Doğu ile batının bir araya geldiği şarkılar, dünyanın dört bir yanından toplanmış malzemelerle yapılmış lezzetli bir yemek gibi. İşte Ortadoğu’dan çıkan 7 sentez çalışma.
Batıkan BAKSI / [email protected]
Ne olursa olsun müzikte deneyselliğe ve sentez çalışmalarına bayılıyorum. Müzik endüstrisinin ulaştığı son noktada kulaklarımız ‘Batı Müziği’ne çok fazla aşina olsa da bulunduğumuz coğrafya tam da sentez müzikler için biçilmiş kaftan malum. Bana göre doğu ile batının bir araya geldiği şarkılar, dünyanın dört bir yanından toplanmış malzemelerle yapılmış lezzetli bir yemek gibi. Bileşenleri ne kadar farklı olsa da birbiriyle ahenk içinde bir araya gelen parçaların oluşturduğu işler hemen radarıma giriyor. Çünkü alışık olduğumuz çok sesli Batı müziği, iyiden iyiye tekdüzeleşti. Bu da müzikten aldığımız keyfi bir nebze de olsa azaltmaya başladı.
Kültürde ve bilhassa doğuya dönüşün kökeni aslında 1960’ların ikinci yarısına dayanıyor. Bu dönemde savaş karşıtı dünya vatandaşlığına inanan çiçek çocukların emperyalist Batı kültürünü reddederek yüzünü doğuya çevirmesi ve minibüslerine, trenlerine atlayıp buralara doğru yolculuk yapmasına yol açıyor. Batı müziği de ister istemez bu gençlerin sırtındaki gitarlarıyla doğuya taşınıyor. Türkiye de bu kaynaşma dalgasından nasibini alarak 1964’teki Balkan Melodileri Festivali’nin ardından başlayan Altın Mikrofon yarışmasıyla öze dönüş yaşayarak, Batı enstrümanlarıyla kendi köklerindeki müziği dışa vurmaya başlıyor. Aslında Cumhuriyet inkılaplarında da amaçlanan bu müzik anlayışı, biraz geç de olsa başarıya ulaşıyor ve Türkiye’de gruplar / sanatçılar yaklaşık 15 yıl boyunca Anadolu’nun kaybolan, unutulan, keşfedilmeyi bekleyen türkülerini ortaya çıkarıyor. “Anadolu Pop” adını alan bu müzik tarzı, günümüzde dünyanın dört bir yanına yayılmaya başlarken yerli-yabancı yeni nesil gruplar da bu işin üstadlarına saygı duruşuna geçiyor ve Anadolu Pop’u sahnelerine taşımaya başlıyor.
Dergy’de yazmaya başladığımdan beri hep Türkiye sınırları içinde dolansam da bu haftaki yazımda rotamı aynı 60’ların çiçek çocukları gibi daha da doğuya çevirmeye karar verdim. Son zamanlarda Ortadoğu’dan yükselen seslerin nasıl dünyayı sarmaya başladığını ve yeni tatlar arayanları nasıl memnun ettiğini hepimiz görüyoruz. Özellikle saykedelik alanda müzik yapan Ortadoğulu gruplar, Türkiye’den sanatçılarla yaptıkları iş birlikleriyle de ülkemizde adlarını sıkça duyuruyorlar. Bu yazıda da aslında hem Türkiye’de pek tanınan, dinlemeye bayıldığımız isimlerle de özel çalışmalara imza atan grupların yanında hatrı sayılır diğer gruplardan da bahsedeceğim. Aslında anlatacak çok fazla isim olsa da ben aralarından bazılarını ön plana çıkarmayı tercih ettim. Bu zamana kadar olduğu gibi sıraladığım isimlerin en sevdiğim şarkıları hakkında da birkaç kelam edeceğim. Hazırsanız kemerlerinizi bağlayın; komalı notaların, oryantal ezgilerin, klavyelerin havada uçuştuğu bir yolculuğa çıkıyoruz!
Liraz / Mastam (2020)
Asıl adı Liraz Charhi olan İran asıllı şarkıcı Liraz, müzisyenliğinin yanında bir de aktris olarak da hayatını sürdürüyor. İran Devrimi öncesinde İsrail’e göçen bir ailede yetişen Liraz, şarkılarını Farsça söylerken tüm coğrafyanın imkanlarından da yararlanıyor. 2020 yılında çıkardığı Zan (Kadınlar) albümünde gizli İranlı müzisyenlerle çalışan müzisyen, 70’lerin İran pop müziğini de bir albümde topluyor. Elektronik altyapıların ağır bastığı albüm; içinde barındırdığı saykedelik klavyeler, elektro bağlama melodileri, aksak ritimlerle Asya müziğine göz kırpıyor. Zan’ın 6. şarkısı olan “Mastam” ise albümde beni dinlediğim an içine alan bir şarkı. YouTube’taki KEXP performansında da neredeyse albüm kaydına yakın bir yorumu olan şarkı, uzun yıllar Liraz’ı playlistlerimde tutmaya devam edecek gibi gözüküyor.
Melechesh / A Greater Chain of Being (2010)
Black metal sever misiniz bilmiyorum, peşin peşin söyleyeyim benim pek aram yoktur. Metalin her türünü severek dinlerim ama black metal çok da ısınabildiğim bir tür değildir. Ancak bu yazıda bahsettiğim grubun diğer black metal grupları arasında farklı bir yeri var benim için. Zira bu başlığa konu olan şarkının yer aldığı albümün teşekkür listesini görseniz, siz de benimle aynı fikirde olurdunuz. Albüme ve şarkıya geçmeden önce grup hakkında ufak bir bilgi vereyim. 1993 yılında Kudüs’te kurulan Melechesh, müziklerini “Mezopotamya Metal” adıyla sınıflandırıyor. Grubun vokal ve gitarlarını üstlenen Ashmedi, Melechesh’i solo proje olarak başlatsa da daha sonra eklenen yeni isimlerle proje grup haline dönüşüyor. Grubun çalışmaları genel olarak oryantal ezgiler içerse de sound olarak black metalin hakkını veriyor. 2010 yılında yayınlanan beşinci albümü The Epigenesis ise Türkiye’yi biraz daha yakından ilgilendiriyor. Babajim İstanbul Studios & Mastering’te kaydedilen albümün içinde Harun Kolçak, Cahit Berkay, Eser Taşkıran gibi yakından tanıdığımız müzisyenler de yer alıyor. Albümün 10. şarkısı “A Greater Chain of Being” Cahit Berkay’ın yaylı tamburları ve bağlama melodileriyle dinleyeni etkisi altına alıyor. Dünyanın önde gelen metal plak firmalarından Nuclear Blast etiketiyle satışa sunulan albüm, dinleyenlere benzersiz bir müzik ziyafeti de sunuyor.
Kutiman & Melike Şahin / Elimi Tut (2020)
Melike Şahin dinlemeyi sevenler için Kutiman ismi de çok yabancı gelmeyecektir. Çünkü Melike Şahin’in solo sürdürdüğü projeleri arasında Kutiman ile birlikte bize armağan ettiği 2 tane çok özel şarkı var. Benim Kutiman’ı tanımam da 2019 yılına denk geliyor. Diva bebemiz Melike Şahin ile birlikte kaydettikleri “Sakla Beni” şarkısını ilk dinlediğim günü hatırlıyorum. Şarkının sonundaki klavye solosunu duyduğumda gözlerimin yerinden çıkacak kadar büyüdüğünü de. Birçok müzik türünden beslenerek müzikal geçmişini oluşturan Kutiman; caz, funk, afrobeat gibi müziklerle ilgilenirken reggae’ye de merak duyarak Damien Marley gibi isimlerle de çalıştı. Elektronik altyapıları ön planda tutan şarkılarını büyük bir deneysellikle hazırlayan müzisyen, 70’lerin saykodelik müziğini de büyük oranda müziğine yansıtan bir sanatçı. YouTube mix’leriyle dünya genelinde ün kazanan Kutiman, yukarıda bahsettiğim Sakla Beni şarkısını biri Melike Şahin olmak üzere 3 farklı şarkıcıyla farklı dillerde yeniden düzenlemişti. Bu yazıya konu olan “Elimi Tut” şarkısı ise benim için son yıllarda yapılmış en harika iş birliklerinden.
Boom Pam & Selda Bağcan / Yaz Gazeteci Yaz (2014)
2003 yılında kurulan Boom Pam, gerçek bir surf-rock grubu. Balkanlar ile Ortadoğu’yu aynı potada eriten Tel Avivli grup, deneysel çalışmalarıyla 2010’larla birlikte dünya genelinde daha da tanınmaya başladı. Ülkemizden de birçok isimle ortak çalışmaya imza atan grup, Anadolu Pop’un dünyaya yayılmasıyla birlikte adından daha çok söz ettiren; ünü ülke sınırlarını aşarak geç de olsa hak ettiği yere oturan Selda Bağcan ile yaptıkları çalışmalarla oldukça ses getirdi. 1970’lerin saykedelik müziğinden ilham alan Boom Pam, ortaya koydukları her parçada bu akımı devam ettiriyor. Yaptıkları iş birliğiyle yurt içi ve yurt dışında 10 binlerin önünde konserler veren Selda Bağcan & Boom Pam, birçok büyük festivalde de yer aldı. Ben bu yazıya 2014’te birlikte kaydettikleri “Yaz Gazeteci Yaz“ı eklemeyi uygun buldum, zira bu iş birliğinin en keyif alarak dinlediğim meyvesi de bu şarkı. Ayrıca 2013 yılında Erkin Koray’a da selam çakan grup Manara & Summer Singles albümünde “Çiçek Dağı”nı neredeyse orijinaline yakın bir ustalıkla çalarak kulaklarımızı da şenlendirmişti. 2015 yılında iki farklı versiyonuyla saykedelik açlığımızı yatıştırdıkları Tamid Levad (Natali Peretz) / Beni Yalnız Koma (Melike Şahin) şarkıları da listelerimi süsleyen Boom Pam işlerinden.
Orphaned Land & Erkin Koray / Estarabim (2010)
Yeterince oryantal ezgilere sahip bir şarkı daha ne kadar oryantal olabilir? Çaldığında eşlik etmeye bayıldığımız “Estarabim“in bu versiyonunu dinleyene kadar ben de bunu merak ediyormuşum. Şarkıyı anlatmadan önce biraz Orphaned Land’in geçmişine bakalım. Yukarıda Melechesh’i anlatırken metal müziğin her türüne ne kadar yakın olduğumdan bahsetmiştim. Orphaned Land’i de bu yüzden çok seviyorum. Çünkü heavy metal gibi köklü bir türü oryantal ezgilerle süslemek herkesin harcı değildir. Hatta sırf bu yüzden “oryantal metal” tarzının da öncüsü unvanını sonuna kadar hak ediyorlar. 1991 yılında kurulan Orphaned Land, batı müziğiyle doğuyu birbirine katmasıyla ünlü gruplardan. Siz yine de heavy metal dediğime bakmayın; müziklerinde progresif, doom ve death metal’i birleştirerek sentez konusunda aşmış bir müzik türü yaratılmasına da ön ayak oldular. Grubun sert tarzının aksine toplumlar ve dinler arasında birliktelik kurmaya yönelik dile getirdikleri mesajları yıllar boyunca her kesimden dinleyicinin de takdirini topladı. Grubun kurucusu ve vokali Kobi Farhi, kendisini Türk gibi hissettiğini sık sık dile getirirken geçmiş yıllarda Türk vatandaşlığı için de bir başvuruda bulunarak Türkiye ile bağlarını güçlendirmek istemişti. İşte bu hayranlığın meydana getirdiği bir sonuç olarak da 2010 yılında “kahramanları” olarak gördükleri Erkin Koray ile kendisinin çok bilinen bir şarkısı olan “Estarabim”i yeniden ve daha sert şekilde kaydettiler. Erkin Koray’ın da doğu melodilerini batı ile birleştirmesinden çok etkilenen Kobi Farhi, Erkin Koray’ı müzikal hikayelerinin kahramanı olarak tanımlıyor. Orphaned Land’in oryantal tavrı, Erkin Baba’nın kült şarkısıyla birleşince ortaya “cayır cayır” bir metal şarkısı çıkarıyor.
Myrath / Believer (2016)
Bu yazının yalnızca saykedelik alemlerde sürmeyeceğini söylemiştim. Metal yolculuğumuza tüm hızıyla devam ediyoruz. Sıradaysa Tunuslu progresif metal grubu Myrath var! 2001 yılında kurulan grup, oryantal metal türünü layığıyla icra eden bir topluluk. İlk dinleyeni “ben bu şarkıyı bir yerden tanıyorum” dedirten Myrath, müziğini salt doğu müziği gibi aktarmıyor. Alev alev yanan soloların yanında güçlü ritim gitarları duyduğumuz şarkılar, en az Avrupa’nın göbeğinde kaydedilmiş kadar agresif akışlara sahip. Ancak bazı şarkıları da metalden bir anda arabesk öğelere geçtiği için kimi metalsever tarafından olumsuz bir izlenimle karşılaşabiliyor Myrath. Ben kendilerini 2017 yılında bir shuffle listesinde keşfetmiştim. Myrath’ı ilk keşfettiğim şarkı olan Believer, içinde bulunduğu Legacy albümünün de yıldızı ayrıca. Forum ve sözlüklerde “Eurovision şarkısı yapan metal grubu” olarak da adlandırılan Tunuslu grup, kültürlerine ait ayrıntı ve detayları hem klipleri hem de şarkıları aracılığıyla dünyayla paylaşıyor.
Ouzo Bazooka / Space Camel (2019)
Yazının sonuna yaklaşmışken, son zamanlarda keşfetmekten en keyif aldığım gruplardan biri var sırada: Ouzo Bazooka! Bu coğrafyada saykodelik müzik yapıp da Anadolu Pop’tan etkilenmeyen grup sayısı azdır. Nitekim İsrailli Ouzo Bazooka da onlardan biri. Müziklerinde Erkin Koray ve Selda Bağcan’dan etkilenen grup, diğer gruplara kıyasla oldukça da genç. 2014 yılında kurulan topluluk, gerçek anlamda saykedelik rock yaptıklarını söylüyor. Ki bu yalan değil, yaptıkları müzik safkan bir saykedelik. Gerek kullandıkları klavyeler, gerek elektro bağlama soslu sololar, gerekse de kullandıkları doğu ritimleri harika ve eklektik bir müzik sunuyor bize. Boom Pam ile benzerlikler de gösteren grup, müziğini daha elektronik bir potada sürdürürken, çektikleri kliplerle “ne izliyorum ben” dedirtiyor. Türkiye’de Tantana Records etiketiyle plak olarak basılan 2019 yılında çıkardıkları Transporter albümü de grubun ortaya koyduğu en sağlam çalışmalardan. Benim önerim bu şarkıyı daha önce dinlemediyseniz, klibiyle birlikte dinlemeniz. Onun için aşağıya YouTube linkini bırakıyorum ki grupla tanışmanız daha eğlenceli olsun!
Sizin de bildiğiniz gibi bu konuda yazacak, hakkında 3-5 laf edilecek sayısız grup var. Ben bugün aralarından 7 grubu seçip anlatmayı tercih ettim. Sizi bilmem ama ben müziğin paylaşıldıkça daha güzel olduğunu, işin içine deneysel çalışmalar girdiğinde daha da anlam kazandığını düşünüyorum. İşte bu yüzden gerek Türkiye’de, gerekse de yurt dışında yapılan karma çalışmalar beni çok heyecanlandırıyor. Umarım yukarıda saydığım türdeki özel iş birlikleri yapılmaya devam eder ve biz de heyecanlanmaya devam ederiz. Bir sonraki yazıda buluşmak üzere diyor, sizin de benimle paylaşmak istediğiniz saykedelik çalışmalar varsa bana ulaştırmanızı istiyorum. Görüşmek üzere!