Fransa’dan Haiti’ye, ABD’den Avrupa’ya birçok kültürü tek bir potada eriten Naïka, 31 Ekim’de ilk kez İstanbul’daki dinleyicileriyle buluşacak. Albüm çalışmalarından, esin kaynaklarına… Mikrofon kendisinde.
Ant Arın ŞERMET
Fransız bir babayla Haitili bir annenin çocuğu olarak dünyaya gelen, hayatı yolculuklar ve birbirinden farklı kültürleri bir arada deneyimleyerek geçen Naïka’nın müziğinin bu durumdan etkilenmeme ihtimali yoktu. 3 EP ve bolca tekli çıkardığı kariyerinde şimdiye kadar fazlasıyla dikkat çeken müzisyen, kariyerinin ilk Türkiye konseri için 31 Ekim akşamında Salon İKSV’ye gelecek. Cadılar Bayramı’na denk gelen bu konserde hepimizi de kıyafetlerimizle hazır görmeyi istiyor. Ne diyebiliriz ki? Bu kadar kibar bir teklifi reddetmek bizlere yakışmaz. Keyifli okumalar ve şimdiden iyi eğlenceler.
Çocukluğunla başlayalım derim. Farklı coğrafyalardan, çok kültürlü bir evde büyüdün. Çocukluğundaki bu durumun, öncelikle kişiliğine ve insani tarafına nasıl yansımaları olduğunu sorabilir miyim?
Karayipli bir anne ve Fransız bir babayla tek çocuk olarak büyüdüm. Ayrıca biraz göçebe bir yaşam tarzım oldu. Çocukluğum boyunca babamın işi nedeniyle her dört yılda bir ülke değiştirmek zorunda kaldık. Şimdi bir yetişkin olarak bunun beni birçok yönden nasıl şekillendirdiğini fark ediyorum. Bu durum beni bulunduğum her yere çok kolay uyum sağlayan ve dünyanın her bir yanındaki insanları anlamaya daha açık hale getirdi. Bu deneyim sayesinde her kesimden ve kültürden insanlarla kolayca anlaşabiliyorum ve bunun için çok minnettarım. Çoğu zaman insanlar birbirlerinin farklılıklarına korku penceresinden bakıyorlar. Bu da görünmeyen bariyerlerin oluşmasının temel sebebine evriliyor. Çocukluğumun bana öğrettiği bir diğer büyük ders ise, nereden gelirsek gelelim hepimizin insan olduğu, farklılıklarımıza rağmen aynı olduğumuz, bu sayede de farklılıklarımızdan daha çok benzerliklerimizin bulunduğunu anlamak oldu. Temelde, herkes saygı görmek, sevilmek, fark edilmek ve anlaşılmak ister. Ben de bunu istedim ve istiyorum.
Yukardaki sorunun ikinci yarısı gibi düşünebilirsin. Böyle bir eve doğup büyümenin müziğine katkısı nasıldı?
Farklı kültürlerin etkisinde büyümek, bana faydalanabileceğim ve oynayabileceğim geniş ve çeşitli bir palet kazandırdı. Etkilendiğim şeylere geri dönüp baktığımda, hayatım boyunca birçok müzik türü, hatta en temelinde sesle derin bağlantılar kurduğum dönemler yaşadığımı fark ediyorum. Evde ailemle başladık; sadece “dünya” müziği dinlerdik, Cesaria Evora, Miriam Makeba, Bob Marley, Brenda Fassie, Buena Vista Social Club, Carlos Vives gibi sanatçılar dinlediklerimizden sadece birkaçı. Babam sayesinde Charles Aznavour ve Jacques Brel gibi Fransız klasiklerini keşfettim. Annem sayesindeyse önce Tabou Combo, Carimi, Twoubadou albümleriyle tanıştım. Sonrasında Sweet Micky gibi sanatçıların önderliğinde klasik ve ikonik Haiti müziği hayatımın değişmez bir parçası oldu. Kişisel müzik maceralarım ise küçük bir çocukken opera, klasik müzik ve müzikal tiyatroya aynı dönemlerde aşık olmam sayesinde başladı. Ardından, 7 yaşında Britney Spears, Destiny’s Child, Usher, Beyoncé, Mariah Carey gibi sanatçılar aracılığıyla Amerikan Pop’u ve R&B’yi keşfettim. Ayrıca ABD Hip Hop’u ile tanıştım. Hatta gittiğim ilk konser, 8 yaşındayken 50 Cent’ti. Hayran kalmıştım. Bu dönemin hayatımdaki yeri hala çok büyük. Çünkü bir pop yıldızı olmak istediğimi o zaman anladım ve çalışmaya başladım. 11 yaşında Fransa’ya taşındım. Burada Fransız Hip Hop ve R&B’sini keşfettim. Kısa bir süre sonra, o dönemde Disney Channel’ın etkisine kapıldım ve Demi Lovato, Miley Cyrus, Taylor Swift’in genç kadın şarkıcılar olarak kendi müziklerini yazıp dünyaya sunmalarından çok ilham aldım. Genç yaşlarında bu kadar güçlü durmaları harikaydı. 13-14 yaşlarındayken kendi müziğimi yazmaya başladım, piyano çalmayı kendi kendime öğrendim ve şarkı yazma becerilerimi geliştirdim. Bu kadar çok şeyden etkilenmek bazen iki ucu keskin bir kılıç olabilir, çünkü birçok farklı müzikle bağ, ilişki kurabiliyorum ve sanatımın “dağınık” veya çok karışık hissettirmesini istemiyorum. Ancak bu konuda bana yardımcı olan şey, her zaman kendime sadık ve dürüst kalmaya çalışmam. Eğer ürettiğim şey, içten ve özellikle bana gerçek geliyorsa gerisi önemli değil. O zaman doğru taşlar bir araya gelir ve ortak bir tema oluştururlar. Çünkü bu benim. Yaptığım şarkılar da benim birer yansımam, eserlerim.
Bugüne kadar 3 EP ve çok sayıda tekli çıkardın. Üretim tarzına EP’ler ve teklilerle mi devam etmeyi planlıyorsun? Yoksa bir Naika albümü dinleme şansına erişecek miyiz?
Evet haha. Dürüst olmak gerekirse, kendimi henüz bir albüm çıkarmaya hazır hissetmiyordum. Çünkü bir sanatçı olarak kim olduğum hakkında öğrenmem gereken çok şey olduğunu düşünüyordum. Sektöre girerken gerçekten herhangi bir destek veya öneri almadım; birçok aland yolumu kendim açmak zorunda kaldım, ama şimdi neredeyse ilk albümümü tamamlamak üzereyim ve büyük bir son dakika tersliğiyle karşılaşmazsak 2025’te onu dinleyebileceksiniz.
Müziğindeki dokulara baktığımda sözlerindeki dürüstlüğün ve açık sözlülüğünün yanında, ötekileştirilen birçok topluluğa kucak açtığını gözlemleyebiliyorum. 2024’ü bitirmemize az kalan şu günlerde hala böyle olaylar yaşanmasına dair senden bir şeyler duymak isterim.
Hmm, dürüst olmak gerekirse, bu dünyanın acımasızlığını anlamakta zorlanıyorum… Bu, gerçekten çok hassas biri olduğum için beni çok fazla etkileyen bir şey. Ailem ve arkadaşlarıma sorarsanız onlar da size aynısını söyleyecektir; dünyadaki yükü omuzlarımda taşımaya eğilimliyim ve bu bazen beni karanlık ruh hallerine sürükleyebiliyor. Ama fark ettiğim bir nüans var ki; bu dünyadaki aydınlığa, iyiliğe odaklanmanın ve bunları beslemenin bizler için hayati önemi olduğu. Çünkü bunu yapabilirsek içimizdeki karanlıktan kurtulup daha fazla ışığın ve aydınlığın kaynağı olabiliriz. Günün sonunda, hayatın bir ikiliği olduğunu ve hangi tarafı besleyip büyütmek istediğimize bizim karar vereceğimizi düşünüyorum. Sanatçı olmak, bu hayal kırıklıklarını zanaatım aracılığıyla ifade etmeme yardımcı oldu; kelimeler yetmediğinde veya ne yapacağımı bilemediğimde kendimi ifade etmek için bir çıkış yolu bu. Müziğin ne kadar iyileştirici olduğunu deneyimleyebildiğim için çok şanslıyım. Umarım ki evrenin büyülü yaratıcılığından bana yansıyan şeyler başkalarına da rahatlık, güç ve ilham verir.
Kariyerinin ilk İstanbul konseri için 31 Ekim akşamı Salon İKSV’ye geleceksin. Bir yandan da 31 Ekim, Cadılar Bayramı demek. Güne uygun konseptlerin olacak mı? Özetlemek gerekirse, dinleyicilerine bu konsere dair neler söylemek istersin?
İstanbul’a geleceğim için çok heyecanlıyım. Bu benim Türkiye’ye ilk gelişim ve bir süredir gelmeyi de istiyordum. Umarım herkes konsere Cadılar Bayramı’na uygun kombinlerle gelir! Benim ne giyeceğim belli değil. Umarım uygun bir şeyler bulabilirim. Turneye bu konserden daha önce çıktığım için yanımda bir şey getiremedim. Sizlerle tanışmayı sabırsızlıkla bekliyorum.