Ana SayfaÖzel DosyaNereye koşuyoruz?: Koşularda amaç, aşk ve spor üçgeni

Nereye koşuyoruz?: Koşularda amaç, aşk ve spor üçgeni

20’lerinizin ortasındaysanız şunlardan biri olma ihtimaliniz çok yüksek: evleniyor, yüksek lisansa başlıyor ya da maraton koşmaya hazırlanıyorsunuz…

Eylül BOMBACI

Bunlardan ilk ikisini konuşmaya çok da gerek yok, zaten her yerde ve nesillerdir konuşuluyor. Koşmanın ise evlilikten de önceye dayanan bir tarihi var aslında. Bacaklı tüm hayvanların yaptığı bir aktivite. Gerek avı yakalamak için olsun gerekse avcıdan kaçmak için birebir… Şimdiyse ayakların aynı anda yere basmama halinden çok daha ileriye giden bir anlamı var koşunun. Başarı kavramıyla bir tık delirmiş bir jenerasyonun hayatta anlam arayışı, belki biraz da endorfin karşılayıcısı. Dijital dünyadan bıkkınlığımızla 20’li yaşlarda hayatı sorgularken, deva olan koşu trendini ve etrafında birleşen topluluğu inceleyelim.

Koşu kulüpleri ve koşu uygulamaları

Koşu kulüpleri her yere saçılmışken şehirlerde ve kentsel alanlarda ise maraton rotası kurulmayan yer kalmadı. Belki de birkaç sene önceki gençliğe sorsanız birçoğunun kondisyonu uzun süre koşuya elvermezdi ya da zaten koşmak bir eziyetti belki de. Şimdiyse bir başlandı mı bırakılamayan bir meziyet haline geldi. Sosyal yapısı, diğer sporlara kıyasla bedava olmasıyla da belki de sıfır zararla müthiş çabayı birleştirdi. Üzerine bir de flört uygulamalarından yanmış dilleriyle koşu ve yürüyüş odaklı spor uygulaması Strava’ya sığındı gençler.

Strava’ya göre, 25 yaş altı kadınlar uygulamada en hızlı büyüyen topluluk ve koşularını takip etme olasılığı en yüksek yaş grubu. Popüler koşu markası Hoka, küresel olarak her yıl rekor kırarak gelir elde etmeye devam ederken, Google Trends, ‘koşu kulübü’ teriminin son beş yıldır Birleşik Krallık’taki aramalarda istikrarlı bir şekilde arttığını gösteriyor. Strava’yı diğer uygulamalardan ayıran özellik ise çok daha sosyal olması. Arkadaşların ekleşebildiği, yapılan sporların fotoğraflarla renklendirilebildiği bir yer. Yeni challenge’ların büyüdüğü, toplulukların oluştuğu bir uygulama olarak arkadaşlığa ve hatta flörtlere de yer açıyor.

Oley bugün de koştum!

Uygulamada birbirine yorum yapıp “kudoslamak” yani tebrik etmek sadece birkaç gelenekten biri. Strava elçisi, koşucu ve New York City, Philadelphia, Boston, Chicago ve Washington D.C.’de 3.000 üyeli bir koşu kulübü olan Endorphins’in kurucusu Tyler Swartz şöyle anlatıyor, “Eğer övgü alıyorsanız, o insanlar sizi umursuyor demektir. İlgi duyduğunuz bir kişiden destek alabildiğinizde, Instagram’daki bir beğeniden çok daha özel hissettirir. Çünkü daha samimi bir topluluğa.”

Aşk, nerede?

Yani asıl olay tamamen samimi bir topluluk oluşturmak ama işte “o” kişi bu topluluğun içine karıştığında işler değişiyor. Bumble, Hinge, Tinder… Pandemiyle artık neredeyse özleştirilmiş uygulamalardan birkaçı haline geldiler. Bizi izole olduğumuz zamanları hatırlamaya itiyor bu romantik uygulamalar. Fakat içerisinde çok da organik, gelişmeye açık, yeni baharlara da yer bırakmıyor. Bu durumda hiçbiri tam olarak aradıklarımızı önümüze koyamamışken aslında aşkın ne kadar dolaylı olduğunu hatırlayıveriyoruz, işte orada koşunun samimiyeti devreye giriyor.

Tabii ki de koşunun tek hedefi yolda giderken aşkı bulmak da değil, sağlık trendleri popüler kültürle bir araya gelmiş durumda. Bu çok da bağlılığa ihtiyaç duyulmayan, insan hareketlerinin fiziksel olarak en tabanında duran etkinlik şimdiyse koşuyu çok daha konforlu hale getirecek koşu yelekleri, ayakkabıları ve akıllı saatlerle başka bir seviyeye evriliyor. Geçtiğimiz haftalarda yapılan Chicago maratonu 50 bin katılımcıyla rekor kırmışken dünyanın her yerinde maraton biletleri kapış kapış gidiyor.

Kucaklayıcı, az riskli bol ödüllü bir topluluk

3. mekanlardan başka bir yazımda bahsetmiştim. Üçüncü mekanlar insanla toplum arasında bir köprü görevi gören iş ve ev dışında bulunan mekanları anlatmak için kullanılan bir terim. Koşu kulüpleri de aslında tam olarak hayatta bu görevi görmek için ortaya çıkmış durumda. Koşmanın keyifli gelmesi, her seferinde biraz daha iyi hissettirmesi ve özgüveni perçinlemesi bu işin parçasıyken; gidilen yer değil de kat edilen mesafe önemli. O mesafe ise bize neyin yeterli geldiğine göre değişirken başarı hissi daim, kaybetme hissi pek de yok gibi. Çok fazla insan işte tam da bu yüzden maratonlara yazılıyor. Amaç bazen maratonu bitirmek bile değil, sadece birlikte insanlığın en basit yeteneklerinden birini kutlamak, sosyalleşmek… Ne diyelim, ilk koşu her zaman berbat ama her koşuda daha iyiye gitmek paha biçilemez. Her şeyin pek de yolunda gitmediği şu yaşlarda -ya da her yaşta aslında-, birbirimize sarılmak için koşuyoruz belki de.

BENZER İÇERİKLER

EN ÇOK OKUNANLAR

ÖZEL DOSYALAR