Sanat nerede başlar, nerede siyasete dönüşür? Ya da aslında, bu ayrımın kendisi artık geçerli mi? İrlandalı hip hop grubu Kneecap, bu soruları hem müzikleriyle hem de sahne üzerindeki eylemleriyle bir kez daha dünya çapında gündeme getirdi.
Rockstar kimliği; bir yaşam biçimi olmaktan çok, hepimizin üzerine projeksiyon tuttuğu bir hayal kırıklığıdır. Onları izlerken aslında kendi içsel yıkımımıza tanıklık ediyoruz. Bu yüzden, her seferinde tekrar tekrar onların ölümlerine âşık oluyoruz. Ve belki de en korkuncu, biz bu yıkımı seviyoruz. Çünkü onlar yok oldukça, biz kendimizi daha gerçek hissediyoruz...
Bu yazı, sistemli ve ısrarlı bir temsil biçiminin eleştirisi, bir farkındalık çağrısıdır. Türkiye’nin müzikleri yalnızca farkı temsil ettikleri ölçüde değil, kendi iç değerleri, bağlamsal özgünlükleri ve yaratıcı zenginlikleriyle duyulmalıdır.
Met Gala söz konusu olduğunda neden sosyal medyada her yıl “Rihanna Gala” trend oluyor ve çok büyük beklentilerle gözler Rihanna’ya çevriliyor? 2007'den bugüne Rihanna'ya ve özenle seçilen kıyafetlerine göz atıyoruz.
Sürekli ve yalnızca travmayı konuşarak, acının içinde kalarak, “normalleşmeyerek” kaç gün, kaç ay, kaç yıl güçlü kalabiliriz?
Eurovision’u yalnızca bir müzik yarışması olarak görmek, bu hikâyenin büyük bir bölümünü gözden kaçırmak olur. Bu yarışma aynı zamanda uluslararası ilişkilerin, kültürel kimliklerin ve politik duruşların dolaylı bir sahnesidir.
Bir isim sadece bir kelime midir, yoksa kimliğin ta kendisi mi? Sahne ışıkları yandığında gerçek adlarını geride bırakıp yepyeni bir kimlikle var olan sanatçılar, müziğin büyülü dünyasında unutulmaz izler bırakırken, bir sahne ismi kariyerlerini sizce nasıl şekillendiriyor?
Muhtemelen onu piyano üzerinden perende atarak gerçekleştirdiği enerjik performanslarıyla tanıyorsunuz. 2025 yılında Grammy ödül töreninde, SXSW sahnesinde ve son olarak Coachella sahnesinde bu ikonik hareketini tekrarladı. Etkileyici bir sese sahip, akrobasi-sever ve çok yetenekli bu müzisyeni daha yakından tanıyalım istedik.
Şimdi sizi burnunuzun direğini sızlatacak ya da “vay be neler varmış” dedirtecek nostaljik bir tura çıkarıyoruz hem de TV ekranında “o ismi”, “o saati”, “o klibi” beklediğimiz unutulmaz müzik programlarına doğru bir yolculuğa… Her şeyin bir "tık" ötede olmadığı dönemlerden birçok program sizlerle.
12 Nisan Dünya Plak Mağazası Günü tüm plakseverlere kutlu olsun. Bu özel gün vesilesiyle sözü bir plak koleksiyonerine verdik. Plaklarla yeni ilişki kurmaya başlayan, koleksiyonerliğe meraklı, nereden başlayacağını bilemeyenler için bir nevi "plak koleksiyonerliğine giriş rehberi" çıktı ortaya.
Müzik ne zamandır sadece eğlence oluverdi? Ne zamandır algısı yalnızca “çalgı çengi”ye ve “göbek atma”ya indirgenmiş durumda? Kimler müziğin yalnızca müzikten ibaret olduğu inancını kanıksattı toplumumuza ve kimlere yaradı müziğin susması?
"Da Vinci Şifresi", "Melekler ve Şeytanlar", "Spotlight", "Two Popes", "Conclave" ve bunlar gibi çekilmiş ve çekilecek tüm Vatikan filmleri. İzledik, izliyoruz ve izleyeceğiz. Çünkü biz, yani dünya halkları; tarihin, gizemin, sanatın, skandalların ve komplo teorilerinin bir araya geldiği filmlerin hastasıyız. Gelin Vatikan filmlerini neden bu kadar çok seviyoruz beraber bakalım.
Sanat, tarih boyunca sadece estetik bir ifade biçimi değil, aynı zamanda direnişin, değişimin ve umudun güçlü bir aracı olmuştur. Boykot büyük resimde, sanatın ve sanatçının halktan kopuk olmadığını gösteren bir hareket. Sanatın, içinde bulunduğu topluma karşı sorumluluğu vardır ve sanatseverler de bu bilinçle hareket ettiklerinde büyük değişimler yaratabilirler.
27 Mart’ta genel bilet satışları başlayan ve 139 uzun metrajlı film ile 15 kısa filmden oluşan 44. İstanbul Film Festivali’nin 2025 seçkisi bu yıl Atlas, Beyoğlu Sineması, City’s Nişantaşı, Kadıköy Sineması, Kadıköy Sinematek/Sinema Evi ve Nautilus salonlarında beyaz perdeye yansıyor.
Bazı sanatçılar hiçbir zaman tarzını değiştirmeyip garanti yoldan ilerlerken, kimisi de risk alabiliyor... Peki bu yola giren ve dinleyicilerini şaşırtan isimler kimler?