hatıra gibi kalıyor tabii ki. Başka seviyedeki müzisyenlerin benzeri başarısızlıklarının bu kadar hafif mızmızlanmalarla geçiştirebildiğini sanmıyoruz. Yine de, klişe tabirden alıntı yapacak olursak, tüm eserlerini evlatları gibi gören müzisyenlerin “sevilmeyen evlatlarının” illa bir alıcısı olduğunu biz hayranlar olarak biliyoruz ve onlara sahip çıkmayı sürdürüyoruz.