The Offline Club üç Hollandalı girişimcinin yarattığı, büyüttüğü, şirketleştirdiği ve son olarak da patentini aldığı bir konsept. Birkaç ay içinde 150’den yüz binlere ulaşan kitleye sahip sosyal bir hareket diye de tanımlayabiliriz. Dünyanın farklı pek çok şehrinde yeni hesaplar açılıyor aynı isimle ve insanlar bu çevrimdışı etkinliğe talep gösteriyor.
Buna benzer viral videolar sosyal medyada önünüze düşmüştür:
Bu etkinliğe katılanlar telefon, bilgisayar, konsol, tv gibi çevrimiçi bağlantıya sahip herhangi bir cihaz kullanmadan vakit geçirmek üzere bir araya geliyor. Hareketin çıkışında tüm insanlığı bağımlılık seviyesinde meşgul eden çevrimiçi hayatı yönetebilmek ve çevrimiçi hayattan önce var olan sağlıklı insan ilişkileri, bir gruba ait olma hissi, yüz yüze yaratılan insan bağları, artan yaratıcılık, ruhsal huzur gibi unutulmaya yüz tutmuş olguları canlandırmak var.
Hareketin yaratıcıları The Offline Club’ın bağımlılığa karşı bir hareket olmadığını özellikle vurguluyorlar. Dijital sistemleri ve platformları kullanan herkese yönelik bir hareket bu. Dijitalden tamamen uzaklaşmayı, yasaklamayı ya da inkar etmeyi savunmuyor. Tam tersine kullanımı yönetmeyi, gerektiğinde kısıtlamayı, fayda odaklı ama negatif etkiden uzak bir kullanım sağlamayı amaçlıyor.
The Offline Club faaliyet gösterdiği şehirlerdeki farklı kafe, restoran ya da kamusal alanlarda buluşmalar organize ediyor. Etkinlik duyuruları Instagram hesaplarından yapılıyor. Girişte telefonlar kilitli kutulara bırakılıyor. Etkinliklerin akışı belirlenmiş olabiliyor: Başlangıçta kısa bir sohbet, sonraki 45 dakika boyunca yalnız geçirilecek zaman, sonraki 30 dakika sosyalleşme, son 30 dakika tekrar sessizlik ve kendinle başbaşa kalma hali. Sessizlik sürelerinde insanlar pek çok çevrimdışı aktivite yapıyor. Okumak bunların en popüleri. Örgü örmek, yazı yazmak, ders çalışmak, satranç oynamak, resim yapmak tercih edilen diğer aktiviteler. Etkinlikler ücretli, şu anda fiyatlar 12-14 euro arasında değişiyor. Genelde küçük alanlarda organize edildiğinden etkinlik kontenjanları çok hızlı doluyor. Hem Amsterdam’da, hem de Londra’da son dönemde 300’er kişilik iki etkinlik gerçekleşti. İkisi de eski birer kilise binasında yapıldı.
Ev, ofis ya da okul dışında sosyalleşme ortamı sağlayan, bir topluluk olmak için uygun ortam sunan ve çeşitli aktivite ve hobilerle insanları bir araya getiren yerler Üçüncü Mekân olarak adlandırılıyor. The Offline Club da bu tanımlama için çok güzel bir örnek. Hareketin çıkışı Hollanda olmasına rağmen katılımcılar dünyanın dört bir tarafından. Üçüncü hatta dördüncü kez bu etkinliğe katılanlar var. Kimisi içinse düzenli bir sosyalleşme ortamı artık The Offline Club. Hollanda kaynaklı bir hareket olması da kimileri için şaşırtıcı değil. Çünkü Hollanda kültüründe iş-özel yaşam dengesini korumak tartışmasız bir öncelik. Ayrıca topluluk bilincinin de bu toplumda çok gelişmiş olduğu yapılan yorumlar arasında.
Bu global fenomen o kadar büyümüş durumda ve o kadar yüksek bir talebe sahip ki yapılan etkinlikler küçük kafelerden çıkıp büyük kilise binalarına taşınmış durumda. Aralık ayında Amsterdam’da, Şubat ayında Londra’da gerçekleştirilen buluşmalar 300 kişiden oluşuyordu. Sadece Instagram hesabı üzerinden haberleşilerek gerçekleştirilen buluşmalarla başlayan hareket şu anda Amsterdam şehri özelinde üyelik opsiyonu da sunuyor. Aylık 24,50 euro ödeyerek öncelik, üyelere özel buluşmalar, indirimler, arkadaşına getir opsiyonu gibi avantajlara sahip olunabiliyor.
Çevrimdışı birkaç saat geçirmek için etkinliğe para vermek, telefonunu bir kutuya kilitlemek, tanımadığın insanlarla vakit geçirmek herkese biraz “garip” gelebilir. Özellikle de pazartesi sabahları gelen ekran kullanım raporunu kendini disipline ederek düşürmeyi başaranlar için belki de gereksiz. Ama geriye kalan çoğumuz için bir havalandırma deliği neden olmasın? Yeni şehirlerde kulüpler oluşturmak ve etkinlik organize etmek için websitesinden başvurular ve öneriler toplanıyor. The Offline Club belki de çok yakında çok yakınınızda…