2008’den beri Türkiye’nin rock sahnesinde kendisine has bir yer edinen Pera ile çıkardıkları yeni albümleri “Uyanmadan Önce” hakkında söyleştik. Aylardır yayınladıkları single’lar ile dinleyicisini yeni albümüne hazırlayan Pera’nın yeni albümünü gelin, onlardan dinleyelim!
Batıkan BAKSI / [email protected]
Henüz çiçeği burnunda olan yeni albümünüz “Uyanmadan Önce” hayırlı olsun. Arada çıkan single’ları saymazsak 2 senedir Pera’dan bir albüm duymadık aslında. Bu 2 senelik sürede neler yaşadınız Pera olarak “Uyanmadan Önce”ye kadar?
Gökhan Mandır: Çok teşekkür ederiz. Ön single çalışmalarıyla beraber yavaş yavaş dinleyiciyi hazırlıyorduk aslında albüme. Dijital platformların yaygınlaşmasıyla beraber, dünyada sıklıkla gördüğümüz bir durum bu. Bu süreç zarfında konserler sürekli devam etti. Şarkıları tamamlar tamamlamaz da “Uyanmadan Önce”yi dinleyicimizle buluşturduk. Tepkiler çok güzel ve mutluyuz bu anlamda.
“İçimize sinen bir rock albümü olduğunu düşünüyoruz…”
“Uyanmadan Önce”nin teması ne tam olarak? Bir şeylere uyanmanın farklı yönlerini mi anlatıyor? Şarkıların fikirleri / temaları hangi konulardan çıktı?
Hakan Ünalan: İnsan, uyurken sürekli rüya görürmüş. Ama aklımızda kalan rüyalar, uyanmadan hemen önce gördüğümüz rüyalar oluyor. Bu rüya, ‘Yalan Olduk’ şarkısında bahsettiğimiz “uyanmak istenen bir kabus” da olabilir; ‘Uyanmayalım’ şarkısındaki “uyanılmak istenmeyen bir rüya” da… Ama hepsi de uyanmadan önce gerçekleşir. Şarkılardaki bu tematik uyum, albümün adını verirken bize yön veren temel hissiyattı. Dikkatli dinleyicilerimiz hemen fark etti.
Barış Ceylan: Buna ek olarak, her daim sürprizlere hazırlıklı olmamız gerektiğini başta bize, daha sonra bizi dinleyen herkese ifade eden bir konsepti de var bu albümün. Daha çok insani duyguların harmanlandığı ve bunu anlatırken sound olarak her parçanın kendine ait bir kimliği olduğu güzel bir albüm çıktığını düşünüyoruz. Sert ve yumuşak dokunuşlarla her bir cümle güzel müzikal partisyonlara kendini bıraktı. İçimize sinen bir rock albümü olduğunu düşünüyoruz.
Albümdeki tüm şarkıların söz ve müziğine baktığımda Gökhan Mandır’a ait olduğunu gördüm. Grup müziği yapmanıza rağmen bu yaratıcı sürecin tek kişinin elinden çıkması ve sonra grup tarafından kolayca benimsenip sahneye konulması müzikal uyumunuzla mı alakalı?
GM: Grup olarak son derece uyumlu olduğumuz bir gerçek. Herkesin farklı fonksiyonları ve en iyi yaptığı işler var. Benden çıkan şey, şarkının temel hatlarını içeren tek gitarla çalınıp söylenmiş bir demo kayıt oluyor en başta. Bir şarkının albüme girip giremeyeceğini Hakan daha iyi anlar mesela benden. Barış inanılmaz sololar yazar. Yani yaratım sürecinin tek kişiden çıktığını söylemek doğru olmaz. Bu albümde ilk defa bir müzik prodüktörüyle, Sercan Samet Türksal‘la çalıştık. Şarkılara çok güzel piyanolar, yaylılar ve aklımıza gelemeyecek synth tarzında birçok ses ekledi. Sonuç itibarıyla hepimizi müzikal anlamda tatmin eden bir albüm oldu.
Albüm çıkmadan “Uyanmadan Önce”de olan birçok şarkıyı single olarak yayınladınız ve konserlerde de çaldınız. Dinleyicilerden aldığınız tepkiler nasıl oldu? Albüme de yön verdi mi bu sinyaller?
BC: Ülkemizde konser anlamında istikrarı sürdüren nadir ekiplerden olduğumuz için reaksiyonları birebir görme şansımız oluyor. Bazen anons ederek, bazen hiç etmeden elimizde yeni bir şarkı varsa çalıyoruz. İlk nakarat bitmeden sözler bilinmese bile ritim öğreniliyor ve eşlik ediliyor. Harika bir his bizim açımızdan.
HÜ: Albümde yer alan beş şarkıyı zaten yıl içerisinde single olarak yayımlamıştık ve çok güzel geri dönüşler almıştık. Bazen yeni çıkan şarkıların sözlerini konserlerde pankartlar üzerinde görüyoruz ve o zaman anlıyoruz ki doğru, güzel işler yapmışız.
“Pera’nın bir kaynama noktası var, derecesini azıcık kısıp açmak çok daha iyi olabiliyor…”
2008’den bu yana Pera, hem müzik tarzında hem de anlatımında pek çok evrim geçirdi. Sizce grubunuzun müziği bugüne kadar nasıl bir değişim gösterdi?
BC: Zaman hızlı akıyor. İnsani olarak biz de bu akışta değişiyoruz. Duygu, düşünce ve bakış açısı olarak hayatta. Dolayısıyla müziğimize elbette yansıyordur. Bunu ilk günkü gibi o amatör samimi ruhla yaptığımızdan, o keskin tarz değişikliği denen şey bizde hiç olmadı. Sonuç olarak Pera’nın bir kaynama noktası var derecesini azıcık kısıp, açmak bazen çok daha iyi olabiliyor 🙂
GM: Zaman, bizi değiştirdiği gibi dinleyicilerimizi de değiştiriyor. Bazen duyuyorum ya da yorumlarda okuyorum. “Bu şarkı eski Pera gibi olmuş” diyor mesela bir dinleyicimiz. Ya da “Eski Pera gibi değil” diyen de var başka bir şarkıya. Bir eski Pera algısı var ama herkesin başka. Bazen daha sert şarkılarımızı kastediyorlar, bazen de tam tersi aşırı duygusal şarkılarımızı. Bunun sebebi de muhtemelen ilk albümümüzden bu yana iki tarza da yakın bir yolda gitmemiz olabilir. Rock müzik çok geniş bir skala. Bu skalanın neresinde durduğumuz, o dönemin hissine göre değişkenlik gösterebiliyor. Ama şöyle bir gerçek var ki 15-20 sene öncesiyle şu anki dertlerimizin aynı olması beklenemez. Çünkü ne biz ne de dinleyicilerimiz aynı kişiler değil artık. Ancak şunu da unutmuyoruz: Biz bir rock grubuyuz ve kütür kütür rock yapmaya devam edeceğiz.
Türkiye’de rock müzik son yıllarda çeşitli değişimler yaşadı; dijital platformların etkisi, daha geniş bir kitleye ulaşım imkânı gibi. Siz bu dönüşümü nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu süreçte Pera’nın rolü ne oldu? Sonuçta Pera da her geçen gün dönüşerek bugünlere geldi.
BC: Pera canlı müzik yapan bir rock grubu. Dolayısıyla dijital platformların stratejik değişimlerine uyum sağlarken “genel ne yapıyor” üzerine olmadı bizde. Bizler hep konserlerde birileriyle buluştuk. Buna bağlı olarak bizi takip etmek isteyen yeni insanlar çağın getirdiği bu dijital durumlar aracılığıyla bizi dinliyor ve takip ediyor. Proje bazlı, sadece bilgisayar müzisyeni gibi olmamız mümkün değil. Orada onlar nasıl yol izliyorlar bilmeyiz bile. Çıkardığımız tüm işlerimiz dijital platformlarda ve biz de sürekli dinleyiciyle buluşmak için konserlerdeyiz.
Dijitalleşmeye değinmişken dijital platformlardaki dinleyicilerinizin sayısına baktım röportaj öncesi, 1.5 milyona yakın aylık dinlemeniz var. Sanırım dinleyicileriniz de sadece rock müzik dinleyicilerinden oluşmuyor. Bu kadar fazla türden insana hitap etmenizin sırrı ne olabilir?
BC: Anlatım biçiminin başka sound’lardaki kişilere ulaşmasıyla alakalı olabilir bu durum. Çok fazla stratejik aranjelerle işimiz olmadı. Öyle yapsaydık, işin samimiyeti bozulurdu. O yüzden bizi seven herkes, kendinden bir parça bulabiliyor dinlerken bence. İstediğimiz tam da bu.
HÜ: Rock müziğe at gözlüğüyle yaklaşmıyoruz. Mümkün olduğunca farklı türde müzik dinleyip zaman zaman kendi müziğimizde farklı yaklaşımlar deniyoruz. Bir şarkının hissiyatında dubstep mi gerekiyor, hemen o şarkının köprüsünde ona yer veriyoruz. Ya da piyano yakışacaksa piyanoya yer veriyoruz. Bu da farklı tarzlar seven insanları bir araya getiren bir unsur olabilir. Şarkılarımızda genelde aşktan bahsediyoruz. Rock müzikteki sert tınıların aşk acısını daha net anlattığını ve ifade ettiğini düşünüyoruz. Kimin aşkla ilgili bir derdi yok ki?
“Bizim kendi seviyemizle ilgili bir yarışımız var!”
Türk rock sahnesinde eskisi kadar sık albüm çıkmadığını veya grupların canlı performanslara yöneldiğini görüyoruz. Pera olarak siz bu değişen sektörel dinamiklere nasıl ayak uyduruyorsunuz?
GM: Sürekli üretim hâlindeyiz aslında. İçimize sindiği an bunu paylaşmak; gerek single, gerek albüm yoluyla olsun, direkt o yola giriyoruz. Cesaret işi gibi lanse ediliyor albüm çıkartmak zamanımızda artık. Başından beri hizmet ettiğimiz müzik kültüründe zaten bir başkaldırış var. Birileri çıkartmıyor diye biz de öyle yapalım gibi bir durum asla olmadı. Bizim kendi seviyemizle ilgili yarışımız var. Geri dönüp baktığımızda iyi ki diyoruz. Gelinen noktada bizi hep bir adım öteye götüren tecrübeler yaşamışız bu misyon ve vizyonla.
Pera, Türkiye’de rock müziğin en popüler olduğu dönemden başlayarak yıllardır bu sahnede özgün bir yer edindi. Gelecekte bu yeri nasıl geliştirmeyi hedefliyorsunuz? Yeni iş birlikleri veya projeler gündeminizde mi?
BC: Çok fazla çalışıyoruz bu anlamda. Sahnelerden tutun styling çalışmalarına kadar. Duruşumuzla bizi takdir eden pek çok marka ve düşünce ile iç içeyiz bu ara. Bu da hak verirsiniz ciddi bir mesai. Her şey daha güzel olsun diye karşılıklı beyin fırtınalarımız devam ediyor. Yakında çok güzel işlerle dinleyenlerimizin karşısında olacağız.
“Uyanmadan Önce” albümü, turne ve konserlerle dinleyicilerle buluşacak mı? Bu albümle ilgili özel sahne projeleriniz var mı?
HÜ: Lansman konserleri zaten başladı. Keyifliyiz hep birlikte karşılıklı yeni şarkıları söylemekten. Aralık itibarıyla ve yeni yılda da turnemiz devam ediyor olacak. Sahnede, bu albümden daha önce single olarak çıkmış ve yeni çıkan şarkıları karışık olarak çalıyoruz. Çalmaktan da çok keyif aldığımız şarkılar. Dinleyicimizin reaksiyonu da çok mutlu ediyor bizi. Albümün çıktığı günkü lansman konserinde tüm seyircilerin ‘Yollar’a kırk yıllık şarkıymış gibi eşlik etmeleri bizi baya bi’ mest etti. Albümden bağımsız olarak, sınırlı sayıda gerçekleştireceğimiz bir de akustik konser turnemiz olacak. Onun da ayrıntılarını tarihler yaklaşınca paylaşacağız.
Son olarak yeni albümün üzerine hem dinleyicilerinize hem de dergy.com okuyucularına söylemek istediklerinizi alalım 🙂
Onları çok seviyoruz. Albümü biz onlara emanet ettik ve her zamanki gibi çok güzel bir şekilde bakıyorlar o emanete. Çok teşekkür ederiz Dergy.com ailesine de. Her şey gönlünüzce olsun.